Yemen cephesinde savaşmış olan Rüştü Bey, çok iyi derecede İngilizce bildiği için Lawrence’ye karşı istihbarat dairesinde de görev yapar
Türkiye’de sadece sınırlı çevrelerde bilinen Güney Afrika’daki Osmanlı Türklerinin Milli Mücadele döneminde Ankara Hükümetini destekledikleri, belki daha önce Türk basınında hiç bahis konusu olmamış bir meseledir. Osmanlı devletinin 19. yüzyılda Güney Afrika’ya İslam ilmi yaymak için gönderdiği Türklerin torunları, sadece İstiklâl Savaşında değil Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüne kadar onu desteklemişlerdi. Halen Güney Afrika’da yaşayan ve “Efendi” soyadı kullanan aile fertlerinin hususi arşivlerindeki belge ve resimler, Türkiye’de son zamanlarda pazarlanan AtatürkçüOsmanlıcı tezat düşünce yapısının aksine, birbirini kucaklayan bir dünya görüşünün hakim olduğunu gösteriyor.
Yüzlerce öğrenci
Güney Afrika’ya Hollanda sömürgeciliği döneminde Endonezya ve Malezya’dan getirilen müslüman köleler 1805 yılında, bölgenin İngiltere tarafından işgaliyle ibadet özgürlüklerini kazandılar. Buna rağmen Güney Afrika’da sahipsiz kalan müslümanlar eğitim olanaklarının sınırlı olmasından ötürü ihtilaflara düşmüşlerdi. Mezhep çatışmalarının ülkenin huzurunu tehdit etmesi üzerine Ümit Burnu’ndaki Osmanlı Fahri Konsolosu Petrus Emanuel de Roubaix bu durumu Cape Koloni hükümetine bildirir. Cape sömürgesindeki müslüman halkın ihtilafa düştüğünü öğrenen İngiltere Kraliçesi Viktorya’nın Osmanlı Hilafetinden yardım istemesiyle Sultan Abdülaziz, bir fıkıh profesörü olan Erzurum Sarayönü Medresesinde vazifeli Seyit Ebubekir Efendi’yi 1862 yılında Ümit Burnu’na gönderir.
Ebubekir Efendi 16 Ocak 1863 tarihinde Ümit Burnu’nun Table Bay limanına ayak basar. Öncelikle mahkemelik olan müslüman grupların derdini dinler ve anlaşmazlıklarını çözer. Toplumdaki temel sorunun eğitim olduğuna kanaat getirir. Cape Town şehir merkezinde Bree Sokağında Osmanlı Teoloji Okulu açar ve yüzlerce öğrenci yetiştirir. Osmanlı Teoloji Mektebi, Ümit Burnu’ndaki müslümanlara umut olur. Ebubekir Efendi yerli dil Afrikanscayı öğrenerek o dilde ilk defa bir ilmihal kaleme alır. “Beyan’ud Din” adlı Arapça harflerle Afrikansca kaleme alınan ilmihal, Güney Afrika tarihinde bir kilometre taşı olarak biliniyor.
1880’den sonra
Ebubekir Efendi, Güney Afrika’da daha uzun zaman kalacağını düşünerek Avusturalya sahillerini keşfeden Kaptan James Cook’un yeğeni olan Elizabeth Cook’un kızı Tahora hanımla evlenir. Tahora hanımla mutlu bir hayat süren Ebubekir Efendi’nin beş çocuğu olur. Kız çoçukları için açtığı bir okula Tahora hanımı müdire olarak atar. Ebubekir Efendi, öğrencileri yanında birbirinden değerli çocuklar yetiştirir ve Güney Afrika’nın en muteber ilim adamlarından birisi olarak tarihe geçer.
Reformist bir düşünce yapısına sahip olan Ebubekir Efendi, geride untulmayan bir miras bırakır ve 29 Haziran 1880 yılında Cape Town’da vefat eder. En büyük oğlu Ahmet Ataullah Bey, Güney Afrika’da ilk müslüman siyaset adamı olarak bilinir. Aynı zamanda Osmanlı devletinin Singapur’daki ilk konsolosu olur. Diğer çoçukları ise Güney Afrika’da çeşitli şehirlerde okullar açarak yeni bir eğitimli neslin yetişmesine vesile olurlar.
MİLLİ MÜCADELEYE DESTEKLERİ
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı devletinin dünya devletleriyle olan münasebetleri, Afrika’daki sömürge ülkelerinde de değişiklik göstermişti. İngiltere’nin bir sömürge devleti olan Güney Afrika Hükümeti, Türkiye’ye karşı soğuk bir tutum sergilemeye başlamıştı. Mesela Güney Afrika’da halen öğrenci eğiten Osmanlı alimlerinin maaşları savaş nedeniyle gönderilemiyordu. Buna rağmen yıllarca Osmanlı devleti tarafından eğitilen Güney Afrika’daki yerli aileler, Osmanlı devletine büyük saygı duyuyor, camilerinde Osmanlı sancağı dalgalandırıyorlardı. Yerli Müslümanlarla Osmanlı devletinin ilişkilerini sıcak tutan en önemli etmen, Güney Afrika’da birkaç kuşaktır yaşayan Erzurumlu, Mekkeli veya İstanbul kökenli Osmanlı aileleriydi.
Mesela Osmanlı Devleti’nin Güney Afrika’daki son başkonsolosu Mehmet Remzi Bey savaş esiri olarak Johannesburg’da tutuklanmış, hapisteyken şüpheli bir şekilde vefat edince eşi ve çocukları Güney Afrika’da kalmışlardı. Mehmet Remzi Bey’in eşi Helene hanım, İstanbullu olduğu için, vefat eden kocasının hatırasını Cape Town’da açtığı İstanbul adlı bir kafeteryada yaşatmış, Türk lokumunu ve kahvesini Güney Afrika’da tanıtmıştı.
1913 yılında Güney Afrika’da yayımlanan bir haberde, Erzurumlu Müderris Ebubekir Efendi’nin Londra’da pilotluk eğitimi gören torunu Rüştü Ataullah Bey, Cape Town’a gelmiş ve ilk müslüman pilot olarak haber edilmişti. Gazeteye röportaj veren Rüştü Bey, Cihan Harbi sebebiyle İstanbul’a gidip Osmanlı ordusunda savaşacağını beyan etmişti. Hakikaten Osmanlı belgelerine göre Yemen cephesinde savaşmış olan Rüştü Bey, çok iyi derecede İngilizce bildiği için Lawrence’ye karşı istihbarat dairesinde tutulmuştu.
ÇANAKKALE’DE SAVAŞTI
Rüştü Beyin biraderi dil bilimci Fuat Ataullah ise Londra’daki eğitimini yarıda bırakarak Çanakkale cephesinde savaşmıştı. Daha sonra kaleme aldığı bir kitabını Mustafa Kemal Atatürk’e ithaf eden Fuat Ataullah Bey, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu hükümeti döneminde İngiltere ve Güney Afrika’da bir Türk münevveri gibi yaşayıp Türkiye’yi entellektüel camiada seçkin bir diplomat gibi tanıtmıştı. Kız kardeşi Havva Hayrünnisa ise Güney Afrika’nın ilk müslüman kadın doktoru olarak tanınıyordu.
Efendizadelerin Cape Town’da yaşayan bir başka ferdi Ahmet Şakir Bey, 1938 yılında Mustafa Kemal Atatürk vefat edince Cape Town’da Sultan Abdülhamid’in ismini taşıyan Hamidiye caminde onun ruhuna mevlit okutmuştu. Hintli ve Malay müslümanlarla toplanan Osmanlı kökenli aileler, ayrıca Mustafa Kemal Atatürk için bir anma töreni yapmışlardı. Ahmet Şakir aynı zamanda Londra’daki sefirimiz Fethi Okyar’a mektup yoluyla üzüntülerini bildirmişdi. Fethi Okyar ise cevabında Cape Town Türk topluluğunun mektubundan memnuniyet duyduğunu belirtmiş ve Atatürk’ün ölümünün tüm mazlum milletleri yasa boğduğunu ifade etmişti. Tüm bu gelişmelerden dolayı İngiltere halen bir sömürge gibi müdahale ettiği Güney Afrika Hükümetine bir nota göndererek Atatürk’ün vefatından dolayı Güney Afrika’daki bayrakların yarıya çekilmesini iletmişti.
Atatürk’ün kurtuluş mücadelesi Mahatma Gandi’nin Hindistan’ın kurtuluşu için bir ilham kaynağı olmuş, onun konuşmalarına yansımıştı. Güney Afrika’daki Hintli Müslümanlar da Mustafa Kemal’in ideal bir devlet adamı olduğunu ifade etmiş, bu konuyu gazetelerde yazmışlardı. Öyle ki Güney Afrika’da vefat eden zengin bir Hintli müslüman 1941 yılında hayır işlerinde harcanması için mirasının Türkiye Cumhuriyetine bırakmıştı.
ATATÜRK HAYRANLIĞI
Efendi ailesinin Cape Town’da yaşayan aile reisi Hişam Nimetullah Efendi halen evinde çalışma odasında Atatürk’ün bir resmini bulundurur. Kırk iki yıl öğretmenlik yaptığı Güney Afrika’da öğrencilerine Atatürk’ün liderliğini anlatan Hişam Nimetullah Efendi, Türkiye’ye yaptığı ziyarette Anıtkabir’e gidip dua ettiğini ifade etmişti.
Hişam Nimetullah Efendi, üç yıl önce yaptığımız görüşmede Atatürk’ün son Osmanlı komutanlarından birisi olduğu ve esasen dini korumak için laik sistemi devlet idaresinde benimsediğini ifade etmişti. Ceketinde Atatürk ve Osmanlı rozetini aynı anda taşıyan Hişam Nimetullah Efendi’ye göre, Fatih Sultan Mehmet veya Sultan Abdülhamid onlar için neyse Atatürk de aynı mikyasta saygıdeğer bir Türk devlet adamıdır. Güney Afrika’da halen bir Türk gibi yaşayan Efendizadelerin en büyük arzusu, gönülden bağlı oldukları Türkiye’ye Güney Afrikalı bir turist gibi değil, Türk vatandaşı olarak gidebilmektir.
Aydınlık