Türk köylüsü Ve çiftçilik 
Milletimiz çok büyük acılar, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.
1923 (Atatürk’ün S.DM, s. 117)

Memleketimizin bir tarım memleketi olduğu ve genişliği göz önüne alınırsa, bizim başlıca kuvvet ve servet dayanağımızın toprak olduğu görünür. 
1926 (Atatürk’ün S.D.l, s.333)

Adana çiftçileri tarafından şerefine düzenlenen yemekte söylemiştir:

Diyebilirim ki hayatımda yaşadığım en yüce, en sade, en mutlu ve samimî gece, bu gecedir. Çünkü bu gece, çok derin saygılarla, sevgilerle bağlı bulunduğumuz milletimizin büyük çoğunluğunu oluşturan çiftçilerimizle bir sofrada bulunuyorum. Bu sofrada, onların emekleriyle meydana gelmiş ekmeği onlarla beraber yiyiyoruz.
1923 (Atatürk’ün S.D.l 1, s. 116)

Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür. Diyebilirim ki, bugünkü felâket ve yoksulluğun tek sebebi bu gerçeği görememiş olmamızdır. Gerçekten, yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli taraflarına göndererek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp savurganlık ettiğimiz ve bunun karşılığında daima küçük ve hor görerek karşılık verdiğimiz ve bunca özveri ve iyiliklerine karşı nankörlük, küstahlık, zorbalıkla uşak derecesine indirmek istediğimiz bu gerçek sahibin huzurunda tam bir utanç ve saygı ile gerçek yerimizi alalım. Efendiler! Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını yeni ekonomik önlemlerle son dereceye eriştirmeliyiz. Köylünün çalışmasının sonuçları ve verimlerini, kendi yararı lehine son dereceye çıkarmak, ekonomik siyasetimizin temel ruhudur.
1922 (Atatürk’ün S.D.l, s. 219)

Köylü, hepimizin velinimetimizdir. Bu soylu unsurun refahını düşüneceğiz. 
1931 (Cumhuriyet gazetesi, 25.7.1931)
 
Saygıdeğer çiftçiler! Sizler hepimizin babasısınız, hepimizin efendimizsiniz. 
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s.125)

Türk köylüsünü "efendi" yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez.
(Mahmut Esat Bozkurt, Yakınlarından Hatıralar, 1955, s.94)

Memleketimiz, şu iki şeyin memleketidir: Biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara göz diken düşmanlar fazladır. O toprakları sürenler, o toprakları koruyan, hep sizlersiniz. Bundan sonra da daha iyi çiftçi ve daha iyi asker olacağız. Ama bundan sonra asker oluşumuz, artık eskisi gibi başkalarının tutkusu, şan ve şöhreti, keyfi için değil, yalnız ve yalnız bu aziz topraklarımızı korumak içindir.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 131)

Devlet, temel unsur olan çiftçiyi ve çobanı kuvvetlendirmek zorunluğundadır. Bunu kuvvetlendirmek de, öyle sözle olmaz; kuvvetlenmesi arzuya lâyıktır, demekle de olmaz. Bilimin, tekniğin ve yüzyılın gerektirdiği araç ve gereçlere fiilen başvurmak gerekir.
1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 4.2.1930)

Çiftçilerimizin çabasıyla memleketimizin verimli tarlaları, birer bayındırlık kaynağı olacaktır.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 131)

Kılıç ve saban 
Kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur.Fakat, saban kullanan kol, gün geçtikçe daha fazla kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa sahip olur. 
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s.103)

Kılıç ile zafer kazananlar, sabanla zafer kazananlara mağlup olmaya ve bunun sonucu, yerlerini onlara bırakmaya mecburdurlar. 
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 102)

Dünyada zaferlerin iki aracı vardır. Biri kılıç, diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı faydalı buluyorum. Zaferinin aracı yalnız kılıçtan ibaret kalan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, küçük düşürülür, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişanlığı o kadar büyük ve acı olur ki, kendi memleketinde bile mahkûm ve tutsak bir halde kalabilir. Onun için gerçek zaferler yalnız kılıçla değil, sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında tutmanın, millete oturmuşluk kazandırmanın yolu sabandır. Saban, kılıç gibi değildir; o kullanıldıkça kuvvetlenir. Kılıç kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sabanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima mağlup oldu. Tarihin büyük vak’aları ve olayları, yaşamın bütün gözlemleri bunu doğruluyor.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s.116117)

Makineli tarım 
Ben de çiftçi olduğumdan biliyorum, makinesiz tarım olmaz. El emeği güçtür. Birlesiniz! Birliklerle makine alırsınız. Yılda yüz dönüm çalışır, on misli eker, yüz misli elde edersiniz. Bir de toprağa sevdiği tohumu bulup atmalıdır. Memleketimiz, çiftçi memleketi olmaya henüz hak kazanmamıştır. Tarım memleketi olacağız. Bu da ancak makineli tarımla olur.
1925 (Mustafa Selim İmece,Atatürk’ün Ş.D.K. ve İ.S., s. 17)

El emeği yeterli değildir. Makinelerden yararlanmak gerekir. Yüzyıllardan beri kullanmakta olduğumuz sabanları bir tarafa bırakacağız. Çağın ilerlemesinin gerektirdiği bütün tarım âlet ve araçlarını memlekete getireceğiz. İnsan kuvvetini makine ile karşılamak zorunluğundayız. Fakat, yalnız çalışmak, yalnız tarım âlet ve araçlarını elde etmek yeterli değildir. Çalışmanın yolunu da bilmek gerekir; bunun için de bilim gereklidir, teknik gereklidir, kültür gereklidir. Bu nedenle çiftçilerimizi, bu görüş noktasından yetiştirmek gerekir. Bu yoldan gideceğiz. 
1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 45.2.1930)

Memleketimizin genişliğini ve nüfusumuzun bu genişlikle ne kadar orantısız olduğunu da hatırlayınız. Bu geniş ve verimli toprakları işleyebilmek, işletebilmek için eksik olan el emeğini, kesinlikle teknik âletler ile gidermek zorunluğundayız. Memleketimiz, tarım memleketidir; bu nedenle halkımızın çoğunluğu çiftçidir, çobandır. Bu nedenle en büyük kuvveti, kudreti bu alanda gösterebiliriz ve bu alanda önemli yarışma meydanlarına atılabiliriz.
1923 (Atatürk’ün S.D. II, s. 111)

Memleketimiz çok geniştir, toprağımız çoktur, zamanımız da dardır. Bu geniş ve bereketli memleketi işletmek için, onun cevherlerini milletin mutluluğunu temin edecek bir servet haline koymak için, acele etmeye mecburuz. Onun için makinelerden yararlanacağız. Artık, yüzyıllardan beri kullanmakta olduğumuz eski sabanlarla, bu memleketin servet hazineleri gelişemez. Bütün çiftçilerimizin makine sahibi olması, makine kullanmasını bilmesi, makine yapacak kuruluşlara sahip olması gerekir. 
Bu da yeterli değildir efendiler! Eğer biz, bu çalışmanın ürününü tarlada, köyde, harmanda çürümeye bırakırsak, halkın çalışması ödülsüz kalır. Gerekir ki, bu ürünler dışarıya da iletilebilsin. Onun için de yollar gereklidir, çeşitli taşıt araçları gereklidir; demiryolu, otomobil ve diğerleri… Ne hazindir, efendiler! Konya, Eskişehir, şurası ve burası birer hazine olduğu halde araçsızlık yüzünden başka taraflara iletilemiyor. Gereksinmemiz olan bir kısım buğdayı dışarıdan getirtiyoruz; böyle şey olur mu?
1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 8.1.1930)

Savaş ve çiftçilik
Bugüne kadar devam eden savaşlar, ne yazık ki çiftçiliğimizi çok geri bırakmıştır. Bundan sonra, bu gibi sakat hareketlerden kaçınacağız. Memleketin evlâtlarını uzun zamanlar silâh altında bulundurmak suretiyle toprağında çalışmaktan, ailesi ile birlikte bulunup çalışmaktan mahrum
etmeyeceğiz.         
(Gazinin, N.A.V., Muhit Mec, No: 32, 1931, s. 7)

Tarım siyaseti
Millî ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki, tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu amaca erişmeyi kolaylaştıracaktır. Fakat, bu yaşamsal işi, isabetle amacına ulaştırabilmek için, ilk önce ciddî incelemelere dayalı bir tarım siyaseti belirlemek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği bir tarım rejimi kurmak gerekir. Bu siyaset ve rejimde, önemli yer alabilecek noktalar başlıca şunlar olabilir:

Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir sebep ve suretle, bölünmez bir nitelik alması. Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri toprak genişliği, toprağın bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprak verim derecesine göre sınırlanmak gerekir.
Küçük, büyük bütün çiftçilerin iş araçlarını artırmak, yenileştirmek ve korumak önlemleri, zaman geçirilmeden alınmalıdır.

Memleketi, iklim, su ve toprak verimi bakımından, tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern, pratik tarım merkezleri kurulması gerekir.
 
Bugün, devlet yönetiminde bulunan çiftliklerin ve bunların içindeki türlü tarımsanayi kurumlarının bir kısmı, tarım yaşam ve faaliyetinin bütün alanlarında her türlü teknik ve modern deneyimlerini tamamlamış olarak, bulundukları bölgelerde en faydalı tarım yöntem ve sanatlarını yaymaya hazır bulunmaktadırlar. Bu, Bakanlık için büyük kolaylıklar temin edecektir. Ancak, gerek mevcut olan ve gerek bütün memleket tarım bölgeleri için yeniden kurulacak tarım merkezlerinin, kesintiye uğramadan tam verimli çalışmalarını, şimdiye kadar olduğu gibi, devlet bütçesine ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarının yönetim ve gelişimini temin edebilmeleri için,bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu oluşturulmalıdır.

Bir de, başta buğday olmak üzere, bütün gıda gereksinimlerimizle endüstrimizin dayandığı türlü ham maddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarını artırmak, kalitesini yükseltmek, elde etme giderlerini azaltmak, hastalık ve düşmanlarıyla uğraşmak için gereken teknik ve yasal her önlem, zaman geçirilmeden alınmalıdır.
1937 (Atatürk’ün S.D. I, s. s. 379380)

Çiftçiye toprak vermek de, hükümetin ara vermeksizin izlemesi gereken bir husustur. Çalışan Türk köylüsüne işleyebileceği kadar toprak temin etmek, memleketin üretimini zenginleştirecek başlıca çarelerdendir.
1929 (Atatürk’ün S.D.I, s. 348)

Her Türk çiftçi ailesinin, geçineceği ve çalışacağı toprağa sahip olması, kesinlikle gereklidir. Vatanın sağlam temeli ve bayındır hale getirilmesi, bu esastadır. Bundan fazla olarak, büyük toprağı modern araçlarla işletip vatana fazla üretim sağlanmasını özendirmek isteriz.
1936 (Atatürk’ün S.D.I, s. 374)

Çok değerli ve çok güzel ürünlerimizden biri olan tütünün tarım yöntemlerini düzeltmek, çiftçileri ürününü işletmek ve değer fiyatıyla satmak bakımından aydınlatmak ve korumak, tütünlerimizi dünya piyasalarına daha çok tanıtarak dış satımını en yüksek dereceye çıkarmak yolundaki çabalar iyi sonuçlar vermektedir.      1938 (Atatürk’ün S.D.I, s.394)

Ormanların korunması 
Orman servetimizin korunması gereğine ayrıca işaret etmek isterim. Ancak, bunda önemli olan, koruma esaslarını,memleketin türlü ağaç gereksinimlerini devamlı olarak karşılaması gereken ormanlarımızı dengeli ve teknik bir şekilde işleterek yararlanmak esasıyla uygun bir şekilde uzlaştırmak zorunluğu vardır. 
1937 (Atatürk’ün S.D.1, s. 380)

Gerek tarım ve gerek memleketin servet ve genel sağlığı bakımından önemi kesin olan ormanlarımızı da çağdaş önlemlerle iyi halde bulundurmak, genişletmek ve en çok fayda temin etmek, esas ilkelerimizden biridir.
1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 220)