ÖZGÜR ALTINBAŞ

Batı’ya yakınlığıyla bilinen yazar Aslı Aydıntaşbaş, ABD’nin dış politikasına yön veren Dış İlişkiler Konseyi’nin (Council on Foreign RelationsCFR) yayın organı Foreign Affairs'in sitesinde Türkiye’nin mevcut durumu ve gelecekteki tercihleri hakkında bir yazı kaleme aldı. “Türkiye Batı’ya geri dönmeyecek” başlıklı yazıda, Türkiye’nin yaşadığı eksen değişikliğinin geçici bir hamle olmadığı vurgulandı.

Türkiye’nin son yıllarda eksen değiştirdiğinin altını çizen Aydıntaşbaş, ABD ile Türkiye’nin arasının açılmasıyla birlikte Türkiye’nin yeni müttefik ilişkileri kurduğunu vurguluyor. Türkiye’deki mevcut durumda ileride yaşanacak bir iktidar değişikliğinde bile mevcut politikalardan vazgeçmenin zor olduğu vurgulanıyor.

TÜRKİYE YENİ ORTAKLARA YÖNELİYOR

Aydıntaşbaş yazısında, Türkiye’nin, Suriye’de terör örgütü PYD/YPG’yi desteklediği ve 15 Temmuz askeri darbe girişiminin lideri olan Fethullah Gülen’i barındırdığı için ABD’ye güvenmediğini belirtiyor. Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerinin gelişmediğini de yazan Aydıntaşbaş, Avrupalı liderlerin, Türkiye’nin artan özgürlüğünden ve Doğu Akdeniz’deki askeri gücünü genişletme hamlelerinden rahatsız olduklarını vurguluyor. ABD ve Avrupa ile gerileyen ilişkilerin yarattığı ortamda ise Türkiye’nin yeni ortaklara yöneldiği belirtiliyor. Yazar, hükümetin, NATO müttefiklerinin itirazlarına rağmen Rus silah sistemleri satın almasını, Moskova ile gaz boru hatları ve Türkiye’nin ilk nükleer reaktörü gibi büyük altyapı projelerinde çalışmasını bu yönelişe bağlıyor. Aynı zamanda Türkiye ve Rusya’nın Libya ve Suriye’de etki alanları oluşturduğunu da belirten Aydıntaşbaş, son zamanlarda Türkiye’nin, Çin yatırımlarını almak için, Çinli Sinovac şirketi tarafından üretilen Kovid19 aşısını satın alarak Pekin’in Uygurlara yönelik muamelesini eleştirmeyi reddettiğini iddia ediyor.

'GEÇİCİ BİR EKSEN DEĞİŞİKLİĞİ DEĞİL'

Yazıda Türkiye’nin Rusya ve Çin gibi ülkelerle ortaklık kurmasının geçici bir eksen değişikliği olmadığı, tam tersine Türkiye’nin dış politika yöneliminde daha derin bir değişiklik olduğu vurgulanıyor. Erdoğan iktidarının yaklaşık yirmi yıllık döneminde, Türkiye’nin bir zamanlar transatlantik kulübüne üye olma veya Avrupa Birliği üyeliğini sürdürme hevesinin hiç olmadığı kadar az olduğu da vurgulandı. NATO ortaklarından derin bir şüphe duyan Türk liderlerin stratejik özerklikten bahsettiklerini belirten Aydıntaşbaş, bir zamanlar liberal düzenin dönüştürücü gücünün parlak bir örneği olan seküler bir Müslüman cumhuriyetin poster çocuğu olan Türkiye’nin, bugün Batı kurallarına göre oynamanın değerini sorguladığını ifade ediyor.

BATI’YA ŞÜPHE İLE YAKLAŞANLAR

Türkiye’nin bağımsız bir güç olmayı her şeyden çok özlediğini yazan Aydıntaşbaş, Türkiye’nin yeni dış politikasının Rusya ya da Çin’e doğru bir sürüklenme değil, her kampta bir ayak tutma ve büyük güç rekabetini yönetme arzusunun ifadesi olduğunu anlatıyor. Erdoğan’ın bu değişimi tasarladığını ve müsamahakâr bir uluslararası ortamın bunu mümkün kıldığını ne Ankara’da yeni bir hükümet ne de yeniden canlanan bir Batı ittifakının bu durumu tersine çevirebileceği belirtiliyor. Batı ile uyum konusunda açıkça şüphe duyan politikacılar, bürokratlar, gazeteciler ve akademisyenlerden oluşan bir ağın, ülkenin güvenlik kültürüne hâkim durumda olduğu ve bunun bağımsız bir Türk dış politikası olduğu belirtiliyor.

SOVYETLERLE KURULAN DOSTLUK İLE AYNI

Aslı Aydıntaşbaş, Türkiye’nin bugün başka ortaklar aramasını ve denge siyasetini izlemesini, geçmişte Türkiye’nin 1920’lerde ve 1930’larda Sovyetler Birliği ile kurduğu dostluğu örnek vererek karşılaştırıyor. 1920’lerde ve 1930’larda genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, Moskova'daki Bolşevik hükümetinden siyasi ve askeri destek aldığını belirten Aydıntaşbaş, Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı’nda da denge siyaseti uyguladığını belirtiyor. Erdoğan’ın hedefinin bugün aynı olduğunu yazan Aydıntaşbaş, bu durumu taraf seçmeden dünya güçleriyle anlaşma yapmak olarak tanımlıyor.

YURTDIŞINDA HEP RUSYA İLE KOORDİNE SAĞLANDI

Yazıda, Türkiye yer yer Rusya ile çelişkiler yaşasa da yurtdışındaki eylemlerin Rusya ile ortak şekilde koordine edilerek yapıldığını ifade ediyor. Ankara’nın askeri gücü ve Washington’un Orta Doğu’daki geri çekilmesinin, Türkiye’nin bölgesel çatışmalara girmesinin önünü açtığını yazan Aydıntaşbaş, ülkenin gelişen savunma sanayisi ile birlikte Türkiye’nin Irak, Libya ve Suriye’de askeri anlamda nüfuzunu artırdığını söylüyor. Katar ve Somali’de askeri üs inşa etme, Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilen bölgelerin Türk yapımı askeri araçlarla kesin zafere ulaşması ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de tatbikatlar yapması bu askeri etkide örneklendiriliyor.

'MUHALEFET GELİRSE TÜRKİYE BATI’YA YAKLAŞIR'

Erdoğan’ın bu seçimdeki rakibinin şüphesiz daha az mücadeleci bir dış politika ve dünya güçleriyle daha istikrarlı ilişkiler sürdürme sözü vereceğini vurgulayan Aydıntaşbaş, Erdoğan sonrası bir hükümetin Erdoğan siyasetinden daha farklı olmak için somut adımlar atabileceğini belirtiyor. Yazıda, muhalefetin iktidara gelmesi durumunda, NATO ile bağların düzeltilebileceği, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dahil olmak üzere bölgesel düşmanlarla ilişkilerin normalleşebileceği veya çaba beyhude olsa bile Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin yeniden canlanabileceği vurgulanıyor. ABD’nin bölgede güç kaybedecek olma durumunun, Türkiye için küresel siyasetteki rolünü genişletmek için bir fırsat olacağını belirten Aydıntaşbaş, ister AK Parti ister muhalefet olsun, ülkenin milliyetçi akımlarına karşı koşan ve kayıtsız şartsız Batı yanlısı bir duruş sergileyen önde gelen bir politikacıyı hayal etmenin zor olduğu vurgusunu yapıyor.

Uzun vadede, Türkiye’nin bağımsız dış politikası mevcut Cumhurbaşkanı olsa da olmasa da devam edeceğini belirten Aydıntaşbaş, “Ankara muhtemelen Doğu Akdeniz’deki egemenliğini sürdürmeye, kaynaklarını savunma gelişimine ayırmaya ve erişim alanını bölgesel meselelere doğru genişletmeye devam edecek” ifadelerini kullandı.


Aydınlık