İçinde bulunduğumuz yüzyılda bu milletin sonra da bütün ümmetin üzerine çöken en büyük bela şüphesiz ki FETÖ...FETÖ belası ile ilgili yeni uyarılar ise kapıda...

A+A

Yeni Akit yazarı Latif Erdoğan bugünkü köşesinde 'Yeni Bir Fetö Uyarısı' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Erdoğan yazısında; içinde bulunduğumuz yüzyılda bu milletin sonra da bütün ümmetin üzerine çöken en büyük belanın FETÖ olduğunu ve bu belayı küçümsemek ya da hafife almanın bir gaflet olduğunu belirtti.

İşte Latif Erdoğan'ın o yazısı;

'Ne ki böylesi hassas bir konuyu anlatırken, deşifre ederken, olanlarla ilgili ifşada bulunurken toplumun sosyolojik ve psikolojik yapısı da daima göz önünde bulundurmalı; toplu bir paranoyayı sonuç verecek anlatım ve davranışlardan uzak durulmalıdır. Mesele bizim dediklerimizin doğrulanması ve onlarla ilgili söylediğimiz olumsuzluklarda haklı çıkmamız değildir. Mesele, vuku bulması muhtemel tehlikelere dikkat çekerek bu tehlikelerin vukuundan önce önlenmesi, bertaraf edilmesidir. Millet ve ümmetin selametinden, kurtuluşundan başka bu mücadelede gaye ve maksat haline getirilecek her düşünce, her eylem bir istikamet kırılması kabul edilmeli, düşünce ve eylemlerimizin merkezinde daima Allah’ın rızası, millet ve ümmetin kurtuluşu bulunmalıdır.  

Şu, inkârı kabil olmayan apaçık bir gerçektir ki, bugün FETÖ ile ilgili devletin elinde bulunan bilgi hiçbir ferdin elinde bulunması mümkün olmayan ölçektedir. Devlet elindeki bu bilgileri değerlendirmede ve bu değerlendirmeler doğrultusunda eylem planları hazırlamada asla küçümsenemeyecek mesafeler kat etmekte, hem Türkiye’de hem de dünyanın çeşitli ülkelerinde kök salmış bu örgütün kökünü kurutmak adına sayısız operasyonlar gerçekleştirmektedir. Elbette devlet, devlet aklıyla hareket edecek, bazı hususlarda hamlelerini zamana yayarak kesin sonuç alacağı vakti bekleyecek; bu arada hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki konjonktürel dengeleri nazara alacaktır. Yani devlet, her önüne gelenin aklıyla hareket edecek, her önüne gelenin hevesiyle yol haritası çizecek değildir.   

Elbette devletin de ana unsusu insandır. İnsanın olduğu her yerde de yanlışlar, eksiklikler vardır. Aydınımıza, düşünürümüze, münevverimize düşen de zaten, bu eksikleri, bu yanlışları gördüğünde ilgili mercileri uyarmak ve alternatif düşünce ve öngörülerle yanlışların giderilmesine katkıda bulunmaktır. 

Bizim gibi, neredeyse ömrünün yarım asırlık bölümünü FETÖ içinde geçirmiş insanların, bazı yanlış noktaları, tecrübeye dayalı tespitte bir önceliği olabilir, bu da gayet normaldir. Fakat bu pozisyonu sürekli bir tahakküm aracı gibi kullanmak ve her şeyi sadece ben bilirim havalarına girmek fevkalade yanlıştır hatta sonuçları itibariyle, yani tekelleşmeye götürme riski itibariyle fevkalade tehlikeli bir davranıştır. Bu sözlerimden dolayı kimse alınganlık göstermesin. Kendimi de dahil ederek söylediğim bu sözler benim şahsi düşüncemdir, doğruluğunda ve isabetinde de hiç kuşkum yoktur.

Bendeki bu sabit düşünce mahfuz olmakla birlikte, yer yer benim de bazı yanlışları gördüğüm ve bu yanlışlara, bu eksik uygulamalara dikkat çektiğim oluyor. Bugün de olacak: 

FETÖ, bu kadar ağır darbe almasına rağmen, geleceğe dönük eylem planlarından asla vazgeçmiş değildir. Değişen sadece taktiklerdir, stratejilerdir. Takiyye, kamuflaj, kendini gizleme, kendini olduğundan farklı gösterme bu örgütün her bir ferdinin en ustalıkla yaptığı işler cümlesindendir. Adeta olduğundan başka görünme FETÖ elemanlarında ikinci bir karakter oluşturmuş ve doğuştan getirdikleri karakteri kendilerine unutturmuştur. Bu sebeple de teker teker tespitleri çok zordur. Bunun için de devletin çok geniş çaplı çalışmalar yapması gerekmektedir.

Mesela, son birkaç senedir örgütten kopmuş ve muhalefete geçmiş, hatta kendilerine örgüt tarafından hain damgası vurulmuş gibi görünen bazı kişiler olabilir ki, bunlar ne örgütten kopmuşlardır ne de muhalefete geçmişlerdir. Onlar için hain denmesi de sadece onları kamufle etme adına gerçekleşmiş bir taktikten ibarettir. Sonra bu insanlar kendi aralarında sanki yeni bir oluşum gibi bir araya gelip yeni dernekler, yeni vakıflar, yeni platformlar şemsiyesi altında eski faaliyetlerini sürdürürler. Hatta, kendilerini iyice kamufle adına, FETÖ ile ilgili en ağır ifadeleri bunlar kullanabilir, iktidara yakın bildikleri kişilerle temasa geçebilir, onları sohbet toplantılarına çağırabilirler, FETÖ’ye en şiddetli muhalefet eden gazetecileri, yazarları, kanaat önderlerini düzenledikleri sohbetlere, toplantılara, panellere konuşmacı olarak davet edebilirler. Bunlar, FETÖ nün uzun vadeli yatırımları cümlesindendir.

Bir kişinin FETÖ’den ayrılması mümkündür ve vakidir. İmkânsız olan bu ayrılanların bir araya gelerek yeni bir oluşum kurmalarıdır. Böyle bir oluşum varsa, mutlaka örgütten fiili olarak ayrılmış oldukları iddialarında bir problem vardır. Yani bu iddia yeni oluşumu iktidar ve toplum nezdinde meşrulaştırmak için söylenen yalan bir beyandan ibarettir. Söylediğim formata uyan oluşumlar mutlaka yakın markaja alınmalı ve hakikatin aslı su yüzüne çıkıncaya dek sürekli takibe tabi tutulmalıdır. Meramımı ne kadar anlatabildim bilmem ama ben bu tür uzun vadeli çalışmaları devletin ve milletin bekası adına en az 15 Temmuz darbe girişimi kadar tehlikeli görürüm.