Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nde geçmiş cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kıbrıs meselesinin çözümü için daha çok 'federasyon' modeli üzerinde müzakereler yürütülüyordu. Ancak 11 Ekim'de yapılacak öncesinde “iki devletli çözüm” daha gür sesle dillendiriliyor. Adaylardan mevcut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman federasyon modelinde ısrar eden adaylar olarak öne çıkıyor. Akıncı son olarak 25 Kasım 2019'da, “çözüm için yeni bir süreç başlatmak” iddiasıyla, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis ile görüşmüştü. Kıbrıs meselesinin siyasi eşitlik temelinde kurulacak iki toplumlu ve iki bölgeli federasyon temelinde çözüleceğine inanan Akıncı, bunun ada için “en mümkün” çözüm modeli olduğunu savunuyor.
'KKTC'NİN TANINMASI...'
Mayıs 2019'da kurulan UBPHP koalisyon hükümetinde başbakanlık görevini sürdüren Ersin Tatar, Kıbrıs meselesinde 50 yıldır tartışılan federasyon modelinin bir umut olmaktan çıktığını diyor. Tatar, son yaptığı açıklamalardan birinde “Türkiye'nin etkin ve fiili garantörlüğünden ödün vermeden, KKTC'nin bir devlet olarak tanınması yönünde bir siyaset geliştiriyoruz” dedi. Seçim vizyonunu açıkladığı basın toplantısında ise “Artık federasyon dışındaki alternatif çözüm önerilerini de masaya getireceğim” diyen Başbakan Tatar, “Ancak amacı, hedefi, takvimi belli olmayan hiçbir sürecin içinde yer almaya niyetim yoktur. Halkıma bir beş yıl daha asla kaybettirmeyeceğim” ifadelerini kullandı.
KKTC'de 2016'da kurulan YDP'nin Genel Başkanı Erhan Arıklı da cumhurbaşkanı seçilirse Rumlarla asla federasyon konusunu görüşmeyeceğini belirtiyor. Arıklı, seçilirse KKTC’yi tanıtacağını ve artık iki devletli çözümün konuşulması gerektiğini belirtiyor.
İŞBİRLİĞİNE DAYALI ORTAKLIK
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun müzakere heyetinde yer alan, Dışişleri Bakanı, cumhurbaşkanı adaylarından Kudret Özersay, “federasyon modelinde ısrarcı olmaktansa Kıbrıs'ta işbirliğine yönelik ortaklık modeli”nin görüşülmesinden yana.
Milletvekili Serdar Denktaş da tıkanmış ve hiçbir yere varmayan iki toplumlu iki kesimli federasyon tezinden kurtulmaları ve alternatiflerinin var olduğunu hissettirmeleri gerektiğini savunuyor.
EŞİT EGEMENLİK
KKTC siyasetinde gür sesle dile getirilen federasyonun çözüm olmaktan çıktığı tezine Türkiye'den de destek geldi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, KKTC basınının Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki mesajlarının nasıl algılanması gerektiğiyle ilgili sorusunu yanıtladı. Crans Montana'da 2017'de yapılan Kıbrıs Konferansı'nda tüm fırsatların Kıbrıs Rum tarafınca tepildiğini hatırlatan Aksoy, “Biz de bundan sonra yeni bir müzakere sürecinde artık federasyon temelinde konuşmayacağımızı açık açık söylemiştik. Bunu hem biz, hem de Sayın Akıncı konferans kapanmadan önce dile getirmişti” ifadelerini kullandı.
Aksoy, “Şunu da herkes biliyor, Kıbrıs Konferansı'nın başarısızlığa uğramasının sebebi, Rum tarafının Türk tarafının eşitliğini tanımamasıdır. Refahı paylaşmak istememesidir. En son doğal gaz konusunda da bunu görüyoruz. Zaten 50 yılı aşkın müzakere sürecinde, federal çözümle ilgili tüm ayrıntılar görüşüldü. Bundan sonra, bize göre federasyonla ilgili konuşacak hiçbir şey kalmamıştır. Siyasi eşitliğin kabul edildiğine dair öne sürülen tüm unsurlar da muğlaktır. İçi boştur” değerlendirmesinde bulundu. Crans Montana'dan bu yana geçen sürede Rum yönetiminin, doğal kaynakların paylaşımı konusunda da olumlu en ufak bir adım atmadığını vurgulayan Aksoy, bu durumda yeni bir müzakere sürecinin başlaması söz konusu olduğu takdirde, her şeyden önce diğer seçeneklerin ele alınmasının icap edeceğini, kendilerinin bunu söylediğini vurguladı.
Aksoy, şöyle devam etti: “Artık Ada'daki gerçekler ve egemen eşitlik temelinde bir çözümün konuşulmasının zamanının geldiğine inanıyoruz. Bugün yaptığım açıklama ve Sayın Bakanımızın dünkü ifadeleri bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir.”
'KKTC'NİN TANINMASI İÇİN KAMPANYA BAŞLATILMALI'
Dışişleri Bakanı Sözcüsü Hami Aksoy’un açıklamalarını değerlendiren KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın danışmanı gazeteci yazar Sabahattin İsmail, bu kararın KKTC için bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. İsmail, Kıbrıs Türk halkının 50 yıldır federasyon kazığına bağlandığını ve yıllarını kaybettiğini söyledi. KKTC’nin Bakanlar Kurulu’nda alacağı karar ve meclisten geçireceği önergeyle anavatanın yanında emperyalizme karşı dimdik durması gerektiğini belirten İsmail, Türkiye’nin de KKTC’nin tanınması için kampanya başlatmasını istedi. İsmail şunları söyledi:
“Anavatanımız Türkiye’nin dün Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla yaptığı federasyonun bundan sonra görüşme konusu olmayacağı ve ancak 2 eşit egemen devlete dayalı bir anlaşma için görüşme yapılacağı şeklindeki açıklama, Milli Kıbrıs davasında yeni bir dönemi başlatan tarihi bir dönüm noktasıdır.
“50 yıldır Kıbrıs Türk halkı federasyon kazığına bağlı tutulmuş, ambargolar ve izolasyonlar altında, geleceği belirsiz bir statüde Rum tarafının insafına bırakılmıştı. 1983 yılında Bağımsız egemen devletimizi ilan etmemize rağmen federasyon kazığına bağlı tutulduğumuz için devletimiz anavatan dışında hiçbir devlet tarafından tanınmamıştır. Rumların 2004'de bir federasyon öngören Annan Planını ve 2017'de Crans Montana sürecinde son kez federal çözümü reddetmelerine karşın, federasyon için Rumların eşref saatini beklemeye devam ettik. Bu bağlamda Rumların bugüne dek 17 çözüm Planını da reddetmiş olduğunu hatırlatmış olayım. Bu zamana oynama taktiği onlara yaramış, biz federasyon için beklerken, onlar, işgal ettikleri 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'ni bir Rum devleti olarak konsolide etmişler, tüm Kıbrıs adına AB'ne tam üye olmuşlar, emperyalist güçlerin desteğiyle bizi dünyadan tecrit etmişler, ambargolar altında ezmişler, ekonomik yıkıma uğratmışlar, 5. Kol faaliyetleri ile iç cephemizde fay hatları oluşturmuşlardır.
Bu durumdan kurtulmak için, KKTC’yi ve Anavatanı savunan halkımızın ezici çoğunluğu uzun yıllardır federasyon tezinin terk edilmesini, KKTC’nin 3. Ülkeler tarafından da tanınmasını ve bağımsız egemen KKTC’nin sonsuza denk yaşamasını savunmuştur, savunmaktadır. Bu olmazsa, Dışişleri ve savunmada Anavatana bağlı, içişlerine özerk olacak şekilde, Türkiye ile bir özerk devlet anlaşması yapılmasını ve böylece belirsizlikten kurtulmayı da gündeme getirdik. Ne yazık ki, Anavatanın uygun görmemesi nedeniyle, bugüne kadar federasyona kararından vazgeçmek mümkün olmamıştır. Bu ise bize 50 yıl kaybettirmiştir.
Dolayısıyla şimdi Anavatan Dışişleri Bakanlığının yaptığı artık federasyon görüşülmeyeceği ve bundan sonra iki egemen devlete dayalı bir anlaşma için görüşme yapılacağı şeklindeki açıklama milli Kıbrıs davasında tarihi öneme sahip bir dönüm noktasıdır. 50 yıl sonra beklediğimiz doğru karar, nihayet Anavatandan gelmiştir. Bu açıklama Kıbrıs Türk halkını sevince boğmuştur.
Anavatan Türkiye, AB’den ABD’de, diğer emperyalist ülkelerden, BM'den gelecek bütün baskılara göğüs gererek bu kararın arkasında durmalıdır. Hiçbir şekilde bu kararı çiğneyerek, geri adım atarak, seçimlerden sonra tekrar federasyon görüşmelerine oturulmamalı, federasyon masasının kurulmasına karşı çıkmalıdır.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında belirtildiği gibi ancak 2 bağımsız egemen devlet temelinde bir anlaşma için görüşme yapacağı yönündeki kararın arkasında dimdik durulmalıdır. Bu çok önemlidir. Eğer bunda yalpalama, geri adım olursa ve tekrar federasyon görüşmeye oturulursa Anavatana olan güven ve inanç sarsılacaktır, büyük bir hayal kırıklığı ve moral çöküş yaşanacaktır. Emperyalizmin güdümündeki federasyoncu işbirlikçi teslimiyetçiler büyük güç kazanacaktır. Türk ulusu da bu açıklamanın arkasında durulmasını isteyecektir. İstemektedir.
Bu bağlamda KKTC’de milliyetçi anavatancı geçinen, KKTC’yi savunduğunu iddia eden güçlere, partilere ve adaylara daha büyük bir görev düşmektedir. Şu anda 2 partili bir koalisyon hükümeti vardır. Başbakan ve yardımcısı 11 Ekim’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaydır. KKTC hükümeti olarak derhal, anavatanın açıkladığı karar doğrultusunda bir Bakanlar Kurulu kararı alarak federasyonu reddettiklerini, bundan sonra ancak 2 bağımsız egemen devlete dayalı bir anlaşma için müzakere yapacaklarını ilan etmeleri gerekir.
Bu karar çerçevesinde hazırlayacakları bir önergeyi KKTC Meclisine de sunmaları ve Meclisten geçirmeleri gerekmektedir. 50 kişilik Mecliste bu karara oy verebilecek olan 35 milletvekili vardır. Bu çoğunluğa dayanarak bundan sonra
Federasyon görüşülmeyeceğini, 2 bağımsız egemen devlete dayalı bir anlaşma dışında hiçbir şekilde müzakereye oturulmayacağını, müzakereler başlamadan Kıbrıs Türk halkına 50 yıldır uygulanan insanlık dışı ambargonun ve izolasyonların kaldırılması ve 1963 yılından gelen tazminat haklarımızın kabul edilmesi gerektiğini içeren bir karar almaları gerekmektedir.
Bu önerge meclise sunulup onaylanmazsa, ne Ersin Tatar’ın ne Kudret Özersay’ın ne de diğer anavatancı olduğunu iddia eden kişi ve partilerin Kıbrıs Türk halkına nazarında hiçbir saygınlığı inandırıcılığı ve güvenirliği kalmayacaktır.
Türkiye, Halkımızın isteği doğrultusunda böyle bir karar alırken Anavatanın yanında durmamak hükümet ve meclis kararıyla destek vermemek, Türkiye'yi emperyalist baskılar karşısında yalnız bırakmak demektir.
Bu durumda, kendilerinin de özünde anavatana, KKTC’ye karşı olan sahte milliyetçiler, gizli federasyoncular olduklarını kanıtlamış olacaklardır. Bu durumda yapılacak seçimlerde halkımız oyunu ona göre kullanacaktır. Anavatanın federasyonu dışlayan kararını destekleme doğrultusunda karar çıkarmayan partileri halkımız seçimde cezalandıracaktır.
Türkiye emperyalist baskıları göze alarak büyük ve cesur bir adım atmıştır. Bu karar Kıbrıs Türk halkının ve KKTC'nin geleceği açısından bir dönüm noktasıdır..
Türkiye’de ve Kıbrıs’ta herkes bu karara dört elle sarılmalıdır. Emperyalist baskılara karşı çıkarak milim geri adım atmayarak bu karara herkes sahip çıkmalıdır. Bundan oy hesaplarıyla kaçınanlar, federasyonculardan da oy alacağım hesabıyla anavatanın yanında durmayanlar gerçek yüzlerini sergilemiş olacaklardır. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Başbakan ve yardımcısı bakanlar kurulundan böyle bir kararı derhal. Aynı şekilde o karara uygun bir önergeyi de meclise derhal sunmaları lazımdır. Halkın laflara karnı tok. Bu kararı meclisten ve bakanlar kurulundan çıkarmayanlar Kıbrıs Türk halkının karşısına KKTC’yi ve anavatana savundukları iddiasıyla gelemezler.
Devamla, federasyonun terk edilmesine uygun bir adımla, Devletimizin adı da Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirilmelidir. Anavatan Türkiye ile bir savunma işbirliği anlaşması yapılmalı, Türk Deniz Kuvvetleri için bir deniz üssü açılmalıdır.
Türkiye bu tarihi kararı aldıktan sonra bunun arkasında emperyalist baskılara karşı dimdik durmalı, yalpalamamalı ve devletimizin 3. Ülkeler tarafından da Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla tanınması için büyük bir kampanya başlatmalıdır. İnanıyorum ki Türkiye tanınma için kampanya başlatırsa en azından ilk anda 10 devletlik bir grup dost ülke KKTC’yi tanıyabilir.
Bugüne kadar yabancı devletlerin KKTC’yi tanımamasının nedeni federasyon görüşmelerinin sürmesi ve federal bir anlaşma sonrası KKTC'nin ortadan kalkarak bir vilayete dönüşeceği gerçeğiydi.
Tanınma sürecinde toplu tanıma önemlidir. Bu olmazsa emperyalist güçler, geçmişte Pakistan ve Bangladeş' e yaptıkları gibi, baskılarla tanıma kararını geri aldırtmayı deneyecektir. Eğer 10 devletin aynı anda toplu tanıması gerçekleşirse o zaman emperyalist baskılara karşı onlar da direnme imkanı bulacaklardır."
BİZ BEKLERKEN...
1983 yılında bağımsız egemen devletimizi ilan etmemize rağmen federasyon kazığına bağlı tutulduğumuz için devletimiz anavatan dışında hiçbir devlet tarafından tanınmamıştır. Rumların 2004'de bir federasyon öngören Annan Planını ve 2017'de Crans Montana sürecinde son kez federal çözümü reddetmelerine karşın, federasyon için Rumların eşref saatini beklemeye devam ettik. Bu bağlamda Rumların bugüne dek 17 çözüm planını da reddetmiş olduğunu hatırlatmış olayım. Bu zamana oynama taktiği onlara yaramış, biz federasyon için beklerken, onlar, işgal ettikleri 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'ni bir Rum devleti olarak konsolide etmişler, tüm Kıbrıs adına AB'ne tam üye olmuşlar, emperyalist güçlerin desteğiyle bizi dünyadan tecrit etmişler, ambargolar altında ezmişler, ekonomik yıkıma uğratmışlar, 5. kol faaliyetleri ile iç cephemizde fay hatları oluşturmuşlardır.
Bu durumdan kurtulmak için, KKTC’yi ve Anavatanı savunan halkımızın ezici çoğunluğu uzun yıllardır federasyon tezinin terk edilmesini, KKTC’nin 3. ülkeler tarafından da tanınmasını ve bağımsız egemen KKTC’nin sonsuza denk yaşamasını savunmuştur, savunmaktadır.
DÖNÜM NOKTASI
Dolayısıyla şimdi anavatan Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı artık federasyon görüşülmeyeceği ve bundan sonra iki egemen devlete dayalı bir anlaşma için görüşme yapılacağı şeklindeki açıklama milli Kıbrıs davasında tarihi öneme sahip bir dönüm noktasıdır. Bu açıklama Kıbrıs Türk halkını sevince boğmuştur. Anavatan Türkiye, AB’den ABD’de, diğer emperyalist ülkelerden, BM'den gelecek bütün baskılara göğüs gererek bu kararın arkasında durmalıdır. Eğer bunda yalpalama, geri adım olursa ve tekrar federasyon görüşmeye oturulursa anavatana olan güven ve inanç sarsılacaktır, büyük bir hayal kırıklığı ve moral çöküşü yaşanacaktır. Emperyalizmin güdümündeki federasyoncu işbirlikçi teslimiyetçiler büyük güç kazanacaktır.
KKTC MECLİSİ KARAR ALMALI
Bu bağlamda KKTC’de milliyetçi, anavatancı geçinen, KKTC’yi savunduğunu iddia eden güçlere, partilere ve adaylara daha büyük bir görev düşmektedir. Şu anda iki partili bir koalisyon hükümeti vardır. Başbakan ve yardımcısı 11 Ekim’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaydır. KKTC hükümeti olarak derhal, anavatanın açıkladığı karar doğrultusunda bir Bakanlar Kurulu kararı alarak federasyonu reddettiklerini, bundan sonra ancak iki bağımsız egemen devlete dayalı bir anlaşma için müzakere yapacaklarını ilan etmeleri gerekir. Bu karar çerçevesinde hazırlayacakları bir önergeyi KKTC Meclisi'ne de sunmaları ve Meclis'ten geçirmeleri gerekmektedir. 50 kişilik Meclis'te bu karara oy verebilecek olan 35 milletvekili vardır. Türkiye, halkımızın isteği doğrultusunda böyle bir karar alırken anavatanın yanında durmamak hükümet ve Meclis kararıyla destek vermemek, Türkiye'yi emperyalist baskılar karşısında yalnız bırakmak demektir.
Bu durumda, kendilerinin de özünde anavatana, KKTC’ye karşı olan sahte milliyetçiler, gizli federasyoncular olduklarını kanıtlamış olacaklardır. Bu durumda yapılacak seçimlerde halkımız oyunu ona göre kullanacaktır. Anavatanın federasyonu dışlayan kararını destekleme doğrultusunda karar çıkarmayan partileri halkımız seçimde cezalandıracaktır.
DEVLETİN İSMİ DEĞİŞTİRİLMELİ
Devamla, federasyonun terk edilmesine uygun bir adımla, devletimizin adı da Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirilmelidir. Anavatan Türkiye ile bir savunma işbirliği anlaşması yapılmalı, Türk Deniz Kuvvetleri için bir deniz üssü açılmalıdır. Türkiye bu tarihi kararı aldıktan sonra bunun arkasında emperyalist baskılara karşı dimdik durmalı, yalpalamamalı ve devletimizin 3. ülkeler tarafından da Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla tanınması için büyük bir kampanya başlatmalıdır. İnanıyorum ki Türkiye tanınma için kampanya başlatırsa en azından ilk anda 10 devletlik bir grup dost ülke KKTC’yi tanıyabilir. Bugüne kadar yabancı devletlerin KKTC’yi tanımamasının nedeni federasyon görüşmelerinin sürmesi ve federal bir anlaşma sonrası KKTC'nin ortadan kalkarak bir vilayete dönüşeceği gerçeğiydi.
Tanınma sürecinde toplu tanıma önemlidir. Bu olmazsa emperyalist güçler, geçmişte Pakistan ve Bangladeş' e yaptıkları gibi, baskılarla tanıma kararını geri aldırtmayı deneyecektir. Eğer 10 devletin aynı anda toplu tanıması gerçekleşirse o zaman emperyalist baskılara karşı onlar da direnme imkanı bulacaklardır.
'KAMPANYA RUSYA’DAN BAŞLATILMALI'
Eski Kıbrıs Barış Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Necati Özgen Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeleri ve yapılması gerekenleri Aydınlık’a anlattı. Türkiye’nin Kıbrıs’ta büyük mücadeleler verdiğini Kıbrıs Türk Halkının haklarını süngüyle aldığını kaydeden Özgen, “Kıbrıs bizim can damarımız. Türkiye’nin de güvenliğidir. Ben başından beri aynı şeyi söylüyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin dünyada tanıtılması için bir an önce harekete geçilmelidir. KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da aynı görüşteydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da daha önce istedikleri yapılmazsa ülke ülke dolaşıp KKTC’nin tanıtılmasını için çaba harcayacağını söylemişti. Gereği yapılmalıdır” dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Rum kesimine gidip Rumlara açıkça destek verdiğini ifade eden Özgen, “Türkiye geç kalmamalı, harekete geçilmelidir. Cumhurbaşkanı bu konuyu gündeminin ilk sırasına almalı ve işe Rusya’dan başlamalıdır. Putin’le görüşmeli ve onun da desteğini almalıdır. Rusya ile bu konuda ilerleme sağlanırsa bütün dengeler değişir. Son dönemde artan Türkiye karşıtı hareketler durur. Rusya’dan sonra diğer Müslüman ülkelere ve Türki Cumhuriyetlere yönelinmeli ve KKTC’nin tanınması sağlanmalıdır. Ben işin üstüne gidilirse bu konuda başarı sağlanacağına inanıyorum” diye konuştu.
Kıbrıs’taki İngiliz Üssüne de dikkat çeken eski Kıbrıs Barış Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Necati Özgen, Irak işgali sırasında bu üssün kullanıldığını hatırlattı. Türkiye’de bütün siyasi partilerin Kıbrıs gibi milli bir konuda tek vücut olmasını da isteyen Özgen, KKTC’nin tanınması için verilecek mücadelenin Türkiye açısından en önemli milli mücadelelerden biri olduğunu belirtti.