ÖZLEM KONUR USTA

Gelişen teknoloji oyuncaklara da yansıdı. Bebekler artık konuşurken yüzünü oynatıyor ağlarken gözyaşı döküyor. Elle sürülen arabalar çok geride kaldı. Bol fonksiyonlusu ışık saçanı çeşit çeşit… Piyasaya çıkan ürünlerin ardı arkası kesilmiyor. Reklamlarla algı pekişiyor. Kapitalizm yumuşak karnımızdan vuruyor. Yapılan bilimsel araştırma ise kapitalizmin “daha fazla”, “yetmez”, “bunu da al” mesajlarını yerle bir etti. Çocukların fazla oyuncak olan bir ortamda derinlikli ve uzun süreli oyun oynayamadığı gösterildi. Az oyuncak yaratıcı oyun kurma becerilerini geliştiriyor. Araştırma Infant Behavior and Development adlı hakemli dergide yayımlandı. Psikiyatrist Doç. Dr. Veysi Çeri “oyuncak zehirlenmesi” adını verdiği bu durumun dikkat dağınıklığına ve iletişim sorunlarına neden olabileceğini söyledi. Oyuncak seçerken teknolojik oyuncaklar yerine basit oyuncaklar tercih edilerek hayal gücünün gelişimine katkı sağlanmalı. Doç. Dr. Veysi Çeri ile oyuncaklar üzerine sohbet ettik.

UYARAN BOMBARDIMANI

  • Genel olarak fazla oyuncağın daha fazla duyuya hitap ettiği ve gelişimi destekler gibi bir algı var. Araştırma bu algıyı düzeltiyor…

Oyuncaklar çocuk gelişimi için hayati önemde. Nöromotor, kas iskelet, beyin gelişimi, 5 duyunun gelişimi açısından oyuncaklar çok değerli bir fırsat sunuyor. Sosyalleşmeyi de olumlu etkiliyor. Genel kanı, daha fazla oyuncağın gelişimi etkileyeceği yönünde. Ama bu yanlış. Tıpkı beslenmede olduğu gibi fazlası zarar. Oyuncağın belirli sınırlar içinde faydası var. Ortamda çok oyuncak olması çocuğu uyaran bombardımanına tutuyor. Konsantrasyon zayıflıyor. Onlarla oyun oynamıyor, her birini tek tek kurcalayıp bırakıyor. Bir oda dolusu oyuncak, anne baba ya da çevrelerindekilerle etkileşimi de azaltıyor. Bir ortamda 48 arası arası oyuncak bulunması ideali.

YAŞITLARLA ETKİLEŞİM İÇİN SERBEST ZAMAN

  • Bu durum çocuğun gelecekteki yaşamını da etkiliyor mu?

Davranışlarımızı, duygularımızı düzenleme, konsantrasyon gibi özelliklerimiz 8 yaşına kadar gelişimini tamamlıyor. Dürtü, duygu öz denetiminin bu yaşa kadar gelişememesi gelecekte bu alanlarda yeterli olgunlaşmanın sağlanamamasına ve dikkatle ilgili sorunlara yol açabilir. Aynı şekilde yeteri kadar serbest zamanı olmayan, diğer çocuklarla serbest bir şekilde etkileşime girecek vakti olmayan çocukların da konsantrasyon sorunu yaşadığını gösteren araştırmalar var. Dikkat dağınıklığının günden güne artma nedeni de çocuklara yeterince boş zaman tanınmaması olabilir.

FİZİKSEL AKTİVİTE BEYNİN DE BESİNİ

  • Buradan geri dönüş yok mu?

İnsanoğlunun en büyük özelliği zamanla çeşitli müdahalelerle geri kalmış, eksik kalmış yönlerini geliştirebilmesi. Aynı sol kolunu bir nedenle kullanamayan birinin birkaç ay o kolunu kullanmakta zorlanması ancak düzenli egzersizle kolunun yeniden eski haline dönmesi gibi. Bu imkanı tanıyacak etkinliklere gereksinim var. Örneğin fiziksel aktivite beynin her bölgesini çalıştıracak değerli bir etkinlik. 26 yaş arası çocukların mutlaka fiziksel aktivite içinde olması gerekiyor. Dört duvar arasında, oyuncak dolusu bir odada çocuk ne hayal kurabiliyor ne de onlarla uzun süreli oyun oynayabiliyor. Bir anlamda fazla sayıda oyuncak zihni zehirliyor.

BASİT OYUNCAKLAR HAYAL GÜCÜNÜ GELİŞTİRİYOR

  • Teknolojideki gelişmeler oyuncaklara da yansıyor. Mimikleri değişebilen insan yüzlü oyuncak bebekler, bol ışıklı oyuncaklar… Geçmişte oyuncakların daha sade olduğunu biliyoruz. Bu değişimin yansıması ne olacak?

Çocuklar, hayal gücü açısından en çok basit oyuncaklardan yararlanıyor. Bol ışıklı elektronik oyuncakların fayda bir yana odaklanmayı güçleştirdiği için zararlı olduğunu net bir şekilde biliyoruz. Bu tür oyuncaklar anne baba ve diğer çocuklarla etkileşimi de azaltıyor. Ben gülen oyuncak bebek bile olmamasını tercih ederdim. Çocuk oyun oynarken isterse o bebeği güler şekilde isterse ağlar şekilde hayal etsin. Çok süslü olması hayal kurma potansiyelini azaltıyor.

OKULDA SERBEST ZAMAN OLMALI

  • Salgın döneminde çocuklar, ekranın önünde daha fazla zaman geçirdi. Geride kalan 45 aylık sürede bu sorunun üstesinden gelebildik mi?

Bazı çocuklar evden dışarı çıkmak istemiyor. Dışarıya çıkmak rahatsız edici geliyor. Okulların açılması sosyalleşmeye yardımcı oldu ama yeterli değil. Toplumda farkındalığı artıracak eve hapsolmasını, buna aşırı alışmasını engelleyecek bilgilendirme yapılmalı. Gerek okulda gerek diğer yerlerde sosyal etkileşime girmelerinin önü açılmalı. Okul, yalnıza akademik eğitime değil, kaybettikleri sosyal iletişimi artırmak için de müdahale bulunmalı. Dersler önemli ama bir miktar gevşetilmesi, okulda çocukların huzurlu hissedebilecekleri, olumsuz duygularını grup ortamında paylaşabilecekleri öğretmenlerin bir anlamda psikolojik danışmanlık yapabileceği ortamlar oluşturulmalı.

İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği sosyal olması. İhtiyaç temelli bir iletişime doğru evriliyoruz. Bunun önüne geçmemiz gerekiyor. Araştırmalar insanları mutlu kılan en önemli şeyin diğer insanlarla temas ve iyi ilişkiler geliştirmek olduğunu gösteriyor. Bu özelliğimizi yitirdiğimizde hem psikolojik hem de fizyolojik sonuçları bizi bekliyor.

Aydınlık