"Mustafa Kemal Paşa 3 temmuz 1919 ‘da Erzurum’a gelince, ilk gece orada bulunan arkadaşlarıyla gizli bir toplantı yaptı. Bu toplantıda bundan sonra izleyecekleri yolu şahsi görüşleri olarak arkadaşlarına anlattı. Toplantıda hazır bulunanlar şunlardı: Kazım Karabekir, Hüseyin Rauf bey(Orbay), Erzurum valisi Münir bey, İzmir Mutasarrıfı Süreyya bey, erkanı harbiye reisi Kazım bey(Dirik), Erkanı harp binbaşısı Hüsrev (Gerede), Dr. Refik bey(Saydam) ve ben.
Mustafa Kemal, “bunlar şahsi görüşlerim ve mütalaalarımdır” diyerek bu gizli toplantıda özet olarak şu görüşleri açıklamıştır;
“Arkadaşlar, tek tedbir; Hakimiyeti Milliye’ye dayanan müstakil bir Türk devleti teşkil etmek ve bu hedefe bizzat ulaşmaktır.
Hedefimiz bu olacaktır. Kolay şey değildir. İdealimizi tahakkuk ettirmek yolunda şimdiden şahıs şahıs yükleneceğimiz vazifeler ağır, müşkül ve hatta tehlikeli olacaktır.
Milli Mücadelede, topyekün mücadele esastır. Büyük direnişlerle, ihanet ve hıyanetlerle karşılaşacağımız muhakkaktır. Milli Mücadele’ye atılanların mahvedilmesi için , saray, hükumet, ecnebiler muhakkakki ilk andan itibaren harekete geçeceklerdir.
Ayrıca yer yer memleket halkının da iğfal edilmesi, isyanlar, ihtilaller çıkartılması ve bütün bu olumsuz hareketlerin milli Mücadele aleyhine olması büyük ihtimal dahilindedir.
Ve daha kimbilir, akla gelen gelmeyen ne entrikalar, ne fesatlar, ne tuzaklarla karşılaşacağız.
Milli Mücadeleyi milletin büyük ekseriyetine dayanarak süratle hızlandırmak ve organize etmek zorundayız.
Memlekette velimizde tek tepe ve tek kurşun kalıncaya kadar mücadele etmek azmimiz daima saklı kalacaktır, kalmak zorundadır.
Görüyorsunuz ki arkadaşlar; yürüyeceğimiz yol tehlikelerle, çetinliklerle, hatta ölmek, öldürülmek ihtimalleriyle doludur.
Sarp ve haşin bir yoldur. Bu tehlikelere göğüs germeye kendisinde güç, azim, imkan ve cesaret görmeyen arkadaşlarımız varsa, şimdiden aramızdan ayrılabilirler. Ancak bu saydığım tehlikeleri , ihtimal ve yorgunlukları göze alabilenlerdir ki, benimle teşriki mesai etmeyi kabul etmiş olurlar.
Hiçbir arkadaşımın vicdanı, düşüncesi, karar serbestliği, umumi ve hususi vasiyetinin icap ve sevkleri üzerinde tesir etmek istemem.
Her arkadaş vicdanı ile başbaşa kalarak serbestçe düşünmeli, karar almalıdır.
Vaktimiz vardır. Hemen karar almak zorunda değilsiniz. Sonradan herhangi bir bozgunculuğa mahal kalmaması için bu noktaların iyiden iyiye düşünülmesi hepimiz için asli şarttır.
Büyük bir vatan ve millet davasına atılıyoruz. Bütün bir milletin maddi ve manevi seferberliği, mücadelesi, savaşması ve Muzaffer olması lazımdır.
Böyle muazzam bir dava gizlice görülemez ve yürütülemez. Millet davası ancak millet huzurunda görülüp yürütülebilir. Bunun için de ortaya çıkmak, meydana atılmak, bir millet ferdi olarak çalışmak icap edecektir”
Diyerek hepimize büyük sorumluluklar yükledi.
O geceden itibaren bütün arkadaşlar Mustafa Kemal Paşa’nın bu sözlerini ve tüm tehlikeleri derinlemesine düşündük. Kendi aramızda müşavere ettik.
Sonunda şu kararı aldık.: Ya ölüm ya başarı ve zafer.
Kararımızı Mustafa Kemal Paşa’ya bildirdik. Paşa hepimizi tebrik etti.
Tamamen milletin gözü önünde gerçekleşen, binbir türlü engeller ve zorluklar içinde Mustafa Kemal Paşa önderliğinde devam ederek yolumuzu zaferle sonlandırdık."
MAZHAR MÜFİT KANSU 18731948
Erzurum’dan ölümüne kadar Atatürk’ün yanında olan
Tarihçi, yazar, eğitimci, milletvekili, Atatürk’ün dava arkadaşı.