Son 30 yılda emekliye pişmiş tavuktan beterini yaşatanlar kimlerdi?

Merak etmedik mi? Sadece mızırdanmayı mı seviyoruz yoksa?

Belki de gerçeği halının altına süpürmeye alıştık.

Ne dersiniz? Halıyı kaldırıp altına bakalım mı? Emekliye bunları yaşatanları görürüz belki de.

Hadi bakalım!

HALININ ALTINDAKİLER

Yıl 1993. Kökü dışarıda bir yabancı örgüt, zamanın Hükümetine gizli bir rapor veriyor. Hükümetten istediklerinin listesine, “rapor” diyor bunlar. Ama gizli kalmıyor, gün ışığına çıkıyor kısa zamanda. Okusanız dudaklarınız uçuklar, neler yok ki!

Sadece konumuzla ilgili bölümü aktarayım;

Çalışanların ve emeklilerin ''Ücret artışlarını frenleyin...'' diyor. Densizliğe bakar mısınız?

Kimse, “sana ne kardeşim” demediği, hatta Hükümet de hemen isteklerini yapmaya koyulduğu için, daha da şımarıyor, daha da küstahlaşıyorlar.

Aradan üç yıl geçiyor. 1996 yılının Nisan ayı. Aynı örgütten bir heyet Türkiye’ye geliyor, hükümetle görüşüyor, sonra işçi sendikası Türkİş’e gidiyor.

Ne mi yapıyorlar orada? 1993 yılındaki gibi “gizli raporla” da değil. Sendika binasında basın toplantısı düzenliyor, protokol kurallarını, nezaketi bir yana bırakarak, istediklerini oradan ilan ediyorlar. Emir yağdırıyorlar adeta Hükümete. İsteklerinin arasında emekliler de var.

"Asgari emeklilik yaşı 62'ye, prim ödeme süresi de 30 yıla çıkarılmalı ve derhal uygulamaya konulmalıdır'' dediler.

Mezarda emeklilik istiyorlar, 62 yaşından önce emeklilik olmasın, az 30 yıl prim ödesinler diyorlar. Dahası “bunu derhal uygulayacaksınız” diyorlar.

İşçi sınıfı ve emekliler için cellatça isteklerini bizzat işçi sendikasında söylüyorlar. Terbiyesizliğe, densizliğe, küstahlığa bakar mısınız?

Bu küstahlığa da cevap veren olmadı. Hatta zamanın Hükümeti sessizce istekleri yerine getirmeye koyuldu. Hal böyle olunca, daha da densizleştiler.

Aradan zaman geçti, 15 Ocak 2008’de, başka bir Hükümetin döneminde, bu yabancı örgütün Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, işveren örgütümüz TOBB’a bağlı Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) Türkiye’de düzenlediği bir toplantıda sıraladı emirleri. Küstahlık bu kez sempozyumlara, panellere taşınmıştı. İşçilerimiz ve sosyal güvenlik kurumumuz hakkında şöyle dedi;

"Farklı, farklı uygulanan kıdem tazminatlarını azaltın, sosyal güvenlik katkı primlerini azaltın."

Yine küstahlığa da cevap verilmedi. Yine istekleri yapmaya koyuldu zamanın hükümeti.

Bu küstah örgütün adı Dünya Bankası idi... ABD ve AB emperyalizminin istediklerini, mazlum ülkeleri borçlandırarak yaptıran tefeci örgüt idi. Tıpkı IMF gibi…

İşte emeklilerin başına ne geldiyse, bu emirlerden sonra oldu birer birer.

BAŞKA BİR YABANCI ÖRGÜT

ABD ve AB adına mazlum ülkelerin gırtlağına sarılan başka bir örgüt; Organisation for Economic Cooperation and Development (OECD). Türkçesi Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü. IMF ve Dünya Bankası ile uyum içinde aynı amaçlara hizmet ediyorlar.

İşte bu örgüt, yani OECD, “2006 Türkiye Raporu” adıyla bir talimatlar silsilesi gönderiyor Hükümete. Konumuzla ilgili olanlar şöyle:

"Kıdem tazminatı miktarlarını düşürün!

Gönüllü ayrılmalarda kıdem tazminatı alınmasını engelleyin!

Emeklilik yaşını yeniden artırın!"

1999’da yapılan emeklilik yaşı artışını az buluyor, mezarda emeklilik istiyorlar. Ayrıca, askerlik, evlenme gibi sebeplerle işten ayrılanlara da kıdem tazminatı vermeyin, kıdem tazminatı miktarlarını daha da düşürün diyor.

Al birini vur ötekine. Küstahlığa bakar mısınız?

Önceki Hükümetler gibi, bunlar da yerine getiriyor istekleri. Emeklilik yaşı bir kez daha uzatılıyor.

OECD, bir yıl geçmeden “2007 Türkiye Raporu” adıyla bir istek listesi daha gönderiyor. Talepler şunlar:

"*Asgari ücreti düşürün!

*Emeklilik yaşını hızla 65'e yükseltin!

*Normal yaşından erken emekli olmak isteyenlerin emeklilik kazanımlarını indirin!

*Emekli olan çalışanlara kıdem tazminatını kaldırın!

*Emeklilik gelirini vergilendirin!

*Emeklilerden sağlık sigortası primi alın!"

*

Umarım okuduklarınız bir şeyler çağrıştırmıştır.

Gelelim emperyalizmin tefeci örgütlerinin bu istekleri karşısında bizimkiler ne yapmış?

Devam edecek.


Mehmet Akkaya

Aydınlık