Ekonomist Dr. İsmail Çapak, spekülasyonlara imza atıp piyasayı çalkalandıranların haddini aştığını belirterek, şunları dile getirdi: “IMF ile gizli görüşmeler gerçekleştiren muhalefet parti kurmaylarının piyasaya güvensizlik aşılayan beyanları kabul edilemez. Merkez Bankası’na bu şekilde vurmayı hedefleyenler iyi niyetli olamaz. Bu operasyonel girişimlere set çekilmelidir. Bu spekülasyonlara imza atıp piyasayı çalkalandıranlar akıllarını başına alsınlar. Durmuş Yılmaz gibi isimler bilsinler ki aynı gemideyiz. Milletin aklıyla alay etmesinler. Dünya ekonomilerini sarsan salgınının olumsuz tesirlerine karşı bütün kurumların ülkeye katkı vermek üzere gayret sarf ediyor. İslam’ın bayrağının hür şekilde dalgalandığı tek ülke olan Türkiye, Suriye’den çekilirse, Libya’da olmazsa, Karabağ’a karışmazsa, Doğu Akdeniz’e inmezse tabii ki dolar aşağıya iner. Jeolopolitik riskler burada çok önemlidir. 2015 yılından beri Türk Lirası’nın değer kaybı vardır evet. Ama yeter ki insanımız sıkıntıya düşmesin. Elbette ki ekonomi idarecilerimizin de yapması gereken birçok şey vardır. Tasarruf tedbirlerinin artırılması gibi çok sayıda adım atılmalıdır. Ancak bu hükümeti devirmek için bu tür karanlık hamleler yapılması evvela devletimize zarar vermektedir.”
Yeni ekonomi modeliyle durdurun
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Ekonomi Uzmanı Yunus Ekşi de, operasyona açık mevcut sistemin bütünüyle masaya yatırılması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Bunlara verilen görev, siyasi iradeyi devirdikten sonra eski yapıyı yeniden inşa edip sürdürmeleridir. 128 milyar gibi sürekli aleyhte kullanılan iddiaların hiçbiri gerçek değildir. Bunu CHP’li İlhan Kesici de itiraf etti. Mevcut serbest piyasada bankalar istediği gibi cirit atıyor, istedikleri gibi kuru yükseltiyorlar, sıcak paranın giriş çıkışa serbest olduğu için ekonomimiz bu tür anlık müdahalelere açık halde. Burada yapısal tedbirler almanın tam vaktidir. Faize, ranta dayalı mevcut sistemi bütünüyle masaya yatırmalıyız. Merkez Bankası’nın yapısal kanun yasalarının düzenlenmesi, BDDK’nın çok başlılık yapısından uzaklaşması, SPK’nın ana sisteme entegre olacak şekilde yeni bir iktisadi model döngüsü oluşturmak gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra geçiş dönemi diyebileceğimiz yepyeni bir modelle dünyaya açılmalıyız. Mizanın ve ölçünün korunduğu, doğal bir iktisat döngüsünü oluşturan üretim ve tüketim dengesini sağlayıp bütün insanların ihtiyaçlarını sağlayan taban ekonomisine güçlü bir şekilde geçmeliyiz.”