Av. Cemil Can yazdı...
Bu yazının yazıldığı saatlerde “Çoklu Baro Sistemi”ni getirecek olan yasa teklifi görüşmeleri TBMM’nde Adalet Komisyonu’nda devam ediyordu.
Gelişmeleri ve 18 yıllık AKP iktidarını yakından izleyen biri olarak, teklifin Genel Kurula gönderilip büyük olasılıkla yasalaşacağını tahmin ettiğim için; bu sonuçla karşılaşmamızın sorumlularını göstermek istiyorum.
Geçmişte birkaç kez daha benzer girişimde bulunan, fakat kamuoyundan gelecek tepkileri göğüsleme konusunda hazırlıksız yakalanan AKP, hiç kuşku yok ki, bu girişiminin birinci derecedeki sorumlusudur.
İkinci derecede sorumlu, 80 baro ve 130 bin avukatın birlikte hareket etmesini engelleyen Ankara, İstanbul ve İzmir barolar ile bunlara uyan bazı barolardır…
Diyanet İşleri Başkanlığı’nı “çağlar ötesinden gelen ses” olarak nitelendiren Ankara Barosu’nun açıklamasını bardağı taşıran damla olarak değerlendirmek gerekir. Ankara Barosu’nun sorumluluğunu bu açıklaması yüzünden değil, önceki açıklamasının ezikliği altında tıpkı İzmir Barosu gibi İstanbul Barosu’nun kuyruğuna takılıp, yersiz ve zamansız eylemler yapmış olmasına bağlamak daha isabetlidir…
***
Ankara, İstanbul, İzmir baro başkanlarının başlattığı ve birkaç baronun desteklediği eylemler 4. gününe girerken, Meclis kapısı önünde yaşananlar yukarıdaki tespitlerimizi doğrulamıştır.
Eylemlerin liderliğini yapan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, erken yorulmuş ve mikrofonu İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel’e bırakmıştır.
Yücel, basına yaptığı açıklamada baroların taleplerini özetle şu şekilde özetlemiştir:
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Komisyona Birliğimizin temsilcileri Meclis kapısında bekleyen baro başkanlarıdır desin, biz de içeri girip çoklu barolara neden karşı olduğumuzu anlatalım. Ya da kendisi gitsin, önceki görüşlerine atıfta bulunarak; Komisyonda konuşsun. Barolar Birliği adına başka birini göndermesin…
Bu sözler avukatlar adına söylenmiştir!
Güler misin ağlar mısın?
***
Geçen gün, yine Başkan Metin Feyzioğlu’nun girişimi sonucuydu sanırım, Komisyon, kapıda bekleyen baro başkanlarından üçünün gelip görüşlerini anlatmasını kabul etti.
Kapıda bekleyen baro başkanları bu teklife:
Ya hep birlikte Meclise gireriz, ya da girmeyiz şeklinde yanıt verdiler…
Neden bu teklifi kabul etmediklerini ise, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel şöyle açıkladı:
80 baro başkanını dışarıda bırakıp, üç kişi içeriye girerse bu girişime “meşruiyet” kazandırmış olacaklardı, bu yüzden teklifi reddettiler!..
Bu da ana muhalefet partisi adına konuşuyor!
Bu şekilde davranarak yasal teklifini “gayrimeşru” duruma düşürmüş mü oldular?
Ya da 80 baro başkanı Komisyona kabul edilseydi, baro başkanları yasa teklifine “meşruiyet” kazandırmamış mı olacaklardı?
Ne yazık ki, duvarın dibinde yatan baro başkanlarımızın düştüğü/düşürüldüğü durum budur…
Akıllar yağmaya verilmiş, fikirler şaşmış!..
***
Meclis kapısında bekleyen baro başkanları adına konuşan İzmir Baro Başkanının teklifi evlere şenlik:
Kendilerinin Barolar Birliğinin “temsilcileri” olduğunu, TBB Başkanı Feyzioğlu’nun Komisyon Başkanlığına bildirmesini istiyor.
130 bin avukatı temsil eden TBB’nin Başkanı, başka bir ifade ile avukatların yasal temsilcisi Metin Feyzioğlu’nun kendisi değil midir?
Metin Feyzioğlu’nda beklenen; temsil görevini yerine getiremediğini kabul edip, bu işi daha iyi yapabilecek olan kendilerini işaret etmesidir!..
Bu akla hizmet eden baro başkanlarının, en doğru yaptığı iş: Aralarından üç kişiyi konuşmak üzere Meclise göndermemiş olmalarıdır!..
Yoksa içeride daha büyük bir rezaletin yaşanması işten bile değildi…
***
Türkiye çapında görev yapan 130 bin avukattan biri olarak, bu arkadaşlara başka sorular da sormak istiyorum:
Avukatları temsil noktasında rüştünüzü nerede; ne zaman ispat ettiniz?
130 bin avukatı temsil etme yetkisini; ne zaman, kimlerden, nasıl aldınız?..
Siz kimsiniz de 130 bin avukatı temsil etme gibi bir hadsizlik içerisine girdiniz?
***
İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu’nun, ayrı baş çekerek başlattığı eylemin, dördüncü günü itibariyle, arkasında kaç baro başkanı ve avukat kaldığı liderlik ve temsil yeterliliğini gösteriyor zaten!
Son ana kadar birlikte hareket eden barolar arasındaki “bölünmüşlük” görüntüsünü yaratan; Ankara, İstanbul ve İzmir barolarıdır.
Nokta.
Yasanın bu haliyle çıkacak olmasının ikinci derecedeki sorumlusu bu barolardır…
***
SKasaba politikacılarında parmağında oyuncak olan bu beyler ve bayanlar; avukatların en haklı davasını yüzüstü bıraktılar!
Zira:
TBB çatısı ve örgüt disiplinine saygı duysalardı; 80 baro başkanı birlikte hareket edecek ve 130 bin avukatın sesini Meclis’te en etkili bir şekilde dile getirebileceklerdi.
Hemen hemen her siyasi görüşten avukatların baro başkanları sıfatlarıyla, ortak bir eyleme destek vermesine olanak sağlasalardı, AKP iktidarı kamuoyu önünde zor duruma düşecek, büyük olasılıkla da yasa teklifini geri çekecekti…
Yasa teklifi Genel Kurula indirilse dahi, yapılabilecekler için vakit henüz geçmiş değildir.
Tüm barolar meslek örgütümüz olan TBB’nin disiplini altına girer ve muhalefet partilerinin arka bahçesi olma görüntüsü vermekten çıkarak, kutsal savunma mesleğinin mensupları olarak; yeni girişimlerde bulunmak suretiyle, yasa teklifinin “geri çekilmesini” veya Genel Kurulda yasalaşsa bile, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmayıp “Meclise geri gönderilmesini” sağlamak hala mümkündür…
Ve zaten geriye kalan tek şansımız da budur!..
***
Daha ilk günden Çağlayan Adliyesi önünde “Feyzioğlu istifa” sloganı atan avukatların, bu tutumuyla gerçek niyetlerinin “Çoklu Baro Sistemi” olmadığı izlenimi verilmiştir.
Ankara girişinde polis tarafından engellenen baro başkanlarına destek vermek üzere gelen TBB Başkanına “sırt dönerek”, disiplinsizlik ve bölünmüşlük görüntüsü verilmiş, bu şekilde iktidarın işi kolaylaştırılmıştır.
Siz baroların bölünmesinde bir sakınca görmezseniz iktidar da görmez!
Ardından Çağlayan Adliyesi karşısında yapılan mitingde “Feyzioğlu istifa” sloganı atılarak ve bu sloganı atanlara engel olunmayarak, eylemin Feyzioğlu’nu istifa ettirmek amacıyla yapıldığı inancı yerleştirilmiş ve pek çok baro, bu eylemcilerin arkasından gitmekten vaz geçmiştir.
Ardından Ankara Adliyesi önünde, Ankara Valiliği hakkında suç duyurusunda bulunulacağını açıklamak için miting gibi bir basın açıklaması yapılmış, burada da “Feyzioğlu istifa” sloganı attırılmıştır.
Ve nihayet, TBMM önündeki oturma eyleminde yapılan bütün açıklamalarda, yasanın sakıncalarını anlatmaktan çok, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu eleştirilmiştir…
Eylemci baro başkanları ile onları desteklemeye gelen YCHP ve HDP milletvekillerinin de söylemleri aynı yönde olunca, başına buyruk hareket eden baro başkanlarının, siyasi partilerin kontrolünde olduğu tartışmaya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkmıştır…
***
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, bu talihsiz süreci tersine çevirmek mümkündür ve bu denenmelidir.
Aksi halde, “Çoklu Baro Sistemi”ne geçişin birinci derecedeki sorumluluk makamına YCHP/HDP disiplini altında eylem yapan barolar yerleşeceklerdir…