Çanakkale gezilerinde yeni bir grup dikkatimizi çekiyor. Bize göre bir örgütlenme, dini duyarlılığı olan kitlenin bir kısmını Çanakkale’de gezdirmeye başlamıştır. 104 yıl önce mücadele edenler antiemperyalist yani yayılmacılığa karşı yurt savunması yapan kişilerdi.
Dr. BÜLENT KEÇİK

Kur’anı Kerim’de yer alan bazı kelimeler ve kavramlarla Çanakkale’deki olaylar ile bağdaştırılmış, olaya bir zemin kazandırmak için bahsi geçirilmiştir. Yani Kur’an’da bu kelimeler yer almasaydı, Çanakkale’de tekrardan kullanımı biraz zor olacaktı. İlgili ilgisiz bazı şeyleri birbirine karıştırmak Türkiyemizde sık rastladığımız, ancak tasvip etmediğimiz yaklaşımlardır.

YANLIŞ BİLGİ VERİLİYOR

Gezilerin ilk durağında askeri müzeyi ve savaş anlatısını ‘sonra dönerken gireriz’ diye atlatan kimi rehberler, konuklara somut bilgi vermek yerine, yanlış, öznel bilgilerle dolu hamasi nutuklar atıyor. Ziyaretçilerin bir kısmı hâlâ Çanakkale’deki direnişin kaynağını uhrevi güçlerde arıyor. Şehitlikteki gayrimüslim Osmanlı askerlerinin mezarlarını görünce, ‘Bu yabancılar da Türkler için mi ölmüş?’ gibi sorular soruyor.

Talha Uğurluer adlı yazarın 2010 Kaynak Kültür Yayınları’ndan çıkardığı ‘Çanakkale Savaşları ve Gezi Rehberi’ içindeki, (koymasa da olurdu) dediğimiz anlatılar üzerinde duracağım.

“Çanakkale’yi önemli kılan sebeplerden biri de (ordumuzun başarıları yanında) orada bugün bile maddi şeyler ile izah edemediğimiz enteresan hikâyelerdir. Böylesi birçok olay ve akıl almaz hadiselere şahit olan (?) düşmanların açıklamaları da (?) eklendiğinde görülmektedir ki, bu vatanın evlatları bu mücadelede, bu topraklarda, kendi başlarına bırakılmamıştır.”(?)

Bu giriş Posta gazetesinin 101. Yıl ekinde de yer almaktadır: “Geçmişimizi ayakta tutan manevi dinamikleri bilmek, onları güçlü yapan unsurları göz önünde bulundurmak, bugünkü muvaffakiyetimizin yegâne çaresidir. Onları en iyi şekilde anlamak (...) mücadele verdikleri yerleri ziyaret etmekten geçiyor.”

Not düşmeyi ihmal etmiyorlar: “Çanakkale’ye hurafe sokmakla itham ediliyoruz; bu rahatsızlık Çanakkale dolayısıyla imanın/İslam’ın gündeme gelmesidir.” Yazar F. Gülen’den şehitlik kavramı alıntısı bile yapmış.

BULUT ALDI GÖTÜRDÜ

Piyasada 19 tane Çanakkale kitabı var; 20. kitap benimkisi: “Çanakkale Savaşı’nın Dini Yönden İstismarı” ve “Çanakkale’de İngiliz Bulutu.” Kitaplarda ilgisiz yakıştırma hikâyeleri mevcut. Askerlerin gördükleri ‘rüya’ ile ilgili on yıllar sonra (sanki yanlarında imişcesine) yapılan yorumlar, uydurmalar var. Padişahın 11.11.1914’de Cihadı Ekber ilanına sömürge müslümanlarının katılamayışından bile bahsedilmiyor; çıkarmada ve çarpışmada ‘asker savaşmadı, bulut aldı götürdü’ öykülemesi var. Nusret mayın gemisi hangi gece mayınları döşedi, ebcet hesabı nasıl çarpıtılır, konuları var.

Reklamdan sonra devam ediyor 

50 yıl sonra bir mektup çıkıyor: Norfolk Alayı 21.8.1915, Kaybolan Birlik... BBC TV bunu film yapıyor, süsleyerek; ben de bunu 40 sayfada açıklıyorum.

M. Kemal Atatürk o dönemde yorumlamış: “Mehmetçiğin hakkını ben evliyalara kaptırmam; yurt savunmasında güvenilecek gücün evliyaların, yatırların ‘maneviyatı’ olamayacağını hatırlatmayı artık zorunlu bulmuştum.”

1965 yılında ANZAK Birinci Sahra Birliği Üçüncü Bölükten 22 asker adına üç kişi mektupla olayı açıklamış: “50. yılında 1965’de, geç de olsa doğru olduğunu beyan ederiz...”

VATİKAN’IN SİYASETİ

Bu dönemin bir zemini var bana göre. Hıristiyan kiliseleri arasında bir yakınlaşma için (19621965) üç yıl sürecek bir konsilin Vatikan’da toplandığını anımsayalım. İncil’i kabul etmemiş olanların/müslümanların, çeşitli biçimlerde tanrının halkına katılmaları için yola koyulmaları öngörülmüştür. 1965’de Türk Ordusu’na karşı bir psikolojik saldırı olarak işaret verildi. ANZAK’ların uydurduğu bulut olayı çıktı. F. Gülen ekibi 1996 yılında Vatikan’a ikna oldu. Sızıntı dergisi bu tür öyküleri ilk yayınlayan oldu. (C.12, s.135.)

19 Çanakkale kitabından Mehmet İhsan Gençcan’ınki, 1992’de bu konuyu anlatır. Dinler arası diyalog ve düşmanlıkların, savaşın getirdiğinin unutulması için, gayret gösterilecekti. İlkin 1976’da Libya’da yapılır, (1966’da Lübnan’da çalışılır bu arada) 1987’de hedef ülke Türkiye’dir. Dünya Kardeşlik Birliği Mevlana VakfıBülent V. Ç. hanımbu çabada yerini aldı. Gizli İsa propagandisti ve İslam dışlayıcısı yöneticisi olarak... Bu kesimler, karşı cephenin kimler olduğuna işaret ediyor bize.

250 bin kişi etkilendi savaşta; bir söz çıkmıştı: ‘O bulut bu kadar insan çarpışırken niye gelip kurtarmadı?’

BİN YIL HİKÂYESİ

Size yeni değerlendirmeler yapacağım. İnsanların ölmesi ve savaşın yayılması gerekiyordu. 1966 yılı yine, Yahova Şahitleri Örgütü duyuru yapıyor. Gözcü Kulesi, 15.3.1968’de yayınlıyorlar Türkiye’de: “İsa Mesih 1914 yılında görünmez bir şekilde geri geldi. Tanrı’nın ve Mesih’in krallığı kurulmuş ve göklerde hüküm sürmeye başlamıştır. Şeytan bu tarihte kötü melekleriyle gökten yeryüzüne atıldı.”

İşte Mesih Krallığı! İşte yayılmacılık ve ölümler! Bunu İncillerde Armagedon bin yıllık geçiş savaşı; Kur’an’da kıyamet olarak; Yahudilikte Mesianizm, Mehdicilik, Hıristiyanlıkta Millenarianism, bin yılcılık, (önce Yahova Şahitleri örgütünde eğitilen Bülent hanım) açısından ise, “Kur’an hükmü 1999 sonu bitti, bilgisayarlar çökecekti ya o yüzden, 20003000 yıl arası bin yıl geçiş dönemi sonunda Altın Çağ başlayacak. Yani bunların tümü aynı bin yıl üzerine kalem oynatıyor. Ama savaşlarla, mücadele ile geçecek bin yıl!

Aydınlık