Ocak 1922’de Buhara’dan Ankara’ya bir heyet gelir. Türkistanlı kardeşlerimiz Sakarya zaferinin coşkusunu paylaşırlar, taarruz için moral ve destek verirler.
Heyet Buhara Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu’nun yolladığı fevkalade ince bir suretle tezhip edilmiş Timur Han’a ait el yazması bir Kur’anı Kerimi ve üç adet altın işlemeli kılıcı Mustafa Kemal’e takdim eder.
Kuran’ı Kerim önce Hacı Bayram camiine verilir, daha sonra meclis kütüphanesinde muhafaza altına alınır. Kılıçlardan biri Başkomutan Mustafa Kemal’e verilir. İkincisi batı cephesi komutanı İsmet Paşa’ya takdim edilir. Buhara Heyeti’nin temsilcisi Mustafa Kemal Paşa’dan üçüncü kılıçın İzmir’e ilk girecek komutana verilmesini rica eder.
Yani İzmir’in kurtarılması yalnız bizim için değil, tüm Türk dünyası için bir “Kızıl Elma” dır.
Bu manalı hediyelerden çok müteessir olan Mustafa Kemal Paşa duygu dolu bir konuşma yapar ve konuşmasında “bu emanetleri elinizden alırken, kalbim heyecan ile dolu. halkımız ve ordumuz, uzaklardaki kardeşlerimizden gelen teşciat ve tebrigat nişanelerinden şüphesiz çok mütehassis ve mesrur olacaklardır. Dindaş ve karındaş Buhara halkının arzusunu yerine getirerek, bu kitabı mükaddesi millete, seyfi muazzezi de İzmir fatihine teslim edeceğim. Allahın inayeti ile İnönü ve Sakarya muzafferiyetlerini kazanan milli ordumuz, inşallah pek yakında bu kılıcı da kazanmış olacaktır.” der.
26 Ağustos sabahı Kocatepe’den başlayıp Afyon’a, oradan Dumlupınar’a, Uşak’a ve nihayetinde İzmir’e ulaşan Büyük Taarruzla 9 Eylül 1922’de Türk Süvarileri İzmir’e girmeye başlar. İzmire ilk giren süvari birliklerimizin başında Yüzbaşı Tatar Şerafettin Bey vardır.
9 Eylül sabahı saat 09.00'da Bornova'ya giren genç yüzbaşı, Halkapınar'a doğru ilerler. Bir Rum'a ait Tuzakoğlu Fabrikası önünde baskın kuşkusunu taşıyan yüzbaşı, birliğin önüne tüfekleriyle koşan 8 er yerleştirdi. Kuşkular doğru çıkar, bir anda müfreze fabrikadan ateş yağmuruna tutulur. Burada şehit verilen 4 erin başlarının İzmir'e dönük olduğu görülür. Yürüyüşüne devam eden müfreze, yönünü Alsancak'a çevirir, dolu dizgin, yalın kılıç kuvvetle şehre akmaya başlar. Müfrezesinin başında kente saat 10.30'da giren Yüzbaşı Şerafettin, Kordon'a kurşun ve şarapnel yağmuru altında ulaşır.
Süvariler, dört nala Kordonboyu'ndan Pasaport İskelesi'ne geldiklerinde, bir Rum'un attığı bomba, Yüzbaşı Şerafettin'in atının önünde patlar. Omzuna ve koluna şarapnel parçaları isabet eden yüzbaşı, parçalanan atını değiştirerek, yoluna devam eder.
Hükümet Konağı'nın önünde makineli tüfek ateşiyle karşılaşan Yüzbaşı Şerafettin'i, burada göğsüne isabet eden mermiler de durduramaz. Atından inen Şerafettin Bey, bir gencin uzattığı Türk Bayrağı'nı alıp, göğsüne sokar ve sendeleyerek Hükümet Konağı'na yönelir. Ama burada bir sürprizle karşılaşan yüzbaşı, kapının kilitli olduğunu görür.
Emir subayı Süvari Teğmeni Ali Rıza Bey, yan kapının zincirini kırarak yol açar. Saat 10.30 sularında, İkinci Süvari Tümeni 4. Alayı Bölük Komutanı Yüzbaşı Tatar Şerafettin yaralarından kanlar sıza sıza Hükümet Konağı’ndaki Yunan bayrağını indirir ve göndere koynundan çıkardığı Türk bayrağını çeker. Böylece üçüncü kılıcın sahibi olmaya hak kazanır. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa üçüncü kılıcı 15 Eylül günü düzenlenen törenle Yüzbaşı Şerafettin'e verir.
Balkona çıktığında göğsündeki kanın bulaştığı bayrağı gözyaşları içinde göndere çeken Yüzbaşı Şerafettin, o dakikaları, "Yaraları kim düşünür, ölsem ne gam. İzmir'i kurtarmıştık ya. Bu şerefin öncüleri biz olmuştuk ya" diye anlatır.
Savaşan Anadolu Türkleriyle birlikte kalbi İzmir İzmir diye çarpan Buhara Türkleri yanımızdadır. İzmirde bayrağı göndere çeken Yüzbaşı Tatar Şerafettin Kırım Türklerindendir.
Yani Türk dünyası bir hayal değil gerçektir.
Fatih Eryılmaz