Amerika Birleşik Devletleri'nin koronavirüs salgınının merkez üssü haline gelmesiyle birlikte sağlık sektörü ve sağlık çalışanları bu durumdan bir hayli etkilendi. Amerika'da yaşayan Sanat Tarihçisi Pınar Gnepp ise 'Stronger Together Brooklyn' yani 'Birlikte Daha Güçlüyüz Brooklyn' adı altında başlattığı sosyal sorumluluk projesiyle Brooklyn'de bulunan hastanelerdeki sağlık çalışanlarına yemek yollayarak destek olurken, yemekleri temin ettiği restoranlara da maddi destek sağlıyor. Gnepp Youtube kanalı İnsan'a yaptığı açıklamalarda, "Zor durumda olan sağlık ve restoran çalışanlarına 'Sizin için buradayız, sizin için bir şey yapmak istiyoruz' mesajını vermek istiyoruz" dedi.
Kişisel bilgilerinizden, Amerika'daki yaşamınızdan, ailenizden bahseder misiniz?
Merhabalar, İsmim Pınar Gnepp. Amerika'nın New York eyaletinde Brooklyn'de yaşıyorum. Ben sanat tarihçisiyim ve serbest mimarlık yapıyorum. Eşim bilgisayar programcısı. Bu karantina sürecini de 3 yaşındaki kızımız 4 aylık oğlumuz ile birlikte geçiriyoruz.
Amerika'daki koronavirüs süreci nasıl başladı ve devam etti?
Amerika'da koronavirüs vakaları Mart ayının başında görülmeye başladı. Çok hızlı bir şekilde New York'ta da yayıldı. Dolayısıyla önlem olarak hemen şehir tecrit altına alındı. Biz de Mart ayının ortalarından beri evimizde tecrit altında yaşıyoruz. İhtiyaçlarımızı mümkün olduğunca dışarıdan evimize getirterek devam ediyoruz. Bu konuda hem devletin hem de toplumun çok büyük bir desteği var. Eczaneler ilaçları, süpermarketler ev ihtiyaçlarınızı evinize kadar getiriyor. Eğer siz dışarı çıkıp bu ihtiyaçlarınızı karşılamak isterseniz de birbirimize çok saygılı olduğumuz bir ortam var. Hiç kimse 2 metreden daha az birbirine yaklaşmıyor. Muhakkak sıraya bu şekilde giriliyor. Herkes maske takıyor. Eğer süpermarkete gidiyorsanız eldiven takıyorsunuz. Bu şekilde herkes birbirine destek olmaya çalışıyor.
Sağlık çalışanlarına her gün yemek yolladığınız sosyal sorumluluk projenizden bahsedebilir misiniz?
Ben 'Stronger Together Brooklyn' yani 'Birlikte Daha Güçlüyüz Brooklyn' anlamına gelen projenin kurucusuyum. 21 Marttan beri bu bölgede hizmet veren bir Brooklyn hastanesine günlük yemek yolluyorum. Son iki haftadır da haftada 2 gün olmak üzere başka bir hastaneyi destekliyorum. Bu aslında bir aile girişimi olarak başladı. Fakat çok hızlı bir şekilde sosyal toplum projesine dönüştü. Bu proje birkaç kademeli bir proje. Bir tanesi, hastane çalışanlarına ihtiyaçları olan yemeği temin edebilmek ve aynı zamanda da bizlerden, toplumdan bir mesaj yollayabilmek. "Sizin için buradayız, sizin için bir şey yapmak istiyoruz" demek. İkincisi, şu an güçlükle ayakta durmaya çalışan restoranlarımızı desteklemek. Restoranlar hayatımızın çok önemli bir parçası ve şu an çok zorluklar içerisinde çalışıyorlar kapalı oldukları için. Her farklı restorandan yemek yollamak demek, o restorana hem maddi bir yardımda bulunmak aynı zamanda onların sosyal medyada reklamlarını yaparak daha fazla kişiye ulaşmalarını sağlamak demek. Üçüncüsü ve çok önemli olan parçası da, küçük büyük demeden birçok bağışçının bir araya gelerek birlikte böyle bir desteği sağlıyor olması. Bu aslında çok anlamlı. Çünkü bizim 3 dolardan 500600 dolara kadar bağışta bulunan destekçilerimiz var. Bu demek ki herkes çorbada bir parça tuzunun olmasını istiyor. Aynı zamanda ben bu projenin iyileşmemize de faydalı olduğunu düşünüyorum. Birbirimiz için bir şeyler yapabilmek, hastane çalışanlarımız için restoranlarımız için bir şeyler yapabilmek aslında bizi güçlendiren ve Covid sonrasında da ayakta durmamızı sağlamaya çalışan önemli bir proje.
Sağlık sektörü vakalara yetişebiliyor mu?
Başlatmış olduğum projemden dolayı şu an birçok sağlık personeliyle irtibat halindeyim. Dün itibariyle de Amerika 1 milyon vakayı geçti koronavirüs vakaları. Bu çok büyük bir sayı. Tabii bu, kişilerin her biri hastanelik oluyor demek değil. Fakat sağlık sistemine çok büyük bir baskısı var. Bu demek ki sadece acil servisler ve yoğun bakımlar değil bir bütün hastane koronavirüs vakalarıyla ilgileniyor. Ama büyük bir düşüşe de geçti. Her ne kadar şu anda sayılar azalsa bile önümüzde birkaç ayın çok önemli olduğuna inanıyoruz. Normal hayata dönmek çok hızlı bir şekilde gelişmeyecektir diye düşünüyoruz.
Evde nasıl zaman geçiriyorsunuz?
Eve zamanımın yarısını kendi ailemi besleyerek diğer yarısını da hastane personelini besleyerek geçiriyorum. Tabii zor bir süreç. Yine de sağlıklı olduğumuz için şanslıyız. 3 yaşındaki kızımızı oyalamak biraz daha zor. Onun için çok düzenli aktiviteler yapıyoruz. Bir rutin oluşturmaya çalışıyoruz. Mümkün olduğunca aktif kalabilmek adına internetten ulaştığımız yogaları yapıyoruz. Bu konuda gitmiş olduğu okulun çok büyük bir desteği var. Onların vermiş olduğu ders planlarını takip ediyoruz. Verimli ve olumlu bir şekilde bu zamanı geçirmeye çalışıyoruz.
Karantinada kalmak size neler hissettiriyor? Salgını geride bırakınca yapacağınız ilk şey nedir?
Karantinada hareketleriniz kısıtlı bir şekilde yaşamak aslında büyük bir tecrübe. Ben şanslıyım çünkü hem benim hayatıma olgunluk getiren hem de topluma büyük bir faydası olan bir projeyi başlatıp onu sürdürerek bu dönemi geçiriyorum. Bundan sonra da koronavirüs vakalarının azalmasıyla başlatmış olduğum bu dinamiği sürdürmek istiyorum. Bunun için de belirli projelerimiz var. Mesela restoran sahipleriyle belirli tanışma günleri düzenlemek, komşularımızın bir araya geleceği. Çok da heyecanla beklediğim bir şey aslında bu. Çünkü birçok ismini bildiğim ama yüzlerini tanımadığım yeni dostlar edindim bu süreçte. Onlarla yüz yüze gelip tanışmak istiyorum. Ve birçok kişinin de bu şekilde düşündüğüne inanıyorum.