Yeni bir Elif Şafak romanı, yine bir intihalçalıntı iddiası... İddiayı kimin ortaya attığı belli değil ama sosyal medya birkaç gündür bu olayla çalkalanıyor. Şafak’tan ses yok. Romanının “çalındığı” iddia edilen diğer yazar Kahraman Çayırlı da açıklama yapmadı. Şafak’ın yayınevi Doğan Kitap ise olan biteni gülünç olarak niteleyerek iddiaları kesin dille yalanladı.
Her iki romanı da okumadım, şu aralar okuyabileceğimi de sanmıyorum ama bildiğim şey şu: Edebiyat tarihimizde intihal olayları zannedildiğinden çok daha fazladır ve yürüttükleriaşırdıkları intihalcilerin yanına hep kâr olarak kalmıştır.
YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın “Annemin Kitabı” adlı eserinin, Benjamin Spock’ın “Çocuk Bakımı ve Eğitimi” kitabının kopyası olduğu, hem de Uğur Mumcu tarafından kanıtlanmış ama değişen bir şey olmamış, 12 Eylül’cü Doğramacı’nın koltuğu hafifçe bile sallanmamıştı.
KURCALAYANLAR LANETLENİR!
Ataç sonrasının en önemli eleştirmenlerinden Fethi Naci, Prof. Dr. Olcay Önertoy’un “Cumhuriyet Dönemi Türk Roman ve Öyküsü” (1984) adlı çalışmasının, kendisinin “100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme” (1981) kitabından yürütüldüğünü satır satır kanıtlamıştı bir zamanlar. Naci, uzunca bir yargı safhası sonucunda ancak küçük bir tazminat kazanabilmiş, Önertoy’un kitapları yine de edebiyat fakültelerinde okutulmayı sürdürmüştü.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Bilmem ki hatıralar ne isterseniz benden / Gelir gelmez sonbahar” dizelerinin, “Anılar, anılar, ne istiyorsunuz benden / sonbahar” (Paul Verlaine) dizelerinden; İlhan Berk’in “Hangi sular böyle pruvaları aşan...” dizelerinin, “Hangi sular pruvaları aşan...” (T.S. Eliot) dizelerinden yürütülmüş olması, ne değiştirdi, kimin umurunda oldu?
Erdoğan Alkan’ın, Fransız ve Türk şiiri üzerinde ince ince çalışıp Yahya Kemal’den Necip Fazıl’a, Orhan Veli’den Ahmet Muhip Dıranas’a, Oktay Rifat’a açılan yelpazede nice şairimizin, Baudelaire, Rimbaud, Apollinaire, Mallarme, Nerval, Valery gibi şairlerden hangi şiiri, hangi dizeyi alıp kendi malıymış gibi kullandığını ortaya döktüğünü, kaç şiirsever anımsıyor?
İntihal olaylarını kurcalayıp üstüne gidenlerin kısa sürede dışlanıp lanetlenmesi, adlarının deliye çıkması da işin en ilginç boyutudur. Her intihal vakasında Burhan Günel’i (19472012) anmadan edemem bu nedenle.
AĞAOĞLU VE KÜR
Roman ve öyküleriyle edebiyatımızda renkli izler bırakmış olan Günel’in 1986’da Kerem Yayınları’ndan çıkan “Benzer Romanlar” adlı incelemeeleştiri kitabı konuya dair çok verimli bir örnektir. Hatta, 1990’lardan itibaren “intihal değil, metinlerarası ilişki!” palavralarıyla gemi azıya alacak intihalçalıntı olayları için bir erken uyarı niteliğindedir bu kitap.
Günel, Aldoux Huxley’nin “Ses Sese Karşı” (1928) ile Adalet Ağaoğlu’nun “Bir Düğün Gecesi” (1979) romanları arasındaki “şaşırtıcı benzerlikleri”, sayfalar boyunca, olay örgüsünden diyaloglara, karakter davranışlarından betimlemelere kadar ayrıntılarıyla ortaya koyar. Kitabın ikinci bölümü ise kendisinin “Eski Desenler” (1986) ile Pınar Kür’ün “Bitmeyen Aşk” (1986) romanları arasındaki “şaşırtıcı benzerliklere” ayrılmıştır. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, “olur ama bu kadar da olmaz” dedirten “benzerlikler” söz konusudur adı geçen romanlar arasında.
Pınar Kür’ün yanıtı ise şöyle olur: “Burhan Günel bir şizofrendir. Bu konuda da sabıkası vardır. Daha önce de Adalet Ağaoğlu’nun bir kitabının kendinden çalıntı olduğunu iddia etmişti. Benim edebiyat dünyasındaki yerim bellidir, neden böyle bir alıntıya gireyim?”
“Esrarını Mesnevi’den aldım / Çaldımsa da miri malı çaldım” diyen Şeyh Galib’in kulakları gene çok çınlıyor bugünlerde.
Aydınlık