Serbest dalışta 10 kez dünya rekoru kırma gururu yaşayan Derya Can, Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. Dalış kariyeri boyunca karşısına çıkan birçok zorluğun üstesinden geldiğini belirten milli sporcu, bahanelere sığınmayı sevmediğini ve her zaman daha başarılı olmak için çalıştığını söyledi

Çocukluğundan bu yana çeşitli spor dalları ile uğraşan ve 17 yıldır serbest dalış branşında başarıdan başarıya koşan milli sporcu Derya Can, gazetemizin sorularını yanıtladı. Son olarak bu yaz Salda Gölü’ndeki rekor denemesini başarıyla gerçekleştiren Can, 2 dakika 18 saniyede 70 metreye ulaşıp dünya rekoru kırdı. Türkiye çapında da 60’tan fazla derecesi olan başarılı sporcu, beden eğitimi öğretmenliği, iki çocuğunun sorumluluğu, dalışlara hazırlık süreci, rekor denemeleri ve gençlere yol göstericiliği hakkındaki birçok sorumuzu içtenlikle yanıtladı.

Spor yapmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz? Serbest dalışa başlama öykünüz nasıl oldu?

Spor kariyerim 8 yaşında atletizmle başladı. Benden büyük kuzenlerim atletizmle uğraşıyordu ve ben de onlardan özendim. İlkokulda beden eğitimi öğretmenim spora yeteneğimi keşfetti ve beni okul atletizm takımına aldı. Lise yıllarımda da tekvandoya başlayıp siyah kuşak aldım. Türkiye çapında dereceler elde ettim, ayrıca 15 yaşından sonra tüplü dalış yapmaya da başladım. 2001 yılında Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. KPSS’de yarım puan eksik kalıp öğretmenliğe atanamayınca tüplü dalış eğitimime devam etmek istedim. Çanakkale’de tüplü dalış eğitimi aldığım dalış okulunda serbest dalış takımı olduğunu gördüm...

Denizi çok sevmeme rağmen derinlik korkum vardı ve tüplü dalışla bu korkumu yenemeyince serbest dalış yapmaya karar verdim. 2002 yılında başladığım serbest dalış sporunda şu ana kadar 60’tan fazla Türkiye rekorum, 9 resmi ve bir de Guinness Dünya Rekoru olmak üzere 10 dünya rekorum var. 2007’de ilk milli takım başarımı elde ettim. Dünya Şampiyonasında ikinci oldum ve sınavsız öğretmenliğe atandım. Şimdi hem sporcu hem de bir ortaokulda beden eğitimi öğretmeniyim. Bazen öğrencilerim benden imza almak istiyor, çok tatlılar. Çok gurur verici bir şey bu.

Son rekor denemenizi bu yaz Salda Gölü’nde başarıyla gerçekleştirdiniz, bir dünya rekoruna daha ulaştınız. Rekor denemeleri öncesi rutin bir çalışma periyodunuz var mı? Hazırlık sürecinden bahseder misiniz?

Dünya rekoru kırmak gerçekten çok zor. Bunun için çok değil çoktan da öte çalışmak zorundasınız. Yıllarca sabah 04.00 ya da 05.00 gibi kalkıp günde 23 idman yaptım. Herkes uyurken ben koşardım ya da dalmaya giderdim. Tabii spor altyapım olduğu için çok daha çabuk başarı elde ettim.

‘REKLAM DEĞİL SORUMLULUK ÖNEMLİ’

Hazırlık sürecinde fiziki yeterlilik çok önemli ama sponsor bulma aşaması rekor kırmaktan daha zor, yeterli maddi desteği yakalayamıyorsunuz çoğu zaman. Böyle bir durumda da kamp süreçlerinizi kısmak durumundasınız. Türkiye’de birçok rekorun sahibi olarak ben bile bunda zorlanıyorum. Medyatik olmak iyi fakat benim iki çocuğum var ve öğretmenim. Sorumluluğum çok büyük. Yani reklam peşinde koşamıyorum açıkçası. Reklam için ismini ünlülerle dedikodulara karıştıran sporcular bile var. Ben sadece sporum ve başarılarımla anılmak istiyorum. Bunun karşılığını da halkın sevgisi ve desteği ile alıyorum zaten. Herşey para değil benim için. Çok iyi sponsorlarım da oldu ama devamlılığı olmak zorunda. Çünkü başarı için yaşam standartların çok önemli. Beslenmenden kamp süreçlerine ve aile yaşantına kadar kafan rahat olmalı.

Rekor denemenize gelecek olursak, o günü anlatır mısınız?

Reklamdan sonra devam ediyor 

Son kırdığım Salda Gölü tatlı su dünya rekoru süreci çok zorluydu. Böbrek taşı sorunu yaşadım uzun süre, doktor operasyon dedi, ben rekor kırmayı seçtim. Ağrı, sancı ve serumlarla bir şekilde daldım ama kimseye bahsetmedim bundan. Çünkü rekor gelmezse “bahanesi hazır” denmesin istedim ki hiçbir dalışım başarısız da olmadı.

Aslında Salda Gölü dalışı, başarısız olma olasılığı çok yüksek bir dalıştı çünkü su 10 metreden sonra 3 dereceye düşüyordu. Biz 2029 derece arasındaki sularda dalış yaparız fakat Türkiye’de tatlı su rekoru denenebilecek derinliği olan tek yer Salda ve başka seçenek yok. Bu nedenle iki seferdir istediğim derinliklere inemiyorum. Su çok soğuk. Hedefim, kırdığım rekordan daha da fazla dalmak ama kırdığım iki dünya rekorunda da sadece rekoru birkaç metre geçebildim.

Rekor denemem sırasında maalesef çok üzücü bir olay da yaşadık. Bayram süreciydi ve tatile gelen bir vatandaş boğuldu. Salda’ya arama kurtarma yapacak ekibin gelmesi çok uzun süreceği için Yeşilova Kaymakamı bizi aradı ve gölde kaybolan vatandaşı aramamızı rica etti, dalışa birkaç nefesim kala dalışı gelen telefonla sonlandırdık, basında da yer aldı bu olay. Çok üzüldüm. Ekibimde emekli sat komandosu ve sahil güvenlik arama kurtarma dalgıçlığı yapmış profesyonel aramakurtarmacılar vardı ve 2030 dakika gibi bir sürede cansız bedene ulaştık. Tabii bunun psikolojisini atlatmak hiç kolay olmadı. Rekoru 45 dalış antrenmanı yaparak kırabildim. Dalışa gidecek botum olmadığı için belediyenin teknesini istedik, onların da bize tahsis etmesi uzun sürdü. Yani o gün aslında bir sürü sorun yaşadık, bu da beni çok yordu ama sonuçta rekoru kırdık. Keşke o vatandaş canlı kurtarılabilseydi de ben o rekoru kıramasaydım. Ama maalesef denizde ilk 35 dakika içinde kurtarma yapılamazsa sonucu büyük oranla maalesef can kaybı oluyor. Çok üzgünüm. Ama o vatandaşın ablası, benimle sosyal medyadan iletişime geçti ve kardeşinin bedenini bulduğumuz için çok dua etti ve biraz içime su serpildi. Allah evlatlarına uzun ömür versin. Çok etkilendiğim bir olay, çok zor bir durum...

Kuşkusuz serbest dalışta ayakta alkışlanacak başarılara imza attınız. Rekor kırdıktan sonraki o an neler hissediyorsunuz, yaşadığınız duyguları bizimle paylaşabilir misiniz?

Benim için hayata yeniden başlamak kadar tertemiz bir sayfa açılıyor. Ama ben hemen akşamına yeni derinlikleri hedefleyip planlayan biriyim. Tek derdim kendim, kendimle sürekli savaşıyorum. “Neden daha derine dalamadın, neden daha iyisini yapamadın” derim ve başarılarımla yetinmem. Asla başarısızlığım için başkalarını ve fiziki şartları bahane sunmam. Hatta Salda Gölü’ndeki son rekor denemesi antrenmanında elbisem yırtılınca yapıştırdık ama iyi yapılmamış ve bir dalışımda 50 metreden sonra içime 3 derece soğuk su girmeye başladı. Bir yandan basınçla mücadele edip bir yandan nefes tutarken o soğuk suyun belinizden içeri girdiğini düşünün. Asıl korkum, elbisenin aşağı inerken ikiye yırtılıp kızağa dolanmasıydı ve ben kızaktan ayaklarımı çıkartıp bacaklarımı açtım, yırtılırsa hemen dalışı yarıda kesecektim. Neyse ki yırtılmadı ve ben de böyle bir macera ile dalışı tamamladım. Bahaneler bana göre değil. Yüzde 99 başaracağım derinliklere dalarım çoğunlukla. Çünkü bu sporda bir kere bayılırsanız, beyin buna alışıyor ve artık sürekli limitlerinize yakın dalışlarda bayılıyorsunuz. Bunun da bir çok örneği var etrafımda. Rekor kırmak dünyanın en muhteşem duygularından, çalışıp emeğimin karşılığını almak büyük bir doyum.

Türkiye’de futbol haricindeki spor dallarında sıkça kaynak sıkıntısı yaşanabildiğini biliyoruz. Bir serbest dalış sporcusu olarak, yaşadığınız zorluklar nelerdir? Çözümleri nasıl üretiyorsunuz?

Manevi olarak büyük bir haz aldığım başarılarımdan maalesef maddi olarak bir karşılık göremiyorum. Sponsorlarım oluyor, çok minnettarım ama yeterli olmuyor. Çünkü bir rekor denemesi en az 100 bin lira masraf demek... Buna ulaşamayınca cepten ne var, ne yok veriyorsunuz. Rekor ‘pat’ diye olmuyor. Yıl boyu dalış kampları oluyor, kara antrenmanları da var, malzeme ve dalış için lojistik anlamda birçok şey gerek. Sualtı kameralarından tutun da bot kiralamaya kadar birçok kalem masraftan söz ediyoruz...

‘BİR FUTBOLCUNUN MAÇ PRİMİ REKOR HARCAMALARIMA DENK’

Devlet desteğine gelirsek, spor ödül yönetmeliğinde kısıtlanan birçok durum var. Bireysel dünya rekoru denemelerinden ödül alamıyoruz, bunun yanında dünya şampiyonalarından aldığım madalyalardan da ödül alamıyorum çünkü ödül yönetmeliğinde yarışmaya katılan ülke sayısı kriteri çok yüksek. Bizde ise yarışmaya katılan ülke sayısı 20 civarında ve bu da ödülleri almaya yetmiyor.

Reklamdan sonra devam ediyor 

Sponsorluk bilinci ülkemizde halen gelişmiş değil. Sponsorluk yasası var, sporda ülkemizin en güzel yanı bu, vergi mükellefleri sporculara yapacağı maddi veya diğer tüm yardımların yüzde 100’ünü vergi matrahından düşebiliyor. Bunu çok kişi bilmiyor. Tabii ben ve ekibim bize destek olmak isteyen kişilerle görüşüp rekor denemesi masraflarının bir kısmını karşılayacak destek bulabiliyoruz. Diğer maddi zorlukları da kişisel olarak çözmek zorunda kalıyorum. Kredi çekerek ya da mal mülk satarak ama bu durum nereye kadar sürecek bilmiyorum...

Amatör ve profesyonel spor kazançlarında çok büyük haksızlıklar var bence. Örneğin futbolu ele alalım. Ben de izlemeyi çok severim, hatta koyu bir Beşiktaş taraftarıyım. Tabii ki amatör sporları bir futbol ya da basketbol ile bir tutmuyorum. İzletmesi kolay ve büyük kitlelere hitap eden sporlar. Ama benim gibi ülkemizin ismini dünyaya duyurmuş, bayrağımızı dalgalandırmış sporcular da bir hayli çok ve örneğin futbolculara verilen bir maç primi bile benim dünya rekoru masrafımı çıkarmaya yetiyor. İnanın, dünya rekoru kıran ve madalya alan sporcular diğer ülkelerde el üstünde tutuluyor. Sporcu maaşları bağlanıp başarı devam ettikçe destek de devam ediyor. Benim memur maaşımın %75’i kredi ödemelerime gidiyor. Hem de spora yaptığım harcamalardan dolayı. Bu adalet mi? Sporda başarı konusunda istikrarlı bir ülke olamamamızın sebeplerinden biri bu bence.

2019 yılı sizin için nasıl geçti, dalış konusunda 2020 planlarınız neler?

2019 yılında bir dünya rekoru kırdım. Çok daha parlak dönemlerim olmuştu ama sponsor sıkıntısı yaşadığım için istediğim antrenmanları yapamadım, bu da başarıları engelliyor. Bu yıl Dünya Şampiyonasına gidemedim çünkü antrenman yapacak imkanım olmayınca yarışmak çok doğru değil. 2020’de çok güzel projelerim var. Tabii sponsor desteği bulursam bunları da hayata geçireceğim.

Bugün Türkiye’de hemen her spor branşında kadın sporcuların madalya ve rekor haberlerini okuyabiliyoruz. Son olarak, spora başlamak isteyen gençlere ve ailelerine önermek istediğiniz şeyler var mı?

Yeni spora başlamış genç sporcuların birçoğunda gözlemlediğim bir şey var: Sürekli birilerinin ittirmesi ile spor yapıyorlar. Haklı olarak kazanç bekliyorlar ama maddi ve hatta manevi yönden bile tatmin olamayabilirler, bunu bilerek savaşmaları, içlerinde bu gücü hissetmeleri gerek. Destek gelirse de ne güzel bir ödül elde ettim diye düşünsünler.

‘BAŞARI HAVADAN GELMİYOR ÇOK ÇALIŞMAK GEREK’

Birilerinden bir şeyler bekleyerek, birilerinin itmesiyle başarı gelmez. Hayatını adamak lazım. İki evladımdan önce tüm hayatım spordu, şimdi ikinci planda yine spor var. Önce ailem sonra sporum. Çok büyük fedakarlık gerekiyor. Başarı havadan asla gelmiyor. Gençler çok çalışmalılar. Ben hem okuyup meslek sahibi oldum, hem de dünya rekortmeniyim. Öyle çocuklarımı bakıcıyla falan da büyütmedim. Temizlikçim de olmadı evimde. Her şeyi kendim yaptım. Tabii evde yemeklerimizi yapan ve rekor denemelerinde dalış amirimiz olan eşim büyük destekçim o ayrı konu ama tek başıma birçok şeyin üstesinden geldim.

Genç sporcular, kararlı ve istikrarlı olurlarsa her şeyi başarabilirler. Tek başlarına savaşmaları gerektiğini kabul etmeliler. Her rekorum ve madalyamın arkasında mutluluk kadar gözyaşları ve acılar da var ama geriye dönüp baktığımda ülkeme ve evlatlarıma onurlu ve başarılı bir kadın profili bıraktığımı görüyorum. Bu da bana yetiyor. Gençler kendilerine güzel ve başarılı örnekleri rol model alsınlar. Kameralar önünde rol kesip insanların yüzüne bakmayan birçok kişi biliyoruz, ben asla öyle olmadım. Sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşanlara moral motivasyon verdiğimi ve iyi bir rol model olduğumu biliyorum. Ve benle iletişime geçenlere de destek veriyorum, onlara bilgilendirici birçok içerik sunuyorum.