Yarın, 19 Ocak Pazar günü İstanbul’da Teori Dergisi’nin düzenlediği Kemalist Devrim’in Sınıfsal Karakteri konusunda bir çalıştay gerçekleştirilecek. Çalıştayda Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Teori Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kuntay Gücüm ve Yıldırım Koç birer sunum yapacak. Daha sonra da epeyce uzun bir süre bu konu üzerinde tartışma imkanı olacak.

Türkiye’nin komşularının bir bölümü kan gölüne döndükçe, vatanımızda güvenlik içinde yaşamamızın değeri daha fazla anlaşılıyor. Emperyalist güçlerin ve ülke dışında ve içindeki taşeronlarının saldırıları yoğunlaştıkça, milli birlik ve bütünlük daha da önem kazanıyor. Milli birliğimizin çimentosu ise Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk, günümüzde bu vatanı seven herkesin ortak değeri.

Geçmişte Mustafa Kemal Paşa’ya saldıranlar çok oldu. Günümüzde de var. Ona saldıranlar, emperyalistlerle aynı safta yer alıyor; çünkü Atatürk’e saldırmak, Türkiye’ye saldırmaktır, halkımıza saldırmaktır.

Mustafa Kemal Paşa, sadece Türkiye açısından değil, dünya halklarının önemli bir bölümü için de çok değerlidir. Onun değeri, yalnızca emperyalizme karşı verilen mucizevi bir kurtuluş savaşıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına ve geliştirilmesine öncülük etmesiyle sınırlı değildir. Mustafa Kemal Paşa, kanımca, 1920’lerin ve 1930’ların koşullarında, barışçıl uzun bir süreçte, halkçılık ve devletçilik aracılığıyla, Türkiye’ye özgü bir sosyalizme geçmeyi planlayan bir dâhiydi, büyük bir devrimciydi.

Yarınki çalıştayda ben özellikle bu konunun üzerinde duracağım.

FRUNZE’NİN ÖNGÖRÜSÜ

Mustafa Kemal Paşa’nın Sovyet Rusya temsilcileri M. Frunze ve İ. Abilov ile 25.12.1921 günü yaptığı görüşme, Türkiye’deki devrimin karakterinin belirlenmesi, Mustafa Kemal’in tavrı ve Sovyet Rusya’nın o tarihteki yaklaşımı açısından çok önemlidir.

Görüşmede M. Frunze şunları söyledi:

"Son zamanlarda devrimci taktiklerden, bazı evrimci taktiklere geçtik. (...)

"Doğu’ya gelince; Rusya komünistlerinin ve Komintern’in bu yöndeki tavrı tam olarak açık ve berraktır. Ekonomik ve kültürel geri kalmışlıktan dolayı, komünist devrimin sözünün bile edilemeyeceğini düşünüyoruz. Doğu’da devrimci mücadele yalnızca milli kurtuluşçu ve demokratik mahiyettedir. Biz bütün gücümüzle bu hareketleri destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz. Çünkü Doğu’nun emperyalizmden kurtuluşu Batı’da komünist ihtilali hızlandıracaktır. (...) Şimdiki durumda Doğu’daki milli kurtuluşçudemokratik hareket, ekonomik politikası açısından devlet sosyalizmi yönünde yürüyecektir. Burada hareket aşağıdan yukarı doğru değil de, tersine yukarıdan aşağı doğru olacaktır. Size ve iktidarda bulunan şahsiyetlere bakarak, hemen hemen hepsinin yoksullar sınıfından çıktığı kanaatine varıyorum. Hâkimiyetten söz ederken, sizi Paşa’yı göz önüne alıyorum ve sizin hiçbir mal ve mülkünüzün olmadığını ve kendi hizmetiniz ve emeğinizle geçindiğinizi biliyorum. Buradan, komünist ihtilal olsa bile sizin hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz sonucu çıkmaktadır. Eğer siz kendi politikanızı tam demokratikleşme ve devlet sosyalizmi istikametinde yönlendirirseniz, Batı’da komünist devrimden sonra hiçbir zorluk çekmeden ve kan dökmeden komünist ihtilale dahil olabilirsiniz."

Frunze, Anadolu’daki mücadeleyi "milli kurtuluşçudemokratik hareket" olarak nitelemektedir. Hareket, "aşağıdan yukarı değil, yukarıdan aşağı" olacaktır. Batı’daki komünist devrimden sonra evrimci taktiklerle komünist ihtilale dahil olmak mümkündür.

EVRİMCİ SÜREÇLE TÜRKİYE’YE ÖZGÜ SOSYALİZM

Mustafa Kemal Paşa da, Frunze’ye, "İnsanın insan tarafından sömürülmesi sistemi ortadan kaldırılmalıdır" diye yanıt veriyor. Sovyet maslahatgüzarı Upmal Angarski ile 24 Ocak 1921 günü yaptığı görüşmede de şunları söylüyor: "Türkiye’de, diğer ülkelere katiyen benzemeyen, ülkemizin şartlarına ve özelliklerine uyan özel bir komünizme ihtiyaç vardır. (...) Daha okul sırasında hapishaneye düşmüş ve yıllarca sürgünlerde dolaşmış bir inkılapçı olarak eminim ki, Rusya ve Türkiye arasındaki ittifak insanlığı kurtaracaktır ve komünizm fikri er geç muzaffer olacaktır."

Mustafa Kemal Paşa bunları işçi sınıfının İstanbul’da yaşayan çok büyük bölümünün Kurtuluş Savaşı’nı görmezden geldikleri, topraksız ve az topraklı yoksul köylülüğün toprak ağalarına, şeyhlere, aşiret reislerine karşı bir mücadelesinin olmadığı koşullarda söylüyor. İstanbul işçileri ise, Anadolu’da zaferin kazanıldığı 1922 Eylül’ü ile İngiliz işgal kuvvetlerinin İstanbul’u terk ettiği tarih arasında bile Kemalist Devrim’e kitle eylemleriyle destek vermediler.

Mücadele, Frunze’nin ifadesiyle, aşağıdan yukarıya değil, yukarıdan aşağıya gelişiyor.

Mustafa Kemal Paşa, devraldığı bu yapıdan, bir taraftan bir millet inşa edip, diğer taraftan siyasi bağımsızlığı koruyup pekiştirecek ekonomik mücadeleye girdi. Emperyalizme karşı mücadele ancak güçlü devletlerle yapılabilir. Güçlü devletler ancak milli kimliği gelişmiş bir halka sahipse ayakta durabilir. Mustafa Kemal Paşa, halkçılık ve devletçilikle (devlet sosyalizmiyle) böyle bir süreci başlattı. İzlediği yol, bağımsız ve demokratik bir Türkiye’yi yaratırken, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya mücadelesine de katkıda bulunmak ve barışçıl bir süreçle insanın insanı sömürmediği ilişkilere ulaşmaktı. Ömrü yetmedi. Yaşasaydı, Komintern ve TKP’nin hataları olmasaydı Türkiye belki sosyalizm doğrultusunda gelişmenin yeni bir modeli olacaktı. Bu nedenlerle, Atatürk, tüm vatanseverlerin olduğu kadar, vatansever Türk sosyalistlerinin de bayrağıdır.

Çalıştayda bu konuları dile getireceğim.


Aydınlık