Biden geldiğinde bazı ‘saflar’ ABD’nin “diplomasiye” geri döneceği yazıları yazdı.
Oysa gerçekte olan tam tersi.
Trump verdiği görüntünün tam aksine ABD’nin son 40 yıldaki en barışçı başkanıydı.
Bugün 79 yaşındaki Biden ise 30 yaşında senatör olduğundan beri ABD’nin tüm haksız savaş ve darbelerinin tam destekçisiydi.
Clinton, Bush, Obama çizgisinde bir müesses nizam tetikçisi anlayacağınız.
Obama’nın yardımcısıyken Irak’ta Senatör John Mc Cain ile birlikte IŞİD’i kurup Suriye’ye sevk eden de o’ydu.
Biden göreve gelir gelmez, Rusya, Suriye ve Irak’a yoğunlaştı.
Suriye’ye ek asker gönderip, YPG/PKK, IŞİD ve El Kaideci gruplarla çatışmaları yükseltmeyi hedefliyor.
İran ile nükleer anlaşmaya dönmek istemediğini ben yazmıştım.
Şimdi bunu somut olarak gördük.
İran’a koşul sürerek anlaşmaya dönmeyeceğini açıkça gösterdi Biden ve Blinken.
Biden ekibi aynı zamanda Rusya’ya tam bir düşmanlık ve çevreleme gayreti içinde.
Ukrayna, Kafkaslar, Suriye ve Karadeniz üzerinde hareketlilik artıyor.
Avrupa’yı ise Rusya ve Çin’den tamamen koparmak için ayarlı Atlantik yetiştirmesi siyasetçilere yeni görevler tanzim edilmiş.
Çin ile de yumuşama olmayacağını, artan Uygur propagandası ve Myanmar’daki darbeden anlıyoruz.
Asya güçleri de bunun gayet iyi farkında.
İlk adım da Moskova’dan geldi.
Rusya, Hint Okyanusu'nda İran ve Çin ile ortak deniz tatbikatları düzenleyeceğini açıkladı.
Rusya’nın Tahran Büyükelçisi Levan Cagaryan, çok taraflı deniz tatbikatlarının, 2021 Şubat ayının ortasında Hint Okyanusu'nun kuzey kesiminde gerçekleştirileceğini bildirdi.
Rusya, Çin ve İran en son Aralık 2019 tatbikatında bölgede deniz tatbikatları düzenlemişti.
Büyükelçi Cagaryan, ortak tatbikatların "arama ve kurtarma" operasyonlarının yanı sıra deniz güvenliğine odaklanmasının beklendiğini söyledi.
Hint Okyanusu dünya enerji ve mal ticaretinde büyük önem taşıyor.
ABD, genel stratejisi itibarıyla Çin’in yükselişini önlemek için Kuşak ve Yol hatlarında kriz ve savaş politikası güdüyor.
Suriye,Irak,İran, Hint Okyanusu, Pakistan, Myanmar, Ukrayna, Kafkaslar vs. her geçiş noktasında tüm olanakları seferber ederek yeni kriz ve tıkama taktikleri uyguluyor.
Biden, yeniden diplomasi ve müttefiklerle dünya politikası derken tam da bunu ifade ediyor.
Rusya’nın ortak tatbikat duyurusu, ABD, Japonya ve Avustralya'nın, Çin veya Rusya’ya karşı Pasfik okyanusunda Guam civarında ortak tatbikatlar yürüttüğü sırada geldi.
Cope North 2021 olarak adlandırılan tatbikatların 19 Şubat'a kadar sürmesi bekleniyor.
Öte yandan ABD Donanması 7. Filosuna bağlı Roosevelt ve Nimitz uçak gemileri ile muharebe grupları da bugün Güney Çin Denizi’nde tehditkar bir “koordine seferi” yapıyor.
ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) başkanı General Kenneth McKenzie, Biden'in göreve başlamasından bu yana ilk kamuoyu açıklamasını yaptı.
Mc Kenzie, İran'ı hedef aldı.
İran’ı bölgedeki istikrarsızlığın ana ve "en zorlu itici gücü" olarak tanımladı.
Tahran ve Washington'un şu anda "tartışmalı bir caydırıcılık" durumunda olduğunu söyledi.
General McKenzie, "Kırk yıldan fazla bir süredir, İran rejimi terörizmi ve terör örgütlerini finanse edip saldırgan bir şekilde destekledi ve sadece bölgeyi değil, aynı zamanda küresel güvenliği ve ticareti de istikrarsızlaştıran kötü niyetli faaliyetler yürüterek uluslararası normlara meydan okudu. Bölgedeki varlığımız İran’a uluslararası çıkar ve ortaklarımızı savunma kararlılığımızı gösteriyor." dedi.
Aslında o cümledeki İran kelimesini çıkarıp ABD’yi koysak bu doğru olurdu.
40 yıldan fazla bir süredir, hatta 1945 sonrası dünyada çıkan savaş ve krizlerin neredeyse tamamında ABD’nin parmağı vardı.
Belli ki Rusya, Çin ve İran, ABD tehdidine karşı birlikteliği Biden döneminde de koruyacak.
Biden’ın temel stratejisi 3 F üzerine, yani fitne, fesat ve fiştek üzerine kurulu.
Bunun için de müttefiklere ihtiyacı var.
İngiltere, Almanya ve Fransa Avrupa’daki en önemli ortakları.
İsrail ise Ortadoğu’da ABD’nin temel ekseni.
İngiltere, Biden döneminde yeni bir konumlanmaya yönelse de artık o eski İngiltere değil.
AB’den çıkarak ABD’nin Truva atlığından da istifa etti.
Çin ile özel ilişkiler geliştirdi.
ABD ile tek ortak noktası Rusya düşmanlığı.
Almanya’da tam Amerikancı Merkel dönemi sona eriyor.
Kaldı ki Merkel bile Kuzey Akım 2 projesinin durdurulmasına açıktan evet diyemiyordu.
TÜRKİYE DE HEDEFTE
Sadece İran değil, Türkiye de Biden’ın hedefinde.
Yine bazı saflar Biden’ın niyetinin sadece Erdoğan’ı indirmek olduğunu düşünse de, asıl amacı Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den kovmak ve Kukla Kürdistan’ı kurmak olduğunu hepimiz biliyoruz.
AKP’nin de bunu bildiğinden eminim ve onra göre bir tutum almaya başladı bile.
HDP ile yeni Anayasa ve Doğu Akdeniz’den geri çekilme sinyalleri bunu doğruluyor.
Yani sizin anlayacağınız, muhalfetin Biden ile birlikte AKP’yi indirme şansı pek yok. Çünkü iktidarda 20 yıldır esasen bir ABD projesi olan bir parti var.
Bana inanmayan Rahmetli Necmettin Erbakan’ın son konuşmalarını bulup izlesin.
AKP’nin esnekliği hakkında bir ipucu daha vereyim isterseniz; Kurtuluş Savaşı’nda İngilizlerle işbirliği yapan İskilipli Atıf’ın Çorum Valisi tarafından mezar başı anması.
Türkiye için tek ve nihai çözüm yeniden Batı’ya uşak olmak değil, Avrasya’daki onurlu yerini almasıdır.
Bazılarının hastası olduğu, hayranlıktan ölüp bittiği Almanya’da bunu bilenler var ve söylüyorlar.
Almanya’nın Avrasyacı yüzü eski Başbakan (Merkel öncesi 2 dönem başbakanlık yaptı) Gerhard Schroeder’in “Son Şans” isimli yeni kitabında Avrupa’nın yeni dönemi için önemli ipuçları var.
Schroeder’in tarih Profesörü Gregor Schölgenn ile birlikte kaleme aldığı kitapta, yeni bir dünya düzenine ihtiyaç duyulduğu ve bunun Batı için son şans olduğu vurgulanıyor.
Kitapta Türkiye, Rusya ve Çin’in dünya politikasında önemli birer aktör olduğuna işaret edilerek şöyle deniyor: “Batı her zaman yaptığı gibi onlara Soğuk Savaş mantığıyla davranırsa kaybeder. Biz Avrupalıların hoşuna gitsin ya da gitmesin, Türkiye Doğu Akdeniz’de artık yadsınamaz hakim güç.”
Fransa’ya gelirsek Macron ABD ve Rotschild yetiştirmesi eski bir bankacı olarak ülkenin içine etmiş durumda ve pek yakında halktan tekmeyi yiyecek.
İsrail ise Trump dönemindeki cüretini Biden’ın Ziocon şahinliğine güvenerek devam ettirmek niyetinde olsa da hukuk zemininde önemli bir darbe yedi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) 5 Şubat 2021’de, mahkemenin Filistin topraklarında işlenen savaş suçları üzerinde yargı yetkisine sahip olduğunu açıkladı.
UCM Yargıçları, mahkemenin Filistin'deki bölgesel yargı yetkisinin 1967'den beri İsrail tarafından işgal edilen bölgeleri, yani Gazze ve Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'yı da kapsadığını bildirdi.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu karara öfkeliydi. UCM’nin İsrail'i sahte savaş suçları için soruşturmasının tam bir antisemitizm olduğunu söyledi.
İsrail her savaş ve insanlık suçu için sıkıştığında aynı bahaneye saklanıyor ama artık uygar dünya bunu yemiyor.
ABD’nin süpergüç olduğu zamanlarda böyle bir karar alınamazdı.
Dünyada Asya merkezli bir kalkışma var ve bu kalkışma haklı ve güçlü sebeplere dayanıyor.
Batı’nın sömürgeci geçmişine karşı Doğu ve Güney halkları yeni bir model ile ortaya çıkıyor.
Bu model artık liberal, vahşi kapitalist bir model değil.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’lerde tüm mazlum milletlere gösterdiği gibi, ulusal bağımsızlığa, halkçıüretkenmilli ekonomiye ve bilime dayalı ortak insanlık mirasına sahip çıkmak üzerine kurulu bir model.
Batılı kapitalistler bile artık neoliberalizm denen üç kağıt oyununun sona erdiğini görüyor.
Elon Musk ve Apple dahi bitcoin alarak dolardan kaçıyor.
Great Reset (Güleryüzlü ‘vahşi’ Kapitalizm) peşindeki Davos erkanı, pandemi sayesinde yutturmaya çalıştığı yeni sömürü düzenini kabul ettirmekte zorlanıyor.
Virüs kahini, bilgisayarcı ve iğneci Bill Gates bile parasını tarım arazilerine yatırıyor. (The Land Report'un en yeni sayısına göre Gates, pandemi döneminde gizlice satın almalarla Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en büyük tarım arazisi sahibi oldu. Gates’in portföyünde Louisiana, Arkansas, Nebraska, Arizona, Florida, Washington ve diğer 18 eyalette yaklaşık 242.000 dönümlük tarım arazisi ve yaklaşık 27.000 dönümlük farklı arsa ve arazi mevcut.)
Bush’un 2002’de verdiği görevi, 2021’de Biden’dan devralmak gibi bir çözüm yok Türkiye’nin önünde.
Türkiye’de siyaset mafya, tarikat, taallukat şeytan üçgeninden kurtulup yeniden Atatürk çizgisine gelmedikçe ülke için kurtuluş yoktur.
Bunun için ise Asya’daki ittifaklar bizi beklemektedir.