Gazeteci ve polisler bir olay oldu mu önce, “kimin yararına?” diye bakarlar.
Latincede Çiçero’nun kullandığı oturmuş bir deyimdir; Cui Bono? Yani kimin çıkarı var?
Bu soru pek çok olayın aydınlatılmasında anahtardır.
Suudi Arabistan’daki Aramco Rafinerisinin vurulması olayı da bu darbı mesele dahildir.
Aslına bakarsanız, ABD Başkanı Donald Trump’ın, İran nükleer anlaşmasından çekilmesi ve bölgede yaşanan pek çok “false flag” (Tertip, kumpas) operasyonun arka planında da bu soru esaslı bir yol göstericidir. (*)
Aramco tesislerine Yemen’deki Husilerce düzenlenen dronlu saldırılar ABD’deki şahin kanadı yine coşturdu.
John Bolton’un kovulması ve Netanyahu’nun seçim fiyaskosu üzerine yeni bir açılım mı acaba sorusunu akıllara getirdi bu.
Bolton’u mumla aratır faşist bir politikacı olan Senatör Lindsey Graham, İran’ın hemen bombalanması gerektiğini söyledi.
Senin verdiğin bombalarla Suudilerin mahvettiği Yemen’de 100 insan kişi öldü, 80 bin çocuk açlık ve hastalıktan can verdi, ama petrol rafinerisi daha önemli tabii.
Öte yandan Trump’ın gerekirse Suudi Arabistan için savaşma lafına, Amerika’da son dönemin gözde siyasetçilerinden (ABD başkanlık seçiminin ana akım arama motorları ve medya organlarından dışlanan aday adayı) Tulsi Gabbard’dan bomba yanıt geldi.
Eski bir savaş gazisi kadın politikacı, dedesi gerçek bir pezevenk olan Trump’a, “Askerimizi Suud’a peşkeş çekemezsiniz. Biz sizin fahişeniz değiliz, siz de bizim pezevengimiz değilsiniz” dedi.
Olağan şüpheli İran, “Ben yapmadım” dedi. Ama gerekirse tüm ABD üslerini vurabilecek imkanlara sahip olduğunu da ekledi.
Bu arada Suudi Arabistan’ın tüm petrol tesislerini koruması altına alan ABD ordusu, üç beş tane dronu nasıl engelleyemediğini açıklamadı.
Açıklamasını da beklemiyordum çünkü bu saldırı tam da ABD’deki petrol şirketlerinin istediği, arzuladığı ve beklediği bir saldırıydı.
KİM KAZANDI?
Cui Bono?
Saldırılar sonrası dünyada petrol fiyatları yüzde 10 artıverdi.
Çünkü Suudi Arabistan bu bahaneyle petrol üretimini yarıya indirmişti.
En büyük petrol üreticilerinden olan İran zaten yaptırımlarla boğuşuyor, petrolünü rahatça satamıyor.
Irak ve Suriye’de ise ABD kaynaklı terör, hayatın normalleşmesini önlüyor.
Dünyada yaşanan ekonomik durgunluk petrol fiyatını da aşağı çekiyor.
Aramco saldırısı veya Basra körfezindeki gerilim türünden siyasi ve askeri gerilimler petrol fiyatlarının yükselmesine yol açıyor.
Sadece Suudiler ve ABD değil, Rusya ve İran dahil tüm petrol üreticileri petrolün varil fiyatının yükselmesinden kazanç sağlıyor.
Ancak ABD’deki kaya petrolü çıkaran dev petrol şirketleri için petrol varil fiyatının 60 doların üzerinde seyretmesi sadece kazanç meselesi değil, bir ölüm kalım sorunu.
ABD’nin kaya gazı devrimi (Shale Oil Revolution) olarak lanse edilen petrol hamlesi son 10 yıla damgasını vurdu.
2009’dan bu yana Amerika, petrol üretim ve ihracatında Rusya ve Suudi Arabistan’ı geçti.
Net ithalatçılıktan, 2018 Kasım ayında net ihracatçılığa yükseldi. Günde 12 milyon varili geçen bir üretimden söz ediyoruz.
Ancak bu “muhteşem devrim”in bir kusuru vardı.
Kaya gazı ve petrolünü çıkarmak pahalı bir işti ve rezervler de sanılandan çok daha azdı.
10 yıl önce petrolün varilinin yüz doları geçtiği sırada başlayan kaya petrolü üretimi karlı bir işti.
Ancak varil fiyatlarının 50’li rakamlara düşmesiyle ABD’nin dev şirketleri zarar yazmaya başladı.
Çünkü kar etmeleri için minimum rakam varil başına 60 dolar.
Kayaçlardaki rezervleri çıkarmak için çok büyük miktarlarda kum ve su kullanıyorlar.
Kumları Arabistan’dan ithal getiriyorlar, su da ayrı bir masraf.
ABD’de 2008 sonrası sıfır faizli kredilerle işi götürüyorlardı, ancak geçen seneden itibaren faizlerin kıpırdanması onları da zora soktu.
Uluslararası Enerji Ajansı, 2018 raporunda onlar için, “2000 – 2014 arası, özellikle de 2008 sonrası kaya gazı şirketleri negatif faizle 200 milyar dolardan fazla para akışından yararlandılar. Ancak 2018’in ilk yarısında 33 şirkete aynı türden para akışı sadece 3,9 milyar dolar oldu” ifadesini kullandı.
Bu şirketlerin faaliyet raporlarında ve bilançolarında, kaya petrolü rezervlerini olduğundan çok ve maliyetlerini de olduğundan az gösterdikleri de ortaya çıkıyor.
Bankalardan eskisi gibi beleş kredi alamamaya başladılar.
2020 – 22 arası ödeyecekleri 137 milyar dolar borçları var.
Uzmanlar çoğu kaya petrolü şirketinin batacağını, sadece Rockefeller ailesine ait Exxon Mobil’in ayakta kalabileceğini tahmin ediyor.
Yani petrolün varil fiyatının 60 doları geçmesi ABD için hayati önemde.
Bu arada Suudi Arabistan ve İran’ın da fiyatların yükselmesinden şikayetçi olmayacağını söyleyebiliriz.
Yani saldırıyı İran destekli Husiler yapmış olsa bile göz yuman da ABD ve Suudiler.
Olayı jeopolitik, dolar ve petrol formülüyle çözümlersek, her hangi bir savaşın çıkmayacağını da söyleyebiliriz. Çin ve Rusya’yı yanına almış bir İran’a kimse bir şey yapamaz.
Bunun da Latincede karşılığı var: Canis sine dentibus vehementius latrat. (Dişsiz köpek daha kuvvetli havlar ya da en doğrusu; havlayan köpek ısırmaz)
Zaten savaşı isteyen Netanyahu da şimdi parlamentoda çoğunluğu sağlayamadı.
Bu işten zararlı çıkacak ülkeler ise başta Türkiye ve Arjantin olmak üzere gelişmekte olan ve net petrol ithalatçısı olanlar.
Doğu Akdeniz’deki sahaların önemi bir kez daha ortaya çıkıyor bu açıdan bakıldığında.
Bizim de bu gelişmeleri iyi okuyup, elimizi çabuk tutmamız ve münhasır ekonomik bölgemizi ilan etmemiz şart.
Festina lente! (**)
KAYNAKLAR:
(*) https://www.globalresearch.ca/israelisubmarinessuspectedsabotagingshippingstrait/5680669
(**) Festina Lente: Yavaşça acele et!
http://www.williamengdahl.com/englishNEO11Sept2019.php “The New American Oil Empire Built on Sand”