Mustafa Kemal, İstanbul’a çağrılışının İngilizler tarafından istendiğini Genelkurmay Başkanı Cevat Çobanlı’nın şifreli telgrafından öğrenince, 12 Haziran’da Havza’dan Amasya’ya hareket etti ve 14 Haziran 1919’da doğrudan Padişah’ın şahsına bir telgraf gönderdi.
Mustafa Kemal’in bu telgrafı Milli Mücadele tarihimizde, Padişah Vahdettin’in konumunu açığa çıkarması yönünden son derece önemlidir. Bu önemli ve stratejik telgraf o günün gereği 'Padişahın Yüce Katına' diye başlıyor ve o günlerde Padişah için yazılan yazılarının modelini taşıyordu. İlk cümlesi şöyledir:
'Büyük milletin ve kutsal Halifeliğin tek sağlam direği olan saltanatınızı Cenabı Hak afetlerden korusun. Memleketimizin bugün uğradığı felaketlerin baskısı ve vatanın parçalanma tehlikesi karşısında, ancak yüce şahsınız başta olmak üzere milli ve mukaddes bir kudretin var olma haykırışı vatanı ve devlet bağımsızlığını ve milleti ve şanlı hanedanınızın altı buçuk asırlık yüce tarihini kurtarabilir.'
Bu girişten sonra Mustafa Kemal konuyu, İstanbul’dan ayrılırken Vahdettin’le yaptığı konuşmaya getirerek şöyle hitap ediyordu:
'Yüksek huzurlarınıza son defa kabul edildiğimde, İzmir acı olayından pek hüzünlü olan kalbinizin ve kurtuluş noktasına ait gönlünüze doğan düşünceleriniz bu anda bile hafızamda bütün canlılığıyla yaşamaktadır. Esin kaynağını, sizin bu samimi dileklerinizden alan azim ve imanla görevimi yapıyorum... Şu bir ay içinde hemen bütün Anadolu’nun il, ilçe ve sınır boylarına kadar milletin düşünce ve emellerini komutanların ve memurların duygularını ve uygulamalarını öğrendim ve bilgi edindim.'
TARİHİ HATIRLATMA
Yukarıdaki bu iki paragraf, çok önemliydi. Mustafa Kemal Samsun’a hareket etmeden önce, 15 Mayıs 1919 günü Yıldız Sarayı’nda Padişah’la baş başa yapılan görüşmeyi açık olarak Padişah’a anımsatıyordu.
Bu görüşmede Padişah Vahdettin elini bir tarih kitabının üzerine koyarak: 'Paşa, Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir... Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, 'Devleti kurtarabilirsin!' demişti.
Mustafa Kemal şöyle diyordu: 'Padişahım! Hatırlayacaksınız; bana verilen görevlerin yapılması sırasında yabancıların ve bozguncuların mutlaka yalan dolana başvurup engeller çıkarması ihtimallerini daha İstanbul’da iken, konuşmam sırasında belirtmeye çalışmış ve böyle durumlar karşısında Ali İhsan ve Yakup Şevki paşaların düştüğü duruma giremeyeceğimi de ilave etmiştim.'
İNGİLİZLERE YALTAKLANANLAR
Mustafa Kemal bu noktada kendisini İstanbul’a çağıranları ele alarak, 'İşte milli vicdanın ciddi biçimde uyanışını ve ortaya çıkışını, uygun görmeyenler, vatanın zararına da olsa İngilizlere yaltaklanmayı meslek edinen zayıf karakterliler, bu kez beni kandırarak İstanbul’a getirmeye çalışıyorlar' diyordu. Bu telgraf tarihi önem taşımaktadır. Aşağıda bu telgrafın stratejik önemi üzerinde durulmuştur.
PADİŞAH’A BAŞVURUNUN STRATEJİK ÖNEMİ
Milli Mücadele tarihimizi inceleyen, kitaplar, makaleler ve onları yazan değerli tarihçiler Padişah’a çekilen bu önemli telgraf üzerinde gerektiği ölçüde durmamışlardır. Padişaha yapılan bu başvurunun anlamı üzerinde ne yazık ki, gerçekçi bir değerlendirme yapmamışlardır.
Oysa, bu telgraf, Milli Mücadele’nin başlangıç günlerinde ortaya konulan ulusal düşüncenin çok önemli bir belgesidir. Aynı zamanda, Mustafa Kemal ve Padişah Vahdettin’in konumlarını açığa çıkaran, çok önemli bir dönüm noktasıdır.
BİRİNCİ KIRILMA NOKTASI
Mustafa Kemal’in Harbiye Bakanlığı tarafından ısrarla İstanbul’a çağırılması, bu istemin bir İngiliz talimatı olduğunu, Genelkurmay Başkanı Cevat Çobanlı’dan aldığı şifreli telgrafla tespit ve teyit etmesi, onun için son derece önemliydi:
İngilizlere yaltaklık yapan Osmanlı Devleti’nin bakanlarını da tespit etmişti.
Şimdi de Padişah Vahdettin’i test ediyordu. Padişah’ın Yıldız Sarayı’nda son gün Mustafa Kemal’e söyledikleri, samimi olarak mı, yoksa laf olsun diye mi söylemişti. Bunu da test ediyor, sınıyordu.
Padişah’ın samimi olmadığının ortaya çıkması, bunun belgelenmesi, kanımızca Milli Mücadele’nin birinci kırılma noktasıdır. Mustafa Kemal, Anadolu’da kalarak mücadele etmeyi zaten kafasına koymuştu ama bu tarihte yani 14 Haziran 1919’da, Samsun’a ayak bastıktan tam 25 gün sonra artık bu durum tartışmasız bir gerçek olarak ortaya çıkıyordu.
TELGRAFA YANIT ALAMADI AMA GÖREVDEN ALINDI
Mustafa Kemal, Padişah Vahdettin’e gönderdiği bu telgrafa yanıt alamadı. Vahdettin, bu telgraftan sadece 9 gün sonra, 23 Haziran 1919’da Mustafa Kemal’i tayin ettiği 9. Ordu Komutanlığı görevinden azledilmesine ve bu olaydan sadece 20 gün sonra da 7/8 Temmuz gecesi, Mustafa Kemal’in ordudan atılmasına onay verdi.