Yeşillerin dâhil olduğu Atlantik etkisindeki partiler, Ukrayna’nın sonuna kadar desteklenmesini istiyor. Savunma bütçesini artırmak için emeklilik ve sağlık sigortası kısıtlama yapılabileceğini savunuyorlar. AfD ve milliyetçi partiler AB’den çıkmak, bağımsız ve egemen devlet olmayı savunuyor
Almanya’da 23 Şubat’ta yapılacak seçimleri için yürütülen kampanyaların en hararetli dönemine girildi. En baştaki konular göç ve ekonomi. Bütün Avrupa gündeminde olduğu gibi Almanya seçimlerinde de küresel saflaşmanın etkisi yoğun. Avrupa’nın Atlantik dayatmalarına tabi olmaya devam etmesi veya hegemonyacılığa karşı Avrasya ile yakınlaşması sürece damgasını vurmaktadır. Belirleyici gelişme milliyetçilik, milli devlet, üretim ekonomisi etkenleridir. Yönlendirici fikriyat milliyetçiliktir.
Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller, Liberaller (FDP) ayakta kalmaya zorlanan Atlantik hâkimiyetinin çıkarlarına göre saf tutuyorlar. Hristiyan Demokratik Birlik (CDUCSU) de aynı programın parçası. Yükselmeye devam eden Almanya İçin Alternatif (AfD), Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) gibi milliyetçi partiler ise yükselen Avrasya’dan etkileniyorlar.
Atlantik dayatmaları Almanya’nın içine düştüğü kriz ve yıkımın önemli nedenidir. Derinleşen krizden etkilenen kitlelerin milliyetçi partilere yöneldiği artık bariz bir şekilde görülmektedir. Milliyetçi partiler öncelikle AB’den bağımsız, egemen devlet olmak, başta Rusya ve Avrasya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek ve yaptırımlara karşı durmak taraftarıdırlar.
Geçen hafta sonu SPD, AfD, BSW parti konferanslarında başbakan adayları ve hükümet programlarını açıkladılar. Başbakan adayları da kitle toplantılarına başladılar: Olaf Scholz (SPD), Friedrich Maerz,Hristiyan Demokratik Birlik (CDUCSU), Alice Weidel Milliyetçiler (AfD), Sahra Wagenknecht SosyalistMilliyetçi (BSW), Robert Habeck, Yeşiller.
Hristiyan Birlik Partileri, kapsamlı bir "politika değişikliği" yapmak istiyor: Şirket ve vatandaşlar için vergi indirimleri, ihtiyaç sahiplerine yardım ödeneğinin kaldırılması, sıkılaştırılmış göç politikası bazıları.
Ana hatlarıyla Atlantikçi program taraftarı olan muhafazakar CDUCSU bazı doğu eyaletlerinde birinci olan milliyetçilerle koalisyona göz kırpmıştı.
Atlantik yörüngesindeki safların en hararetli sözcüsü Yeşiller. SPD net olmayan bir politik görünüş yansıtmakla tanınıyor. Yeşiller ve Liberallerle Atlantik çizgisinde, Rusya düşmanlığı ve hararetli Ukrayna dostluğu ile koalisyon ortaklarıyla birlikte olmuştur. Ukrayna’ya sınırsız yardım uğruna koalisyonu bozmakta sakınca görmemiştir.
Almanya’da sistemli olarak AfD’nin kapatılması için kampanyalar yürütülmekte ve ilgili kurumlara suç duyurusu başvuruları yapılmaktadır. AfD’nin birinci parti olması durumunda seçimlerin iptal edilebileceği yayılmaktadır. Romanya’da böyle yapıldı diye örnek verilmektedir.
ATLANTİKÇİLER RUSYA’YLA SAVAŞ AfD BARIŞ İSTİYOR
Ukrayna’ya desteğe karşı çıkan ve derhal barış isteyen Milliyetçi partilere karşı Yeşillerin dâhil olduğu Atlantik etkisindeki partiler, Ukrayna’nın sonuna kadar desteklenmesini istiyor. NATO’nun talebi üzerine GSMH’nin yüzde 2’sinin savunma bütçesine ödeme payını yüzde 3,5 yapma görüşündeler. Bu hedefleri gerçekleştirebilmek için emeklilik ve sağlık sigortası kısıtlama yapılabileceğini savunuyorlar.
Burada AfD’nin programını tekrar etmekte yarar var: AB’den çıkarak bağımsız, egemen bir devlet olmak, avrodan çıkıp marka geçmek. Ukrayna’ya desteğe derhal son vermek, barışı sağlamak. Rusya ile ilişkileri düzeltmek. Kuzey Akım boru hatlarını tekrar harekete geçirmek. Kültürel planda LGBT ve diğer yozlaşma eğilimlerine karşı mücadele etmek.
Deutsche Welle (DW)’ye göre seçimlere yönelik son halkoylaması souçları: Hristiyan Demokratik Birlik yüzde 30 ile birinci, AfD yüzde 21 ile ikinci sırada ve yükselmeye devam ediyor. Koalisyon partileri SPD yüzde 15 ile üçüncü sırada ve düşmeye devam ediyor. Yeşiller yüzde 13 ile dördüncü sırada. Sol Parti’den ayrılarak kurulalı bir yıl olan BSW Avrupa seçimlerinde yüzde 6,5 oya ulaşmıştır. Liberal Parti (FDP), Sol Parti de baraj altında görünüyor.
BAŞ GÜNDEM GÖÇMEN SORUNU
Almanya seçimlerinde iktidarı muhalefetiyle bütün partilerin en baş konusu göçmenler. Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesinden sonra bu konu daha da öne çıktı.
Diğer yandan Rusya’ya yaptırımlarla darbeler alan, ekonomik durgunluk ve çürüme içindeki Almanya ve AB, cazibesini kaybetmektedir. Fabrikalar art arda kapanıyor. İşsizlik ve sokaklarda yaşayanlar, uyuşturucu kullanımı, sosyal bozulma ve çürüme hızla yayılıyor. Bu gelişmeler Türk vatandaşları arasında da ülkeye dönüş eğilimini güçlendiriyor.
Bu konu AfD ile ilgili olarak bir psikolojik savaşa dönüştürüldü. Cumhurbaşkanları, Yeşiller Başkanı gibi çok sayıda yetkili AfD’yi yasaklama çağrısı yapmaktadır. ABD ve İsrail siyonizmiyle haşır neşir olan emperyalist Batı’nın güçleri AfD için ırkçı, faşist, aşırı sağcı sıfatlarını yapıştırmaktadırlar.
Trump’ın Avrupa milliyetçiliğini güçlendirdiği gibi fikirler de yayılmaktadır. Oysa Avrupa milliyetçiliğiyle önümüzdeki süreçte iyi geçinme telaşı varsa kendi iktidar çıkarlarıyla ilgilidir. Trump’ın “önce ABD” politikasının AB’ye yansıması olabilir.
YENİ ŞAFAK AfD’YE KARŞI KAMPANYAYA KATILDI
Almanya’nın Karlsruhe kentinde posta kutularına uçak bileti gibi tasarlanmış bildiriler atıldı. Üzerlerinde “yasadışı göçmenler için” (İllegale Einwanderer) ibaresi yer alıyor. Alman 2. Kanalı ZDF’e konuşan bir merkez yöneticisi de bu bildirinin AfD merkezinin propaganda malzemeleri içinde olmadığını belirtti:
“Bu girişim yerel bir komiteye aittir. Durumu görüşeceğiz. Öğrendiğimize göre bu ilanların sadece yabancıların posta kutularına atıldığı doğru değildir. Genel bilgilendirme niteliğindedir. AfD olarak Almanya’da yasal dayanağı olmadan (kaçak) bulunan yabancıların gönderilmesinden yanayız.” AfD yetkilileriyle yaptığımız söyleşilerde ve parti programında genel olarak yabancılara ve özellikle de Türk ve Müslümanlara karşı bir tavır yoktur. Türkiye’de yasadışı göçmen olarak tarif edilenlerin sınır dışı edilme uygulamasının benzeri bir taleptir. Bu konulardaki politikalar zaten parti içinde tartışılmaktadır.
Yeni Şafak Gazetesi 15 Ocak tarihli yayınında bu konuyu ele alarak şu ifadelere yer verdi: “Almanya’da iktidara hazırlanan aşırı sağcı AfD, ülkede bulunan yabancıları özellikle de Müslümanları ‘sürgün’ etme tehdidinde bulundu. 30 bin kadar yabancının posta kutusuna tek yönlü uçak bileti şeklinde kartlar konuldu. Bilet tarihi olarak seçimlerin yapılacağı 23 Şubat yazıldı. CHP’liler de Esed kaçtıktan sonra Suriyelilere ‘tek yönlü’ bilet almayı teklif etmişti.” Haberin devamında büyük bir kışkırtma olarak yansıtılan olay AfD’nin NAZİ geleneğini sürdürdüğü iddia edildi.
AfD NEDEN HEDEF ALINIYOR?
2. Dünya Savaşı’ndan sonra Hitler’in çizmelerini ABD giydi. Türkiye’de 12 Mart12 Eylül darbelerinde olduğu gibi küresel çapta bütün faşist girişimlerin arkasında ABD hegemonyacılığı vardır. Bugün ABDİsrail Siyonizmi Gazze’de ve diğer yerlerde Filistinlilere karşı soykırım uyguluyor. Bu uygulamaları sınırsız olarak destekleyen Alman Sosyal Demokrat, Sol ve Yeşiller Parti’lerini destekleyenler, AfD saldırısı ile bu emperyalist uygulamaları örtbas etmektedirler. Avrupa milliyetçi partilerini CIA ve Pentagon ağzıyla “faşist”, ırkçı vb. sıfatlarla suçlamak gerçek faşit ve soykırımcı ABDİsrail Siyonistlerini gizlemeye hizmet eder, onları yüceltir.
AfD ile CHP arasında paralellik kurmakta abesle iştigaldir. AfD, ABD hegemonyası ve onun ileri sürdüğü bir güç haline dönüşen AB’den bağımsız bir Almanya kurmak istemektedir. Ayrıca Rusya ile Kuzey Akımı ikiyi tekrar harekeye geçirmek ve Rusya’ya yaptırımları kaldırmak istemektedir.
AfD Eşbaşkanı Tinto Chrupalla Aydınlık Gazetesindeki uzun söyleşisinde bu konulara değinmiştir. Batı Asya’da bölgesel bir güç olan Türkiye ve 3,5 milyonu Almanya’da olan Avrupa’daki Türk gücü Almanya’da ABD den bağımsız olmak isteyen güçlerin güçlenmesine ve politik ilerlemelerine katkı sunacaktır.