TEVFİK KADAN

TRT 1'in yeni projesi "Barbaroslar Akdeniz'in Kılıcı" dizisinin ilk bölümü önceki gün izleyiciyle buluştu. Dizinin galası da ismine yakışır şekilde koleksiyon çeşitliliği bakımından dünyanın sayılı müzelerinden olan İstanbul Deniz Müzesi'nde yapıldı. Gala öncesinde müzeyi gezen oyuncular, Barbaros Hayreddin Paşa'nın sancağını inceledi.

Daha sonra fuayede düzenlenen basın toplantısında, TRT Genel Müdürü Prof. Dr. Mehmet Zahid Sobacı, 'Mavi Vatan' vurgulu bir konuşma yaptı. Karadeniz'deki doğalgaz keşfi, Doğu Akdeniz'de yaşanan siyasi gelişmeler ve Ege Denizi'nde yaşanan sorunların denizler ile 'Mavi Vatan' konseptinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattığını kaydeden Sobacı, diziyle bu konsepte ilişkin bir farkındalığın ortaya çıkmasını umut ettiklerini söyledi. Türkiye'deki ilk deniz dizisini yaptıklarına dikkat çeken Sobacı, şöyle devam etti:

“İlk defa Türkiye'nin denizcilik tarihine ilişkin bu derece büyük bir proje yaşama geçiriliyor. Bu anlamda aslında biz TRT olarak Akdeniz'i Türk gölü haline getiren Barbaros kardeşlerin hikayesini anlatmaktan, ecdadımızın denizlerdeki başarısını hikayeleştirmekten ve uluslararası kamuoyuna, ulusal kamuoyuna aktarmaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz."

Dizi ekibi gala öncesi Barbaros Hayreddin Paşa'nın sancağını inceledi. Deniz Müzesi'nde saklanan sancağın üstünde Fetih Suresi, göbekte Zülfikar kılıcı yer alıyor. Dört yanında halifelerin isimleri yazılmış. Kabzadaki Pençei Ali Aba; Muhammed, Fatıma, Ali, Hasan ve Hüseyin'i temsil ediyor. Denizlerin hakimi Hz. Süleyman'ın mührü de en alta vurulmuş.

DİZİNİN İLK BÖLÜMÜ

'Barbaroslar Akdeniz'in Kılıcı', Midilli'den çıkan 4 kardeşin denizlerin fatihi olmalarını konu alıyor. 1462'de Midilli'nin fethine katılarak adaya yerleşen Sipahi Yakup Ağa'nın oğulları İshak, Oruç, Hızır ve İlyas'ın “Barbaros” kardeşlere dönüşme serüvenini anlatan dizi, erken dönemden başlıyor.

Dizinin ilk bölümünde tarih verilmese de, 1495 ile 1499 yılları arasında geçtiği anlaşılıyor. Cem Sultan ölmüş(1495), fakat İlyas Reis'in şehadete ulaşıp Oruç Reis'in Rodos Şövalyeleri'ne esir düştüğü hadise (1500) henüz yaşanmamış. 1499'da Mora Yarımadası'nın doğu kıyılarında çatışmaya girdiği Venedik gemileriyle birlikte kendi gemisini de yakarak hayatını kaybeden kahraman Burak Reis de, dizinin ilk bölümünde hala hayatta.

Dizi muhteşem bir deniz savaşı sahnesiyle başlıyor. Borda bordaya cenk edilen sahnede, Oruç Reis'in hem denizcilik bilgisi, hem keskin zekası hem de cesareti harika yansıtılmış. Akdeniz'e korsan olmaya değil, sultan olmaya yelken açan Oruç Reis, Gazavatı Hayreddin Paşa'da da anlatıldığı gibi adaletiyle tasvir ediliyor. Biz Oruç Reis'i tarihte “Yaşama hakkın mücadele gücün kadardır.” sözleriyle biliyoruz, dizide bu kararlılık “Ahdımız bahtımız olsun!” sözleriyle ifade ediliyor. 

BİR FİLOZOF DENİZCİ

Hızır Reis'e burada ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Henüz “Barbaros” olmamış, Yavuz Sultan Selim tarafından “Hayreddin” ismi bahşedilmemiş bir genç tüccar olarak karşımıza çıkan Hızır, ilme olan merakıyla dikkat çekiyor. Gerçekten de Barbaros Hayreddin Paşa'nın yaşamı incelendiğinde; çok iyi bir denizci olmasının yanında filozof kişiliğiyle de öne çıkıyor. Daima öğrenmeye çalışan, kibirden uzak, ortak akla önem veren, adaletli ve sözüne güvenilir bir lider olduğu görülen Barbaros'un; sık sık elde ettiği ganimetleri halka dağıttığı, yönetimi halka bırakarak denizlere döndüğü, yardım dileyene hızır gibi koştuğu, aman dileyene merhametle yaklaştığı görülüyor. Dizide de Barbaros'un bu yönüne ağırlık verilmesi, izleyicinin bu bilge denizciyi daha iyi anlamasına yardımcı oluyor. Çünkü o nedenledir ki Barbaros, Alfred Mahan'ın 1800'lerde ortaya attığı Deniz Hakimyet Teorisi'ni, ondan 300 yıl önce görebilmiş ve “Denize hakim olan cihana hakim olur.” diyebilmiştir.

TARİHSEL ARKA PLAN

Dizinin tarihsel gerçeklere uygunluğuyla ilgili sosyal medyada bazı eleştiriler de yer alıyor. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; 8 ayrı danışmanı bulunan dizi, ayrıca Deniz Müzesi Komuntalığı'ndan, tarih danışmanlığından teknelerin yapımına kadar önemli bir destek alıyor.

Örneğin bir yorumda; “Oruç Reis, kardeşi İlyas'a Burak Reis'in Sinop'ta tersane kurduğunu ve burada göke adı verilen gemiler yaptığını söylüyor. Oysa ki göke adı verilen gemiler, Kemal Reis ile özdeşleşmiş gemilerdir.” eleştirisi yer alıyor. Halbuki gökeler, “Kemal barçası” diye anıldığı gibi; tarihçi Kemal Paşazâde’nin “Barça ki Barak binerdi” diye tarif ettiği gemilerdir. Sinop’ta 1496’da Burak Reis’in nezaretinde gökeler inşa edildiği biliniyor.

Bir diğer eleştiride ise “Bu 4 kardeşin en büyüğü Oruç Reis'tir. Lakin dizide İshak Reis en büyük kardeş. Hızır en küçük kardeştir, oysa dizide İlyas en küçük kardeş” denilmiş. Doğru sıralamanın ise dizide olduğu gibi; İshak, Oruç, Hızır ve İlyas olduğunu söylemek gerekiyor.

Barbaros'un Midilli'den Kelemez (Kalimnos)'e 1 günde gitmesinin mümkün olmadığı eleştirisi doğru. Lakin 250 millik mesafenin 1 günde alınması mümkün olmadığı gibi, ilgili sahnede varış süresi de net değil.

Tarihçi Emrah Safa Gürkan'ın fragmana yönelik eleştirisi ise en çok konuşulan oldu. Gürkan, fragmanı izledikten sonra şöyle yazmıştı:

“O dönemde Akdeniz’deki korsan gemileri kadırgaydı ve kayık gibi gemilerdi. Kürekliydi bunlar. Top sadece önündeydi ve bir kere ateşlenirdi. Borda edilirdi. Yani denizde başkasının gemisine atlayıp öldürmeye çalışıyorsunuz.”

ES Film'den Gürkan'ın eleştirisine verilen yanıtta ise; “Oruç ve Hızır kardeşlerin üzerinde oldukları gemiler korsan gemisi değildir, senaryoda yük gemisi olarak geçmektedir. Bölümü izleyebilmiş olsa, çatışmayla neticelenen bu bölümdeki topların yeri ve sayısı gibi teknik konuları eleştirme aceleciliğine girmeyeceğini düşünmekteyiz.” deniliyor.

Hakikatten de dizide iki yelkenli yük gemisinin borda bordaya mücadelesi yer alıyor. Fakat bunlarda 3'er de top bulunuyor. Özünde bu teknik detayları tartışmak bile, dizinin önemini bir kez daha gösteriyor.

Türk denizciliği; dünya deniz stratejilerine esin kaynağı olmuş, Batı'nın deniz hukukuna dahi temel teşkil etmiş, seyrüsefer serbestliğini garanti etmiş, nizamı sağlamış, zulmü tepelemiş, daima oyun kurucu olmuş bir büyük hikayedir. Bu hikayeyi ne kadar iyi anlar ve anlatırsak; o kadar hızlı denizcileşecek, o kadar hızlı gelişeceğiz. Barbaroslar dizisinin de buna katkı sağladığı tartışılmaz bir gerçek.

DİZİ EKİBİNİN DUYGULARI

Yönetmenliğini Doğan Ümit Karaca'nın üstlendiği, senaryosunu Mustafa Burak Doğu ve Ethem Arslan'ın yazdığı dizide oyuncular Engin Altan Düzyatan, Ulaş Tuna Astepe, Yiğit Özşener, Yetkin Dikinciler, Pelin Akil Altan, Caner Topçu, İsmail Filiz, Gülcan Arslan, Devrim Evin, Melis Babadağ ve Bahadır Yenişehirlioğlu yer alıyor.

Galada TRT Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Albayrak ile dizi ekibi, Ulusal Kanal'dan Dilek Çınar'la duygularını paylaştılar.

Ahmet Albayrak (TRT Yönetim Kurulu Başkanı): Bu dizinin TRT ve Türk yayın tarihi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Mavi Vatan'ı da görüyoruz. Bunun geçmişe verdiği koordinatlar, günümüze taşıyacağı veriler çok önemli.

Doğan Ümit Karaca (Yönetmen): Biz kurgunun içinde tarihsel gerçekliklere aykırı düşmemek kaydıyla özellikle mihenk taşı olacak hadiselerde, konularda ve karakter özelliklerinde danışmanlarımızdan faydalandık.

Engin Altan Düzyatan (Oruç): Uzun zamandır üzerinde emekler harcanan bir proje. Hikayenin çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Bu hikayeyi de ekip olarak yansıtabildiğimiz inancındayım.

Ulaş Tuna Astepe (Hızır): Gurur verici böyle bir işinde olmak. Barbaroslar tarihe büyük bir destan bıraktılar. Biz bunun bir parçasını tutup insanlara aktarmaya çaba göstereceğiz.

Yetkin Dikinciler (İshak): Türk sineması ya da Türk dizisi bir endüstriye dönüşecekse, bu böyle yatırımlarla, girişimlerle, niyetlerle olmalı.

Bahadır Yenişehirlioğlu (Derviş): Kılı kırk yararak çalıştık. Gerçekten çok büyük bir iş. Referans alınacak bir iş. Şimdiye kadar yapılmayan bir iş. Her sahnesinde farklı heyecanlar duyduğumuz bir dizi olacak.

Pelin Akil Altan (İsabel): İnanılmaz bir dekor göreceksiniz gerçekten, gerçek gibi. Bizde oynarken öyle hissediyoruz.

Devrim Evin (Antuan): Tüm çalışma süremizde iyi ki bu projedeyim dedim. Hayırlı uğurlu olsun diyelim.

Gülcan Arslan (Despina): Çok heyecanlıyım tanıtımlarını izlediğimde bu işin içinde olduğum için kendimi şanslı hissettiğim bir yerdeyim.

İsmail Filiz (Kurdoğlu): Mavi Vatan vurgusunun ön planda olduğu bir dönemde bu tarz bir işle tarihin tekrar canlandırılması, bu diziyi derdi olan yapımlar sınıfına sokuyor.

Aydınlık