Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Afganistan Yeniden Yapılanma Özel Müfettişi (SIGAR) John F. Sopko, 2017 yılında “Afganistan Ulusal Savunma ve Güvenlik Güçlerinin Yeniden Yapılandırılması: ABD'nin Afganistan'daki Deneyimlerinden Alınan Dersler” adlı bir rapor yazdı. 283 sayfalık raporda Afganistan işgalinin nasıl devam edeceği, sahada yapılan ‘yanlış’lar ve Afgan halkının Taliban’a giderek artan sempatisine karşı ABD’nin ‘çözüm’leri incelendi.
ABD’li ‘Özel Müfettiş’ Sopko, raporun amacını “Afganistan’da ABD misyonu adı altında süren yolsuzluk, rüşvet, sahtekarlık, israf ve suistimali önlemek, düzeltici eylem ihtiyacını Kongreye, Hükümete ve Savunma Bakanlığına sunmak” olarak belirtiyor.
Müfettiş Sopko, yine raporun diğer bir gayesinin ABD’nin gelecekte dünyanın başka noktalarındaki operasyonlarını (işgal) daha verimli hale getirmek ve “sürdürülebilir askeri operasyonlar” hakkında daha etkin çözümler geliştirmek olduğunu vurguluyor.
'CİNSEL İYİLİK' YAPMAYA ZORLANAN AFGAN KADINLAR
Raporu ve Sopko’nun o dönem açıklamalarını ayrıntılı olarak inceleyen gazeteci Michael Tracey, şu acı gerçeği kamuoyunun bilgisine sunuyor:
“ABD’nin kurduğu ‘Afgan Ordusu’nda çalışan ve operasyonlarda hayatını kaybeden askerlerin eşleri, emekli maaşı almak için ABD’li yetkililere ‘cinsel iyilik’ yapmaya zorlandılar”. Tracey, Sopko’nun ağzından şöyle aktarıyor:
“Dullar hakkında korkunç hikâyeler duyduk. Ölen Afgan askerlerinin emekli maaşını alabilmek için cinsel iyilik yapmak zorunda olanların hikâyeleri…”
Müfettiş Sopko, bu korkunç gerçeği kamuoyu ile paylaştıktan sonra Amerikan kamuoyuna şunu soruyor: “Herhangi bir Amerikalı bunlara dayanabilir mi?”
‘KADIN İSTİHDAMI’ YALANI
ABD’nin kurdurduğu komisyonların “kadınların istihdamını artırma” hedefiyle yola çıkıp bu konuda da hemen hiçbir şey yapmadığı raporda şöyle anlatılıyor:
“Hedef 2015 mali yılı sonuna kadar 6 bin, 2016 yılı sonuna kadar 10 bin kadını istihdam etmek ve kadınların 2017 yılı sonuna kadar işgücünün yüzde 10'unu oluşturmasını sağlamaktı. 2015 Savunma Bakanlığı raporunda, 20 Ekim 2015 itibarıyla, güvenlik güçleri içinde 2015 yılı sonuna kadar 3 binden fazla kadına ulaşma hedefine varılamadı, o sıra yaklaşık 2 bin kadına istihdam sağlandı.”
Raporda ABD ve iş birlikçi Afgan hükümetinin dünyaya “kadın hakları ve ayrımcılıkla mücadele” yalanı söylediği de açıkça tespit edilmiş. ABD’nin kurduğu “Yeşil Bölge”lerde Afgan kadınların “kültürel damgalanma” ve “ayrımcılığa” maruz kaldıkları vurgulanmış. İstihdam edilen kadınların ABD’li ve Afgan yetkililer tarafından ayrımcı uygulamalara tabi tutulduğu, şiddet ve cinsel taciz olaylarının ise sıradan hale geldiği ifade edilmiş.
UYUŞTURUCU TİCARETİ YOLSUZLUK, HARAÇ…
Sopko’nun raporunda sadece Amerikalıların Afgan kadınlara yönelik taciz ve istismarları yok. Kendisi o dönem ABD’li yetkililer ile Eşref Gani hükümeti arasındaki üst düzey bir yolsuzluğu da belgelemiş. Sopko, ülkede ABD’liler ile Gani hükümeti arasındaki kirli ilişkilerle ilgili şunları söylüyor:
“Afgan polisi cinsel taciz veya uyuşturucu ticaretine bulaşanları serbest bırakıyor. Ülkemizin yetkilileri onları cesaretlendiriyor ve bunun karşılığında rüşvet alıyorlar. Afganistan’da 2016 yılının son çeyreğinde tespit edilen insan hakları ihlalleri, bir önceki çeyreğe göre yüzde 26’dan yüzde 30’a yükseldi.”
Uyuşturucu üretiminin ABD işgaliyle 5 kat arttığı ülkede, Amerikalıların olaydaki rolü için şunlar yazılmış:
“Bazı yerel milis kuvvetler, ABD Özel Kuvvetlerinin büyük ölçüde hükümetten bağımsız ortakları oldular. Bu milisler, ABD himayesinde insan hakları ihlallerinin, uyuşturucu kaçakçılığının ve diğer yozlaşmış faaliyetlerin ana parçası haline geldiler.”
Yine ABD’nin kurduğu Afgan polis güçlerinin de içler acısı hali özetlenmiş:
“General Mccaffrey'in 2006 tarihli raporunda, polis gücünün ‘feci durumda’ olduğu belirtildi: Kötü donanımlı, yozlaşmış, beceriksiz, kötü yönetilen ve eğitilmiş, uyuşturucu kullanımıyla delik deşik olmuş ve ulusal bir polis altyapısının herhangi bir benzerliğinden yoksun birlikler kurduk. 2005 tarihli CPC raporuna göre, 34 bin ‘eğitimli’ polis memurundan sadece 3 bin 900'ü sekiz haftalık kurstan geçmişti; sekiz haftalık kurstan geçmeyenler iki haftalık geçiş kursu ile göreve başlatıldı.”
‘TALİBAN’IN SALDIRILARI YÜZDE 500 ARTTI’
Sopko, Taliban’ın 2004’te yeniden örgütlendiğini, bunun da daha çok ülkenin güney ve doğu bölgelerinde, Peştunların çoğunlukla yaşadığı bölgelerde olduğunu belirtiyor. Şubat 2004’te Savunma İstihbarat Teşkilatı Başkanı Koramiral Lowell Jacoby, “Taliban’ın saldırıları, tarihindeki en yüksek seviyeye ulaştı” diye not düşüyor. Aynı raporda 20042008 arası ABD ordusuna ve Afgan güvenlik güçlerine yönelik saldırıların yüzde 500’den fazla arttığı ve bunun çoğunluğunun Taliban tarafından olduğu ifade ediliyor.
“Aynı dönemde, 2005 ortasına kadar ABD Özel Kuvvetleri, Taliban liderliğini hedef almak için yerel ve bölgesel savaş ağaları ile ortaklıklar kurdu. Bu tür ortaklıklar nihayetinde 1994’te Taliban hareketinin ilk yükselişine benzer bir tepkiyle örgütün güçlenmesine neden oldu.”
Sopko’nun raporunda, Taliban’ın güç kazanmasının bir diğer sebebi olarak da ABD işgali sonrası kurulan hükümette Peştunların yeteri kadar yer almamasına parantez açılmış. Ülkenin çoğunluğunu oluşturan grubun hükümette iyi temsil edilmemesinin Peştunların Taliban’a olan desteğini artırdığı tespit edilmiş.
HALKIN TALİBAN’A ARTAN DESTEĞİ
ABD’li müfettiş, tüm bu taciz, tecavüz, yolsuzluk, rüşvet, uyuşturucu ticareti ve “Afgan halkının kalbini kazanmayan” eylemler sonucu Taliban’ın 2009’dan itibaren artan etkisine ve Afganlar arasındaki yükselen sempatiye karşı eylem stratejisi için iki şey öneriyor: Birincisi, ABD’nin Afganlara yönelik ‘kötü’ eylemlerini azaltması, ikincisi daha fazla asker gönderilmesi…
Müfettiş Sopko, 2009 yılında artan Taliban etkisi ve ‘tehdidine’ karşı Obama’nın, Afganistan’da ABD muharebe güçlerinin sayısını 352 bine çıkarmayı kabul ettiğini not düşüyor.
KUR'AN YAKILMSI ÖLÜLERE SAYGISIZLIK
2009 sonrası Taliban’ın halk nezdinde artan etkisiyle ilgili olarak Sopko şunları ifade ediyor:
“NATO ve ABD birliklerine artan saldırıların yaşandığı bir döneme girildi. 2010’da 5, 2011’de 16, 2012’de ise 44 ‘içeriden’ saldırı yapıldı. Bunun iç ve dış bir dolu sebebi var. İç sebeplerin yanında ABD’li ve uluslararası askerlerin eylemleri muhtemelen bu artışa katkı sundu. O dönem Bagram hava üssü dışında Kur'an’ların yakılması, Kandahar'daki bir grup Afgan sivilin bir ABD Ordusu çavuşu tarafından öldürülmesi ve ölen Taliban savaşçılarının cesetlerini kirleten ABD askeri personelinin fotoğraflarının dolaşımı yer almıştı.”
Raporda 2015’lere gelindiğinde bütün bu kırılma anlarının Taliban’ın ivmesini artırdığını ve ne olursa olsun örgütün dirençli kaldığı vurgulanıyor. Nitekim 2015 yılının sonlarına doğru Afganistan’ın en büyük şehirlerinden Kunduz (nüfusu 300 bin), Taliban’ın kontrolüne geçmişti.
Taliban’ın ilerleyişi karşısında ABD Taliban’a karşı, Mayıs 2016’da Taliban lideri Muhammed Mansur’un öldürülmesiyle sonuçlanan bir hava saldırısı başlattı. Fakat bu da Taliban’ın ABD ve işgalci güçlere karşı direnişini engelleyemedi.
ABD’nin Afganistan Yeniden Yapılanma Özel Müfettişi (SIGAR) John F. Sopko’nun raporunu okuyunca 15 Ağustos’ta Kabil’e giren işgalcilerin acizce kaçtığı görüntülerin oluşmasının geceden sabaha olmadığını, yıllardır işgale direnen, halkı örgütleyen ve liderleri katledilse bile bir adım bile geri adım atmayan bir örgütün başarısını keşfediyorsunuz.
Aydınlık