ABD de çokkutuplu dünyadan payına düşeni alacak.
Foreign Affairs’te Brookings Enstitüsü'nün kıdemli üyelerinden Prof. Dr. Eswar Prasad’ın “Tarife Çağı” “Trump, Küresel Ekonomi İçin Çalkantılı Yeni Bir Dönem Başlatıyor” başlıklı bir yazısı çıktı.
Artık ABD’nin kurallarını koyduğu bir sistem üzerine kurulu uluslararası ticaret dönemi sona erdi, diyor.
Farklı sözcüklerle de olsa gerçeğin ifadesi.
Trump bu sert kararı açıklarken “ABD’nin haksız ticaret uygulamalarının kurbanı olduğunu” ileri sürdü.
Yazar da bunu onaylarken Çin örneğini veriyor:
“Örneğin Çin, kendi pazarlarına erişimini kısıtlarken, ihracatları için diğer ülkelerin pazarlarına erişim sağlamak amacıyla Dünya Ticaret Örgütü kurallarından yararlandı. Pekin ayrıca, yabancı firmaları teknolojiyi devretmeye zorlamak da dahil olmak üzere, Çinli şirketlerin küresel rekabet gücünü artırmak için kapsamlı sübvansiyonlar ve diğer önlemler kullandı.”
ÇİN YAPILMASI GEREKENİ YAPTI
Dünyanın Asya tarafından baktığımızda elbette ne var bunda diyeceksiniz.
Çin yapılması gerekeni yaptı ve başardı.
Keşke, hep bizim de söylediğimiz gibi, Türkiye de Çin’e nazar etmeyip aynı siyasî ve ekonomik bağımsız tavrı vaktiyle alabilseydi.
Prasad, hemen arkasından eleştirisini getiriyor:
“Ancak bazı ABD ticaret ortaklarının yararlandığı kuralları düzeltmek yerine Trump tüm sistemi havaya uçurmayı seçti. Neredeyse her büyük ABD ticaret ortağıyla ticaret yapmak için baltayı aldı ve ne müttefikleri ne de rakipleri esirgedi. Çin şimdi yüksek tarifelerle karşı karşıya, evet; ancak Japonya, Güney Kore ve Tayvan da öyle.”
Bu önemli bir nokta.
Asya’daki bu üç ülke ABD’nin Çin’e karşı birlikte olduğu ülkeler.
Cepheleşme değişecektir.
Düşenin dostu olmaz.
Prasad da “uzun süredir devam eden, karşılıklı olarak faydalı ekonomik ilişkiler ve jeopolitik ittifaklar”ın pek işe yaramadığını söylüyor.
Nitekim Japonya ve Güney Kore ilk tepkiyi verdi.
ABD’nin içinde ve dışında birçok kişi Trump’ın bu kararlarının geçici olduğunu umuyor.
Bazı oranlar düşürülebilir ama artık eski günlerin geri gelmeyeceği, korumacılık ve gerginliklerle tanımlanan yeni bir ekonomik sistemin şekilleneceği de bir gerçek olarak kabul ediliyor. Peki sonuç Trump’ın söz verdiği gibi “daha fazla iş” olacak mı… Kimse güvenmiyor. Önlerindeki yılların çok sarsıntılı geçeceği bekleniyor.
Yazı, şu iki cümleyle bitiyor:
“Amerika Birleşik Devletleri serbest ticaretin kalesi olma rolünü bıraktı ve bunun yerine tüketicilere ve dünya çapındaki işletmelere zarar verecek bir korumacılığın yeniden canlanmasının yolunu açıyor.
“Bu tarifeler eğer yürürlükte kalırsa Trump'ın mirası, becerikli bir iş adamı olarak değil, ekonomik ilerlemeye karşı yıkıcı ve huysuz bir engel olarak tanımlanacaktır.”
Bu bir ABD tanımı.
Korku bacayı sarmış.
Demek ki bizim için iyi haber.
Türkiye ve Yükselen Asya ülkeleri bunu fırsata çevirmelidir.
Bu ABD için de iyi olacaktır.
ABD korumacılığın yeniden canlanmasına yol açıyor
ABD’yle güçlü ticaret ilişkileri olanlar, örneğin, Çin, Japonya ve Güney Kore, karşılıklı ticaret bağlantılarını yoğunlaştırarak kendilerini ABD tarifelerinin etkilerinden toplu olarak korumaya çalışabilir.
Ancak bu ülkelerin her biri ekonomilerini güçlendirmek için büyük ölçüde ihracata güveniyor ve iç talepleri zayıf.
Çin'in çok büyük kapasitesi ve düşük ithalat talebi, diğer iki ekonomi açısından bir tehdit olarak algılanabilir. Bu nedenle, bu ülkelerin pazarlarını birbirlerinin ihracatına tamamen açma konusunda temkinli olmaları muhtemel.
Avrupalılar ise, ticaret konusunda diğer ülkelerle çalışmaya istekli olduklarının işaretini verdiler. Ancak diğer ülkelerin ihracatları için bir çöplük haline gelmek istemiyorlar.
Bununla birlikte, ABD pazarlarına kısıtlı erişim ve zayıf ABD tüketici talebiyle karşı karşıya kalan dünyanın geri kalanı, yaklaşan küresel ticaret savaşına karşı kendilerini korumak için ihracat pazarı çeşitlendirmesine, ABD'yi dışlayan ticaret düzenlemelerine ve diğer yaklaşımlara yönelecektir.
ABD ekonomisi bir durgunluğa sürüklenebilir ve geri kalan dünya ekonomisini de beraberinde aşağı çekebilir.
Nasıl hesaplandı
Trump’ın bu gümrük oranlarını nasıl hesapladığı çok tartışıldı. Yapay zekaya yaptırdığı vb. yorumları yapıldı. Trump yönetimi ticaret dengesizliklerini düzeltmek için büyük gümrük tarifelerine ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Buna elbette “serbest ticaret” açısından baktığınızda dönüp kendilerini de vuracağını düşünenler diyorlar ki;
ABD'nin çoğu ülkeyle ticaret açığı verdiği doğru, ancak bunda yanlış bir şey yok. Bu sadece diğer ülkelerin ABD tüketicilerinin istediği malları üretmede verimli olduğu anlamına geliyor, bu yüzden Amerikalılar onlardan diğerinden daha fazla satın alıyor.
Trump da, ABD’yle ikili ticaret fazlası veren herhangi bir ülkenin, tanımı gereği, hile yaptığını ve işleri dengelemek için karşılıklı tarifelere ihtiyaç duyulduğunu düşünüyor.
Prof. Dr. Eswar Prasad, onun için Trump’ın;
Hangi tarifelerin uygulanacağına karar vermek için, ülkelerin hile yaptığı tüm yolları (tarifeler, tarife dışı engeller ve para birimi manipülasyonu dahil) hesaplayarak her ülkenin ABD’ye uyguladığı toplam tarifeyi tahmin ettiğini,
Uygulamada, bunun ABD'nin bir ülkeyle olan ticaret açığını, o ülkenin Amerika Birleşik Devletleri'ne ihraç ettiği mal miktarına bölmek anlamına geldiğini,
Bu hesaplamaların, ABD'nin ticaret ortaklarının çoğuyla fazla verdiği turizm, eğitim ve iş hizmetleri gibi hizmet ticaretini uygun bir şekilde hariç tuttuğunu,
Trump’ın daha sonra her ülkeye cömertçe yüzde 50 indirim yaptığını ve bu ölçünün yarısına denk gelen mal ithalatına karşılıklı tarifeler uyguladığını söylüyor.
ÇİN’LE TİCARET AÇIĞI
Brookings Enstitüsü'nün kıdemli üyesi Prasad, bunun pratikte nasıl işlediğini görmek için Çin örneğini veriyor;
Çin 2024'te Amerika Birleşik Devletleri bu ülkeyle 295,4 milyar dolarlık bir ticaret açığına sahipti ve 438,9 milyar dolarlık Çin malı ithal etti.
Trump böylece Çin'in Amerika Birleşik Devletleri'nden ithalatında yüzde 67'lik bir etkin gümrük vergisi oranına sahip olduğunu hesapladı veya 295,4 milyar doları 438,9 milyar dolara böldü.
Böylece Çin'den ABD ithalatına gümrük vergilerini yüzde 34 (yüzde 67'nin yarısı) olarak belirledi.
Bu rakam yürürlükte olan yüzde 20'lik gümrük vergilerinin üstüne çıkıyor ve Çin'den ithalatta toplam yüzde 54'lük bir gümrük vergisi oranına denk geliyor.
ABD ve Güney Kore arasında serbest ticaret anlaşması var, ancak Güney Kore ABD’yle ticaret fazlası veriyor. Bu nedenle, Trump'ın mantığına göre, hile yapıyor olmalılar. Beyaz Saray'ın hesaplamalarına göre, Güney Kore ABD ihracatına yaklaşık yüzde 50 oranında gümrük vergisi uyguluyor. Sonuç olarak, Trump Güney Kore'den yapılan ithalata yüzde 26 oranında gümrük vergisi koydu.
Peki ya ABD’nin ticaret fazlası verdiği ülkeler ne olacak? ABD, Avustralya ve Birleşik Krallık'a bu ülkelerden ithal ettiğinden daha fazla mal ihraç ediyor. Elbette bu, ABD’nin bu iki ilişkide hile yapan taraf olduğunu gösteriyor. Ancak Beyaz Saray'ın görüşüne göre, hile yapan sadece diğer ülkeler.
Ticaret açığı ortadan kalkacak mı
Foreign Affairs yazarının bu soruya verdiği yanıt şöyle:
Ülke kendisini uluslararası ticaretten tamamen soyutlamadığı sürece, gümrük tarifeleri tek başına ABD'nin genel ticaret açığını ortadan kaldırmayacaktır.
Ticaret açığı aslında yerel tasarruflar ile yatırım arasındaki farktan kaynaklanıyor. ABD yatırım yapmak için iyi bir yer olmaya devam ediyor, ancak özel tasarruf oranı düşük ve hükümet büyük bütçe açıkları veriyor. (…)
Kuşkusuz bu ABD ekonomisinin büyük gerçeği. Sistemin gelip tıkandığı yer.
ABD emperyalizmine karşı mücadele eden milletlerin bir anlamda başarısı. Onların alın teri kesilince sonuçta bu çıkmaza girildi.
Prasad’ın çare olarak önerdiği ise şu:
Trump gerçekten ticaret hesabını dengeye getirmek isteseydi, ulusal tasarrufları teşvik etmek için önlemler almak onun için daha iyi olurdu.
Trump ayrıca gümrük vergilerini ABD üretimini canlandırmak için bir araç olarak görüyor. Ancak bu fayda spekülatif, çok ileride gerçekleşecek ve belli maliyetler açısından geri planda kalıyor.
Trump'ın gümrük vergileri o kadar geniş bir ürün ve ticaret ortağı yelpazesini kapsıyor ki kaçınılmaz olarak ABD ekonomisi üzerinde olumsuz etkileri olacak ve kesintinin maliyeti neredeyse her sektördeki Amerikan tüketicileri ve işletmeleri tarafından karşılanacaktır.
Otomobil üretimi gibi birden fazla ülkeyi kapsayan karmaşık tedarik zincirlerine sahip endüstriler en ağır sonuçlarla karşı karşıya kalacaktır.
Ancak verimli ve maliyet etkin tedarik zincirlerinden (yani çoğundan) faydalanan herhangi bir işletme, ticaret politikasına ve jeopolitik risklere maruz kalma riskini azaltmak için artık geri çekilmek zorunda kalacaktır.
Bu, kaçınılmaz olarak tüketici fiyatlarını artıracaktır, çünkü işletmeler verimlilikten ziyade sürekliliğe öncelik veriyor. Hatta ABD'nin ihraç ettiği tarım ürünleri, makine ve ekipman ve yüksek teknoloji malları bile Washington'un ticaret ortakları tarafından uygulanan misilleme tarifeleri nedeniyle olumsuz etkilenecektir.
Birçok ülke, yanıt olarak Amerikan yapımı mallara gümrük vergisi koyacağını söyledi. Vatandaşları da öfkeli. Kanadalı tüketiciler ABD ürünlerini boykot ediyor. Dünyanın geri kalanından gelen turistler de ABD’den vazgeçmeleri muhtemel.
Öte yandan müzakereler olabilir.
Trump daha önceki gümrük vergilerini daha geniş ulusal güvenlik gerekçeleriyle haklı çıkardı ve bunları ülkeleri yasadışı göçü ve yasadışı uyuşturucu akışını sınırlamaya zorlamak için bir araç olarak kullandı;
ABD'nin ticaret ortakları bu belaların Amerikan kıyılarına ulaşmasını engellemek için cesur önlemler almayı teklif edebilir.
Sonuçta Trump anlaşmayı sever, bu yüzden her ülke ona zafer kazandıracak yollar bulmak zorunda kalacak (ki bunu her durumda yapacaktır).
Yine de diğer ülkeler daha fazla ABD malı satın alma sözü verseler bile, ABD ile olan ticaret fazlalarının başkanı memnun edecek kadar hızlı bir şekilde azalması pek olası değildir ve bu da onları ek cezai önlemlere açık hale getirir.
Ve eğer Amerikan ekonomisi gümrük vergileri yüzünden tökezlemeye başlarsa, Trump kaçınılmaz olarak dünyanın geri kalanına daha fazla suç yükleyecektir.
Görüldüğü gibi ABD emperyalizminde çareler tükenmiyor.
Dönüyor dolaşıyor oraya geliyor.
Ancak hepsi bildik “çareler!”
Önemli olan bizim gibi ülkelerin ne yapacağıdır!