Yiğit İnebolu... O Günler, yurdumuzu kara kara bulutların kapladığı günler, Anadolu'da bir avuç vatan toprağında sıkıştırıldığımız, güzel yurdumun düşmanlarca pay edildiği ve istiklal Savaşının o karanlık günleri. İnebolu o karanlık günlerde İstiklal Savaşının Anadolu'nun ümit ve mukaddes giriş kapısı olmuştu. Tek amaç gökyüzünde dalgalanan bayrağı indirmemek İnebolu'ya devamlı gemiler geliyordu, kimisi sözde tüccar gemisi, kimisi de yabancı bandıralıydı. Fakat hepsinin gelişlerinde cephe kapısı İnebolu'ya kavuşma sevinci vardı ve bu umut dolu gemilerde İstanbul yönetiminden kaçıp, Ankara'ya, Mustafa Kemal'e gelen sivil subaylar, erler, erbaşlar ve sandıklar, bu sandıklarda Kocatepe'den, Sakarya'dan topun namlusundan düşmana kan kusturacak gülleler geliyordu. Gemiler mukaddes emanetleri Karadenizin hırçın dalgalarına rağmen, denk kayıklarıyla sahile çıkarıyor, Kayyım Ahmet Efendi'nin “Ey Ahali Moloza cephane geldi” Sesleriyle Müftü Hamdi Efendi'nin “ Yalıya gidelim cephaneleri getirelim” sesleri İnebolu'luların hutbesi olmuştu. Mukaddes emanetler yiğit İnebolu halkı tarafından Ak sakallıların halime çavuşların şerife bacıların sırtında kağnılarında Mustafa Kemal'e ulaştırılıyordu. Mustafa Kemal cephede silah arkadaşlarına “gözüm Sakarya'da, Dumlupınar'da ama Kulağım İnebolu'da” diyordu. Tarih 8 haziran 1921'i gösterdiğinde üç direkli bir martiko sabaha kadar yükünü boşaltmış, bir taraftan da yeni dünya ve Can isimli vapurlar 400 subay ile askeri eşyayı bu mukaddes beldeye, Yiğit İnebolu'ya boşaltmışlardı ki, 9 haziran 1921 Perşembe günü Ramazan Bayramı sabahı Kerempe önlerinde iki kara duman belirdi. Bunlar Kılkış ve Panter adlı yunan zırhlılarıydı. Kılkış ve onun mağrur yavrusu panter zırhlısı, İnebolu önlerinde durduklarynda yar başındaki halk onları nefretle seyrediyordu. Panter zırhlısından filikayla sahile gelen bir heyet kaymakamlığa giderek şehri, cephaneleri ve kayıkların teslim edilmesini öngören bir mektubu verir.lacele haber Ankara'ya gönderilir.Beklenen cevap gelmiştir, Mustafa Kemal her şartta şehrin müdafaa edilmesi gerektiğini bildirir. Bu cevap kılkı? gemisine liman reisimiz tarafından adeta bir tokat gibi yüzlerine vurularak iletilir . Beklemedikleri bu cevap üzerine Kırmızı ateş flamalarını çekerler, şehir ağır bir bombardımana tutulmuştur. Duyulan sesler bayramın şenlik topları değil, zulmün sesleridir. ilk bombardıman da toplar hastane önüne Osmanlı bankası ardiyesine ve Hükümet konağına düşer. Kel Seymen tepesine konuşlanan tek sahra topumuz imanla güllelerini savurur ve düşman gemilerini kaçırmayı başarır ZAFER YİĞİT İNEBOLU'NUNDUR. Bu yiğitlik ödülsüz kalamazdı yar başı merdivenlerinde duran bu kayıkçıların haklı gururunu anlatan madalya , bu haklı gururu belgeleyen berat Türkiye Büyük Millet Meclisinin mükafatı olarak Aziz İnebolu halkı adına İnebolu Mavnacılar Loncasına verilmiştir. Tarih 25 Ağustos 1925 Ulu Önderimiz cesur İnebolu halkına teşekkür için İnebolu'ya teşrif eder ve gelirken bir hediye getirir beraberinde “Arkadaşlar üzeriniz deki bu kıyafetenizi tamamlayan başınızdaki Siperi şemsli Serpuştur, Bu serpuşun adına şapka denir.” Ulusumuz için büyük bir devrimdir bu söz... Türk tarihin de ve Kurtuluş savaşının kazanılmasın da çok büyük rol oynayan aziz inebolu ve yiğit halkı, tarihin oynandığı bu sahnelerin zamana yenik düşmesinden dolayı BÜYÜK ÜZÜNTÜ duymaktaydılar. Yerel yöneticilerimizin girişimleri, başta sayın valimizin çabalarıyla ve göz bebeğimiz olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin maddi manevi katkılarıyla kaybolmak üzere olan bir tarih yeniden hayata döndürülmüş ve gelecek nesillere aktarılmıştır. İnebolu tarihin yeniden canlandırılmasında emeği geçen herkese minnettardır. Her sene bu mukaddes belde de düzenlenen 9 HAZİRAN İNEBOLU KAHRAMANLIK günü düzenlenen etkinliklerle bambaşka bir hal alıyor.Tarihin tamamen işlendiği bu günde timsali olarak, 9 haziran 1921 günü YİĞİT İNEBOLU'luların kurtuluş şavaşındaki göstermiş oldukları fedakarlıklar anlatılır.