Bulgular
OHAL koşulları arasında “7.0 büyüklüğünde deprem” yok.
İlgili kanunlarda “afet bölgesi” ilanı şartları arasında da deprem gösterilmiyor.
İzmir’de 30 Ekim 2020’de meydana gelen depremin ardından birçok yanlış bilgi sosyal medyada dolaşıma girdi. Bunlardan biri de “7.0 üstü depremde olağanüstü hal ilan edileceği” iddiasıydı. Bazı kullanıcıların paylaştığı ifadelere “7.0 üstü deprem olan bölgelerin normalde afet bölgesi ilan edildiği” iddiası da eşlik etti.
OHAL koşulları arasında “7.0 büyüklüğünde deprem” yok
Olağanüstü hal ilan edilebilmesine ilişkin bilgiye Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) Anayasası’nın 119. ve 120. maddelerinden ulaşılabiliyoruz. “Olağanüstü hal yönetimi” başlığını taşıyan 119. maddede olağanüstü halin koşulları şöyle sıralanmış:
Sayılan koşullar arasında “tabii (doğal) afet” de var. Ancak her depremin afet sayılacağı ya da afet sayılması için gereken büyüklükle ilgili bir düzenleme anayasada yok.
7.0 büyüklüğünde deprem “afet bölgesi” şartlarından değil
Başka bir sosyal medya paylaşımında da deprem büyüklüğünün çarpıtılması iddiasına bu kez olağanüstü hal ilan edilmesi değil “afet bölgesi” ilan edilmesi eşlik ediyordu. Bir yerin “afet bölgesi” ilan edilmesi durumuna dair bilgilere 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”un ikinci maddesinden ulaşıyoruz. Kanunda afet bölgesi değil “afete maruz bölge” ibaresini görüyoruz. Bu maddeye göre de afete maruz bölgesi ilan etme yetkisi Cumhurbaşkanı’nda bulunuyor. Ayrıca maddede afete maruz bölge ilanı şartları arasında “7.0 büyüklüğünde deprem olması” da sayılmamış.
24 Ocak 2020’de Elazığ’da gerçekleşen depremin ardından da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir açıklama yaparak afete maruz bölge kavramını anlatırken “Eğer bir bölgede yaşama imkanı tamamıyla ortadan kalkmışsa bu afete maruz bölge olarak ilan edilir. Bu, şu demektir: Burada hiçbir şekilde yaşanılmayacak, devlet de bunu riskli alan ilan edecek, afete maruz bölgesi ilan eder. Ondan sonra orası boşaltılır, başka bir yere gidilir. Ama afet bölgesi denilen bir kavram söz konusu değil” ifadelerini kullanmıştı. İlgili mevzuat incelendiğinde de “afet bölgesi” diye bir tanıma rastlanmıyor.
İddiaların kaynağı ne?
Ekim 2011’de Van’da gerçekleşen depremin ardından bölge afete maruz bölge ilan edilmemişti. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı, ilin afet bölgesi ilan edilmemesinin başlıca sebebi olarak afete maruz bölge ilan edilen yerin tamamen boşaltılması gerektiğini göstermişti. 7269 sayılı kanunun 14. maddesi gereği afete maruz bölgeler, ikamet için yasaklanmış afet bölgeleri sayılıyor. Van depremi döneminde, bölgenin afet bölgesi ilan edilmemesi kamuoyunda gündem olmuştu.
İddiaların bir sebebi de afetin hemen ardından çıklanan deprem büyüklüklerinin birbirinden farklı değerleri göstermesi olabilir. Bu konuyla ilgili Bianet'e açıklama yapan Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan, daha sonra yapılacak revizyonlarla açıklanan büyüklüklerin birbirine yaklaşacağını söyledi. Farklılıkların sebebi olarak "her bir kurumun farklı noktalarda ölçüm yapan istasyonları olmasını" gösteren Alan, istasyonların depremin merkezine olan uzaklıkları, kayıt nitelikleri, kalitesi ve benzeri konuların da yapılan hesaplamanın farklı büyüklüklüklerin açıklanmasına sebep olabileceğini belirtti.
Deprem değerleri açıklanırken birbirinden farklı değerlerin söylenmesinin sebebi ne?
Ayrıca farklılıkların ana sebeplerinden biri de farklı ölçüm cihazlarının kullanımı olabilir. Türkiye'deki depremi ölçen kurumlar hem Richter Ölçeği'ni hem de Moment Magnitüd Ölçeği'ni kullanıyorlar. Incorporated Research Institutions for Seismology'de (IRIS) yer alan bilgilere göre küçük depremlerde iki ölçüm şekliyle de çok yakın sonuç alabilirken büyük depremlerde (İzmir depremi gibi) arada farklı değerlerin söylenebiliyor. Kandilli Rasathanesi depremin büyüklüğünü açıklarken önce AFAD gibi Richter'de bir açıklama yapıp ardından bu değeri değiştirmesinin sebebi daha özellikli ölçümlerde Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS) gibi Moment Magnitude Ölçeği'ni kullanması olabilir.
Depremin gerçek büyüklüğünün gizlendiğini iddia eden paylaşımların birinde ayrıca afet bölgesi ilan edildiğinde devletin kredi borçlarını sileceği de belirtiliyordu. Ancak bu ifade de doğru değil. 7269 sayılı kanuna getirilen ek maddelerle afete maruz bölgede yaşayanların afete dayalı zararlarının tahsilinde türlü kolaylıklar sağlanacağına dair ifadelere rastlansa da toptan bir borç silme söz konusu değil. Örneğin 2011'de yaşanan Van depreminde de bölge afete maruz bölge ilan edilmezken "afet destek kredisi programları" açıklanmış, bazı borçlar ertelenmiş ve yapılandırılmıştı. Vergi vb. borçlar hakkında ise Vergi Usul Kanunu'nun 115. maddesinde afet zamanı borçların silinmesi afet bölgesi ilanı dışında bazı şartlara tabi tutulmuş. Yani yaşanan depremlerin büyüklüğü ile borçların silinmesinin arasında bir ilişki bulunmuyor.