1964'ten beri bir NATO projesi olarak devletin içinde örgütlendiler.

Bir diğer isimleri, Anti Sovyetik "yeşil kuşak" idi.

Ama coştukları dönem AKP iktidarı oldu.

2002'den sonra kıta kıta doluştular.

Askeriye, polisiye, adliye, hariciye, maliye, TRT, üniversite, vs.

Tüm bunları siyasetle yaptılar. Siyaset ve onun uzantısı ticaret elbet.

Ne diyorlardı: Rabbim verdikçe veriyor!

Bir önemli farkla. O veren Rab değil, CIA varlıklarıydı. Tüm tarikat ve cemaatler neticede cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olduğu için ABD ve batılı emperyalist odakların dostuydu.

Ama FETÖ doğrudan bir ihanet ve casusluk örgütüydü.

15 Temmuz 2016 onların bir nevi sonu oldu.

Ezildiler ama ölmediler.

Toprağa kadar budandılar, ama yetmedi.

Kökleri hep siyasetteydi çünkü.

Siyasi uzantıları bugün aktif ve sahnede.

Gül, Davutoğlu, Babacan, Arınç ve diğerleri.

AKP içindekiler de var.

Ve o hain NATO FETÖ darbe girişiminden 4 yıl sonra Fethullah ile birebir mücadele eden Müyesser Yıldız, Murat Ağırel, Barış Pehlivan hapiste.

Ergenekon mağduru bu gazeteciler gelinen noktada yine parmaklıklar arkasında.

15 Temmuz gazileri anmaya çağrılmıyor.

4 yıl geçti, FETÖ’nün projesi çoklu baro hayata geçti.

FETÖ’nün istediği gibi uluslararası alanda başımıza bela saracak bir Ayasofya meselesi Pandora kutusundan çıkarıldı.

Atatürk'te birleşecek iken onun imzası "ihanet" olarak nitelendi.

Rusya'ya karşı yeni uçak düşürme ve elçi provokasyonlarının kapısı açıldı.

FETÖ’nün patronu ABD ve NATO'ya yaranmak için FETÖ ile barış görüşmeleri başlamış izlenimi veren daha bir sürü gelişme yaşanıyor.

Tahliyeler, göreve iadeler, yeni terfi ve görevlendirmeler gırla.

Zaten FETÖ'cü takımının bir kısmı diğer etkin tarikatlara sızdı.

O tarikatlar devlette tayin terfi yapar noktaya geldi.

Doğu Akdeniz'deki stratejik başarının mimarı ve Fetömetre'nin mucidi Cihat Yaycı tasfiye edildi.

En önemlisi de cumhuriyet ve parlamenter demokrasiden, meşrutiyet rejimine geri dönüldü.

Bağımsız ve dik duran ülke söylemiyle, Ortadoğu ülkesi olmaya doğru gidiyoruz.

Yeni Osmanlıcılık, Arapçılığa dönüşüyor.

Ecdadımız Arap filan değildi bildiğim kadarıyla.

Ekonomi üretime değil vergiye dayandı.

Çorba tükendi.

NATO ileri karakolu olup Amerikan yardımıyla gemi yüzdürmeyi deneyen ve yolda FETÖ tavizi veren bir çağdışı anlayış hala prim yapıyor.

Liyakat yok.

Taallukat var.

15 Temmuz ile yükselen umutlar bu bahsettiğim tablo ile azalıyor.

Yazının sonunu bir yabancıya bırakıyorum. İbret olsun.

Avusturya'nın ilk Türkiye Büyükelçisi August Ritter Von Kral'ın 1935'te yazdığı "Kemal Atatürk'ün Ülkesi, Modern Türkiye’nin Gelişimi" isimli kitabından alıntı:

"Bazen düşünüyorum da, Atatürk'ün doğduğu yer Selânik, Viyana'ya Samsun dan çok daha yakındı. Neden Viyana'ya değil de Samsun'a çıktığına halen hayıflanırım. Oysa bir Avusturyalı olarak bu adamın bizden birisi olması nedeni ile iftihar edebilirdik.

Mustafa Kemal Atatürk sadece bir deha değil, uzak görüşlü bir devlet adamı, bir kahraman, bir vatansever. Ne dün, ne bugün, ne de yarın, böylesi bir devlet adamı gelmedi ve geleceği de çok çok şüpheli.

Ulusunu kendi gibi vatansever bir millet yapan bu üç isimli adam, meçhule gittikten sonra hiç şüphesiz ebediyete kadar ulusunun arasında her gün daha büyük bir sevgi ile yaşayacaktır..."

Dirisini yenemediler, ölüsünü bile yenemezler. Onun ruhu 80 milyonda yaşıyor.