Özgürlük söz konusu ise, hayat ve aşk feda edilebilir. Bu, bir bireyin tercihidir. Fakat yeni koronavirüs yalnızca birey için değil, tüm insanlar için çok tehlikeli. Sizin seçiminiz başkalarının hayatını riske atabilir. Bu yüzden asıl seçim, özgürlük ile hayat/maske arasında!

YANG CHEN (*)

Geçen sene biri çıkıp da yüz maskesi ve solunum cihazının stratejik bir ürün olacağını söyleseydi komik gelirdi. Fakat şimdi Kovid19 pandemisi nedeniyle bu artık endişelenilmesi gereken bir konu.

Ne hakkında mı endişeleniyoruz? Maske takmak koronavirüsün bulaşmasını etkin bir şekilde önleyebilir mi? Maske takan insanların diğer insanlar tarafından yanlış anlaşılması ve ayrımcılığa uğraması mümkün mü? Gerekli olduğu takdirde cerrahi maske mi yoksa normal maske mi takılmalı? Marketlerde yeterince maske yoksa ne yapılacak? Başka kimse takmasa bile benim takmam gerekli mi? Benim maske takıp takmama özgürlüğüm var, ama eğer takmak zorunda bırakılırsam, neye göre seçim yapacağım? Takıp takmamak gerçek bir sorun.

1. TARİHSEL BİR SORUN

1861 yılında Fransız biyolojist, mikrobiyolojist ve kimyacı Louis Pasteur’ün havadaki bakterilerin varlığını ispatlaması daha fazla insanın modern maskelere ilgi duymasını sağladı. 1897’de Johann Von Mikulicz Radecki, tek katmanlı gazlı bezden oluşan bir cerrahi maske tanımladı. Aynı yıl, sakin bir konuşmanın ağızdan ve burundan bakteri taşıyan damlacıkların yayılmasını sağladığı keşfedildi, bu keşif de etkili bir yüz maskesine ihtiyaç olduğunu doğruladı. 1899 yılında, Fransız bir doktor altı katlı gazlı bezden oluşan bir maske üretti ve bunu bir cerrahi önlüğün yakasına dikti. Doktor maskeyi kullanmak için sadece yakasından yukarı doğru çekiyordu. Bu maske zamanla gelişti ve kulakların arkasına ipler ile serbestçe takılabilen modern maske halini aldı.

1918 Pandemisinde tüm dünyadan 20 milyon insan enfekte olduğunda , yüz maskesi kamuoyunun da dikkatini çekmeye başladı. Fakat 1940’larda enfeksiyonları kontrol etmek için etkili bir yol olduğu düşünülen antibiyotiklerin icat edilmesiyle, yüz maskelerine talep azaldı. O tarihten sonra Batı ülkelerinin yüz maskesine karşı tutumları değişti, fakat Asya’da git gide daha çok kabul gördü. Çin’de 2003 yılında SARS virüsünün patlak vermesi, yüz maskesini ulusal hafızanın bir parçası haline getirdi. Japonya’da ise halka açık ortamlarda yüz maskesi takmak adeta bir alışkanlık hatta kültürel bir öge haline geldi.

2. BİLİMSEL BİR SORUN

Bilim çevrelerinde bile halkın maske takıp takmaması konusunda her zaman iki farklı görüş öne sürülmüştür. Bir grup maske takılmasını tavsiye etmezken ve maskenin gereksiz hatta zararlı olduğunu savunurken, diğer bir grup halkı maske kullanmaya teşvik etmiştir. Maskelerin yeni tip koronavirüsü önlediğine dair yeterince kanıt bulunmadığı için bazıları maske takılmasını tavsiye etmedi.

Fakat şimdi insanlığın önünde daha farklı ve özel bir Kovid19 durumu var. Sağlıkla ilgili konularda karar verirken genellikle kesin bir bilimsel argümanın varlığı önemlidir. Fakat birçok kez, özellikle bilinmeyen bir hastalık veya virüs söz konusu olduğunda, yeterince veri olmasa bile gerekli kararlar alınmalı ve bu kararlar daha sonra güncellenen veri ve bilgiler üzerinden düzeltilmelidir. Böyle zamanlarda, var olan bilgiye, bireysel tecrübeye, risk algısı ve yönetimine güvenmek zorundayız. Bir Çin atasözü: güvenmemektense güvenmek daha iyidir, en azından bu herkes için güvenlidir.”

Bu nedenlerle yüz maskesi konusunda ülkelerin farklı politikalara sahip olduğunu görebiliyoruz. Avusturya, Çekya ve Slovakya gibi Avrupa ülkelerinde yüz maskesi takmak zorunlu bir önlem haline geldi. SARS tecrübesinden geçen Çin ve MERS tecrübesinden geçen Güney Kore’de ise yüz maskesi takmak sağduyu haline geldi.

3. BİR DEVLET SORUNU

Kovid19 pandemisi başladığında, Çin’de maske ihtiyacının karşılanmasında sorunlarla karşılaşıldı. Talebi karşılayamayan arzdan dolayı hükümet kontrolü ele aldı, fiyata ve satışa kota koydu. Fiyatları yükseltmek yasadışıydı. Bu kural bir maske bulmanın bile zor olduğu klinikler, hastaneler ve alışveriş siteleri için de geçerliydi.

Shanghai (Şanghay) yönetimi vatandaşlara eczanelerden maske alabileceklerini bildirdiğinde, ertesi gün pek çok insan kuyrukta bekledi. Bu da kalabalık bir ortama neden oldu. Şaka gibi: bir maskesi olan beş maske almak için çıktı, fakat bir tane bile alamadı ve elindekini harcadı. Kısa bir süre sonra, yönetim vatandaşların komşu eyaletlerden de maske sipariş edebileceklerini, evden ayrılarak toplu ortamların oluşturulmaması gerektiğini bildirdi.

Amerika’da ise başka bir durum görüldü. 31 Mart’ta ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) şöyle bir kural koydu: “Önerilen maskeler cerrahi maske veya N95 değildir. Cerrahi maske ve N95’lerin, son CDC kılavuzunda tavsiye edildiği gibi sağlık çalışanlarına ayrılmasına devam edilmeli.” Bunu okuduktan sonra şunu sormaktan kendimizi alamadık: Sağlık çalışanları için bu denli önemli olan bu maskeler sıradan insanlar için neden önemli değil? CDC’in sağlık çalışanı olmayan kişilere de N95 veya cerrahi maske önermemesinin sebebini anlamak zor.

4. BİR ÜRETİM SORUNU

Dürüst olmak gerekirse sıradan bir yüz maskesi aslında nitelikli bir maske değil. Sırf Kovid19 pandemisi nedeniyle, Çin’in yıllık maske imalatı ve ihracatının tüm dünyanın payı içinde yüzde 50 olduğunu öğrendim. Bu konuda Çin dünyada birinci. İstatistiklere göre, Çin’in yüz maskesi üretim kapasitesi geçen yıl günlük 20 milyon, yıllık ise 5 milyar tanenin üzerindeydi.

Pandemi sırasında, iç pazardaki ve artan ihracattaki talebi karşılamak için, 30’dan fazla eyalet, özerk bölgeler ve belediyeler başarılı bir şekilde yeni maske üretimleri yapılmasını sağladı. Pek çok Çin şirketi gece gündüz maske üretmek için çalıştı. Bu nedenle 5 Nisan’da, Çin’deki günlük üretim kapasitesi 200 milyona çıktı. 1 Mart ve 4 Nisan arasında da toplam maske ihracatı 386 milyonu buldu.

5. SOSYAL BİR SORUN

Her ne kadar 2003’deki SARS virüsünden sonra maske takmak Çin'de toplumsal hafızanın bir ögesi haline gelmiş olsa da hiçbir zaman bu kadar popüler olmamıştı. Önceden maskeler genelde kışın veya yoğun kirliliğin olduğu bazı yerlerde takılıyordu. Buna karşılık Batı, bazı sosyal çağrışımlar nedeniyle maske takmakta ikilem içindeydi. İlk olarak, maskenin sadece hasta olan bireylerce takıldığına inanıyorlardı. İkincisi; Fransa, Almanya ve Hollanda gibi pek çok ülke çarşaf ve maske yasağı getirmişlerdi. Yüzü örten hiçbir malzemenin kamu alanlarında kullanılamayacağı kuralı, aşırı dinci kuvvetler ve suç çetelerine karşı alınmış bir önlemdi. Üçüncüsü, Amerika’daki bazı AfroAmerikanlar, markette alışveriş yaparken çete üyesi sanılarak polisi aramasından veya direkt polis sorgusundan çekindikleri için daha fazla ikilem içindeydiler: maske takmasa virüs yayılacak, taksa polisin dikkatini çekecek.

6. POLİTİK BİR SORUN

Maske küçük bir şey olsa da, ülkede politik tartışmalara neden olabilir. Örneğin ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, 28 Nisan’da Minnesota’daki bir kliniği ziyaret ettiğinde maskeli değildi. Oysa çevresindeki yetkililer, muhabirler ve hastalar dahil herkes maske takmıştı. Acaba görevliler maske takması gerektiğini hatırlatmayı mı unutmuştu? Veya maske takması gerektiğinin farkında bile değil miydi?

Çin’de de aynı durumla karşılaşıldı. Kovid19 pandemisi henüz yeni başladığında bazı yerel yetkililer maske takmamışlardı ve bazıları da basın toplantısı sırasında maskelerini yanlış takmışlardı. Bu durum kamuoyunun tepkisini çekti. Ülkenin liderlerinin bu konuda büyük sorumluluklarının olması anlaşılabilir bir şey. İnsanların hayatını samimi bir şekilde önemseyen bir lider istese de istemese de diğer insanları korumak için maske takar. Kovid19 açısından maske takmamak bir cesaret gösterisi değil, virüse karşı savaşma beceriksizliği ve liderin, halkının yaşama hakkını koruma sorumluluğuna aykırı davranmasıdır.

7. DİPLOMATİK BİR SORUN

Son günlerde, bazı Batı Medya kuruluşları ve politikacılar, Çin’i yüz maskesi politikası nedeniyle suçladı. Çin’in yüz maskesi bağışını, halkın sempatisini kazanmak, politik sisteminin propagandasını yapmak ve jeopolitik avantajlar sağlamak amacıyla gerçekleştirildiği iddia edildi. Gerçekte ise Kovid19 sırasında Çin pek çok ülke ve kuruluştan malzeme ve para yardımı aldı. Çin minnettarlığının karşılığını vermeyi bilen bir ülke. Çin’de pandemi kontrol altına alındı. Fakat başka ülkeler hâlâ pandemi ile boğuşmakta. Bu durumda Çin diğer ülkelere yardımcı olmalı. Çin yardımda bulunmazsa aynı politikacılar tarafından bencil ve zalim olarak suçlanacağını düşünüyorum. Bu politikacılara göre Çin ne yaparsa yapsın, her zaman yanlış yapar. O zaman Çin gelecekte ne yapacak? Bir Çin sözü vardır: yüksek ses ikna edici değildir ve adil olan insanın gönlüne kendiliğinden yerleşir. En iyi yolun bu politikacıları umursamamak ve doğru şeyi yapmaya devam etmek olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle Çin ihtiyacı olan ülkelere maske ihraç etmeye devam etmelidir.

8. STRATEJİK BİR SORUN

2020 yılına gelindiğinde yüz maskelerinin tüm ülkelerin güvenliğini ilgilendiren stratejik bir ürün haline geleceğini kim hayal edebilirdi ki? Şu an ise yüz maskesi ve solunum cihazı stratejik ürünler. Bu açıdan bakıldığında birçok ülke bu küresel salgın sonucunda şirketlerini denizaşırı ülkelerden çekme eğilimi gösterecektir. Bunun nedeni ise bir ulusal güvenlik meselesi haline gelen yüz maskesi ve solunum cihazı tedarik zincirinin güvenliğinin sağlanması zorunluluğudur. Başka bir deyişle, pandemiden sonra her ülke ulusal güvenliği ve yaşamı ile yakından ilgili olan endüstriyel zincirini kontrol etmeye çalışarak ulusal ekonomi dönemine dönecektir. Liberal küreselleşmeci sistem ise gelecekte daha da ciddi zorluklarla karşılaşacak.

Macar Şair Sandor Petofi’nin Özgürlük ve Aşk diye bir şiiri var:

"Özgürlük ve Aşk

"Bu ikisine sahip olmalıyım

"Aşkım için feda ederim

"Hayatımı

"Özgürlüğüm için feda ederim

"Aşkımı.”

Özgürlük söz konusu ise, hayat ve aşk feda edilebilir. Bu, bir bireyin tercihidir. Fakat yeni koronavirüs yalnızca birey için değil, tüm insanlar için çok tehlikeli. Sizin seçiminiz başkalarının hayatını riske atabilir. Bu yüzden asıl sorun, özgürlük ile hayat / maske arasında nasıl bir seçim yapacağımızdır.

***

(*)Shanghai Üniversitesi, Liberal Sanatlar Kolejinde Tarih bölümü doçenti ve Shanghai Üniversitesi Türk Araştırmaları Merkezinde yönetici müdür. Yang Chen, Türkiye hakkında iki kitap yazdı. Ayrıca World Religious Culture, West Asia and Africa, Arab World Research ve China Social Science Today gibi dergilerde pek çok makale yayınladı. Ana çalışma alanı Ortadoğu ve Türkiye.