24 Ağustos günü ABD WSJ gazetesi, ABD Hazine bakanlığı tarafından, “ABD’nin Rusya’ya yaptırımlarını delerseniz, aynı yaptırımlara siz de tabi olursunuz” içerikli bir mektubun TÜSİAD’a gönderildiğini yazıyordu. Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Nebati ABD’ye hitaben, attığı tivitte “ABD’nin müttefikimiz olduğu, bölgedeki sorunları birlikte çözmemiz gerektiği ve yaptırımların delinmesine asla izin vermeyeceğiz vs.” diye anlatmıştı. Daha sonra Nebati bu mektubun sadece TÜSİAD’a değil; MÜSİAD ve TOBB’a hitaben de gönderildiğini açıkladı.

Bu gelişmelerin ardından ilk hareketlilik İş Bankası ve Denizbank’tan geldi. Rus bankalarının, Atlantik yaptırımları kapsamında ABD’li VİSA ve Mastercard uygulamalarının kullanımına yasak gelmişti. Dolayısıyla, bu kartların yerine Rusya’da MİR isimli, Rus yazılımının kullanıldığı sistem devreye girmiş, Rus turistler yaptıkları harcamalarda bu kartları kullanmaya başlamıştı. Manavgatlı turizmciler bana ulaşarak, bu kartların tüm Türk bankalarında kullanımının yaygınlaşmasının basın aracılığı ile talep edilmesini istediler. Rus turistler alışverişte güçlük çekiyorlardı. Türkiye’de üçü kamu, beş banka bu kartları sistemine dahil etmişti. Şimdi özel iki banka sistemi askıya alıyorlardı. Bu hareket ABD’den gelen mektubun ilk sonucu idi. Hâlbuki Türkiye’ye en fazla gelen turist sayı olarak Rus turistlerdi. Rus turistler cari açığın kapanması açısından Türkiye için çok önemliydi. Merkez Bankası istatistiklerine göre Bu yıl temmuz ayına kadar Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısı toplam 21.019.143 bu sayının yaklaşık yüzde 10’u 2.007.689 ile Rus turistlerden oluşuyor. En fazla turist Almanya’dan gelenler 2.563.633 olarak görünse de, bunun önemli kısmının Almanya’da yaşayan soydaşlarımızın olduğu açıktır.

ABD’ye verilen taviz burada kalacaksa sorun olmayabilir, ancak bunun devamı Rusya ile başka ilişkilerimizde de devam ederse sorun çok büyür. Atlantik hangi konularda Rusya’ya yaptırım uyguluyor? Enerji alanında. Rusya’dan doğalgaz, petrol ve kömür almıyorlar. Rus uçaklarına uçuş yasağı uygulanıyor, Rus bankalarının swift sistemini kullanması yasak vs.

TÜPRAŞ VE STAR GRUBU İRAN’DAN AKARYAKIT ALMIYOR

Biz eğer bunları da uygularsak, özellikle enerji aldığımız ana ülke olan Rusya’yı devre dışı bırakırsak çok önemli sorun yaşarız. Ayrıca turizm, yaş sebze meyve ticaretimiz yani tarımımız da büyük darbe yer.

Eğer bunları yapmazsak ve Atlantik bize de yaptırım uygulamaya başlarsa ne olur? Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ABD Türkiye’de özel sektörü tehdit ediyor. Bunu daha önce de belirtmiştim. Özel sektör Türkiye’nin yumuşak karnı. İran’a ABD’nin uyguladığı ambargoya özel sektör firmaları katılıyor. Örneğin TÜPRAŞ ve Star grubu İran’dan akaryakıt almıyor. Ancak, doğalgaz alımı kamunun elinde olduğu için BOTAŞ İran’dan rahatlıkla doğalgaz temin ediyor.

Atlantik bize yaptırım uygulamaya kalkarsa en önemli darbe TÜİK istatistiklerine göre temmuz ayı dahil, Rusya’ya ambargo uygulayan Atlantik ülkelerine yaptığımız ihracat tutarı olan 84.345.517 dolar ihracattan mahrum kalma olasılığımız olması. Bu tutar, toplam ihracatımız olan 144.331.488 doların yüzde 58’ine ulaşıyor.

DÜŞMAN İLİŞKİLERİ GİBİ

Batı ile diğer ilişkilerimize baktığımızda, özellikle savunma alanında ciddi sorunlarımız olduğu görünmektedir. ABD’nin doğu sınırlarımız hariç bizi silahla kuşatması, parası ödendiği halde F35’lerimizin teslim edilmemesi, F16 uçakları konusunda ayak direme (bence verilmeyecek), Patriot verilmemesi sonucu Rusya’dan S400 alımı. Savunma alanında ilişkiler, bırakın müttefik ilişkilerine, düşman ilişkileri gibi.

Türkiye’nin özellikle 1980 yılından bu yana neoliberal politikalarla yönetilmesi ve dolayısıyla ekonomik olarak ciddi zafiyetler içermesine karşın Amerika ve Avrupa’da da ciddi ekonomik zafiyetler bulunmaktadır.

GEÇİCİ BİLE OLSA GÜVENİ ZEDELİYOR

2008 yılında ABD’de başlayan ekonomik kriz, pandemi sürecinde ve Rusya’nın Ukrayna’da NATO kuşatmasını yarma operasyonu sırasında artarak kırılma noktalarına yakın yerlere gelmiştir. ABD Merkez Bankası FED’in sürekli faiz yükseltmesi iki açıdan ABD ekonomisini yıpratmaktadır. Birincisi; piyasadan sürekli dolar geri çekilerek, Merkez Bankasına geri dönmesi sağlanmaktadır. Bu hareket yatırımların azalmasına neden olmakta ve durgunluğa yol açmaktadır. İkinci olumsuzluk ise “zombi şirketler” olarak adlandırılan, bugüne kadar “0” faiz ile fonlanan ancak pozitif değer yaratma yeteneğinden yoksun şirketlerde faiz yükü artmaya başlamaktadır. Bu yük zaten kârlılıkları olmayan bu şirketlerin bir süre sonra batmasına neden olacaktır. Bu da piyasalarda işsizliği arttıracaktır.

Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, ABD’nin Rusya bağımlılığı olmaması nedeniyle ABD için sorun olmasa da ABD müttefiki diğer Atlantik ülkelerinde, ABD’deki saydığımız sorunlara ek olarak özellikle önümüzdeki kış aylarında önemli sosyal sorunlara yol açacak, enerji kriz başta olmak üzere bazı diğer iş kollarında da önemli sorunlara neden olmaktadır.

Sonuçta ABD dolar hegemonyasının dünya çapında sarsılmaya başlaması, buna karşılık dünya ülkelerinde ABD’nin azalan gücünün hissedilmesine karşılık, özellikle Asya ülkelerinde başlayan silahlı direnme, hatta Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine ve Rusya’nın Ukrayna’ya silahlı müdahaleleri, ABD’nin önemli stratejik mevzilerde gerilemesine neden olmaktadır.

Sonuca gelirsek; bugün hükümet ABD’ye karşı oyalama taktiği uygulayarak zaman kazanmaya çalışmaktadır. Özellikle Sn. Cumhurbaşkanı’nın konuşmaları Asya ile işbirliği konusunda ciddi adımların atılacağı izlenimini vermektedir. Özbekistan’ın Semerkant kentinde yapılan son toplantıda, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üyelik konusunda adım atılacağı şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı, ayrıca Soçi’de Rus lider Putin ile görüşmesinde Rusya ile ticareti 100 milyar dolar dolaylarına çıkaracaklarından bahsetmiştir. İran ile de yapılan Tahran zirvesinde, karşılıklı ticareti geliştirecekleri mesajı vermiştir.

Bu açıklamalar ve ilişkiler sonucunda ABD’nin mektubu karşısında geri adım atılması, geçici bir durum olarak düşünülebilir. Ama bu geri adımlar Rusya, İran ve Çin’de bize karşı güveni zedelemektedir.

SİVAS KONGRESİ KOŞULLARI

Türkiye’nin önünde bugün yine çok zor bir tercih süreci vardır.

Türkiye; Kurtuluş Savaşı öncesi Sivas Kongresi koşullarını yaşamaktadır. Sivas Kongresi’ne katılan delegelerin önemli kısmı ABD mandasının kabulü yönünde oy kullanmışlardır. O günün koşulları içinde Amerikan Mandası kabul edilebilir bir tercih olarak görülebilirdi. Mustafa Kemal, Sivas Kongresi’nde mandacılığı elinin tersi ile iterek “Ya İstiklal Ya Ölüm” sloganı ile bağımsızlığı tercih etmiştir.

Bugün de Türkiye bu tercihler ile karşı karşıyadır. Türkiye sonuçta bağımsızlığı tercih edecek ve Üretim Devrimi programını uygulayacaktır.Aydınlık