İzmir merkezli 50 ilde FETÖ'nün TSK yapılanmasına yönelik 'ankesör' operasyonunda 295'i muvazzaf, 304 kişi hakkında başlatılan geniş çaplı operasyonun şifrelerini emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'la konuştuk. Üçok, TSK içerisinde yaklaşık yüzde 2030 civarında FETÖ’cünün hâlâ mevcut olduğu görüşünde.


GAMZE ÇINLAR / VERYANSIN TV

İzmir merkezli 50 ilde bugün FETÖ’nün TSK yapılanmasına yönelik düzenlenen 'ankesör' operasyonunda 295'i muvazzaf 304 kişi hakkında gözaltı kararı verilmişti.

Örgütün TSK yapılanmasına yönelik bugüne kadar yürütülen en geniş çaplı operasyonlardan biri olarak değerlendirilen bu gözaltılar FETÖ’nün hâlâ TSK içerisinde de nekadar etkin olduğunu gözler önüne serdi.

Konuyla ilgili Veryansın Tv’nin sorularını yanıtlayan emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, TSK içerisinde yaklaşık yüzde 2030 civarında FETÖ’cünün mevcut olduğu görüşünde. Yürütülen ankesörlü telefon operasyonlarının çok önemli olduğunu belirten Üçok, ‘Fetömetre’nin yanı sıra ankesör soruşturmasının da tüm kurumlar için uygulanması gerektiğini vurguladı.

Ahmet Zeki Üçok’un sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

İzmir’de yürütülen bu geniş çaplı 'ankesör' operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu soruşturma İzmir Savcısı Can Tuncay tarafından yürütülüyor. Ankesör konusunda da, hem bu işi başlatan hem de Türkiye’de en çok ankesör soruşturması yürüten savcıdır kendisi. Ankesör soruşturmaları TSK’nın, Emniyet’in, MİT’in birikimlerini bir araya getirdiği soruşturmalardır. Tüm veriler karşılaştırılarak yürütülen bir soruşturma olduğu için de hata oranı çok düşük.

Hatta 15 gün önce soruşturma savcısı Ankara’da Genelkurmay’a giderek kendi elindeki bilgilerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin elindeki bilgileri karşılıklı teyit ederek operasyonu başlattı.

‘ÖRGÜT HER GEÇEN GÜN ETKİNLİĞİNİ KAYBEDİYOR’

İzmir’deki operasyonda TSK içerisindeki FETÖ yapılanmasının hâlâ varlığını sürdürdüğünü ama çok başarılı soruşturmalarla her geçen gün etkinliğini kaybedecek kadar geriletildiğini görüyoruz.

Bu tabiki zor bir süreç. MİT’ten, Emniyet’ten gelen bilgiler, TSK’nın kendi yapmış olduğu soruşturmalar neticesinde elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi, idarenin kendi elinde bulunan, bu kişiyle ilgili irtibatı, çevresi vs. bu tür hususlar birlikte değerlendirilerek yapılan bir soruşturma. Bence çok da başarılı. İnşallah devamı da gelir.

Gözaltına alınan askerler arasında 15 Temmuz’dan sonra göreve getirilenlerin de olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Evet, 2016’dan sonra gelenler de var. TSK olsun, Emniyet olsun, MİT olsun 15 Temmuz’un etkisiyle neredeyse hafızasını yitirmişti. O yüzden bu süreçte arada kaynayanların olması da normaldir. Bunlar daha sonraki süreçlerde tespit ediliyor.

‘Ankesör’ yöntemi başka kurumlar için de uygulanabilir mi?

Yargıda ve TSK’da uygulanıyor. Bunun Emniyet’te, MİT’te ve yine özellikle de Turkiye Cumhuriyeti’nin hayati kurumlarının hepsinde, devlet için önemli saydığımız kritik görevlere getirilecek her kişide uygulanması gerekir. Kurum olarak düşünülmemeli. Devletin güvenliğine ilişkin görevlere atanacak kişilerin hepsine ankesörlü sistemin uygulanması lazım. Geçmişi kimsenin silmesi mümkün değil. Telefon kayıtlarımız elektronik iz olarak duruyor ve bunları da bizim savcılarımız, emniyet güçlerimiz başarıyla buluyorlar. 

Sizce FETÖ, TSK içerisinde hâlâ ne kadar etkindir? 

TSK’da bugüne kadar tespit edilenler dışında yüzde 2030 civarında FETÖ’cü hâlâ mevcuttur diye düşünüyorum. 2016’dan sonra yaklaşık 17 bin subay alındı. Yine 2025 bin civarında astsubay alındı. Bunların hepsi üniversitelerden alınanlar. Harp okulu veya astsubay okulu mezunu değiller. Bunların içerisinden de FETÖ’nün TSK’ya soktuklarının olduğunu varsayarsak yüzde 2030 civarı vardır hala.

Daha önce ‘Fetömetreyi’ bütün kurumlar için önermiştiniz. Şimdi de ‘ankesör’ yöntemini öneriyorsunuz. FETÖ’yle mücadele için bunlar yeterli mi?

Zaten FETÖ’yü tespit etme yöntemlerimiz çok fazla değil. Daha önce ByLock vardı biliyorsunuz. Daha sonra çok başarılı bir şekilde ‘ankesörlü telefon’ çıktı. Bu en etkili olan. Bir de tabi TSK içerisinde ‘Fetömetre’ uygulandı. Amiral Cİhat Yaycı’nın bulduğu ve geliştirdiği algoritma. Bu çok etkiliydi. Orada yüzlerce kriter değerlendirildikten sonra bir sonuç çıkarılıyordu. Çok ayrıntılı olduğu için keşke bütün kurumlar ‘Fetömetre’yi uygulasa. Onu uygulayamıyorsa bu ankesör veya sabit hat soruşturmalarındaki yöntemleri uygulayabilirler. Hem daha pratik. Telefonları bizim ankesör havuzuna koyduğunuz zaman kolaylıkla tespit edilebiliyor. Yeter ki siyasi irade olsun.

‘TSK DIŞINDA FETÖ’YLE MÜCADELE EDEN BİR KAMU KURULUŞU YOK’

Cumhurbaşkanı 15 Temmuz’dan önce tek başına FETÖ’yle mücadele ediyordu. 15 Temmmuz’dan sonra bazı kurumlar o şokla bir mücadeleye giriştiler. Ancak görüyorsunuz Türk Silahlı Kuvvetleri dışında FETÖ’yle mücadele eden bir kamu kuruluşu yok. Her gün televizyonlarda duyuyorsunuz; 'TSK’dan 1520 kişi alındı' diye… Ancak YÖK’ten, İçişleri Bakanlığı’ndan veya Milli Eğitim Bakanlığı’ndan 50 kişi alındı diye duymuyoruz.

‘TOPYEKÛN MÜCADELE OLMADIĞI İÇİN FETÖ’YÜ TEMİZLEYEMİYORUZ’

Daha önce derlerdi ya ‘PKK ile mücadele sadece askerlerle yapılmaz’ diye. FETÖ’yle mücadele de sadece savcı, emniyet ve TSK’daki bir avuç arkadaşımızın üzerine kaldı. Topyekûn mücadele olmadığı için bütün kurumlarda FETÖ’nün temizlenmesini sağlayamıyoruz ne yazık ki.

‘YETER Kİ İRADE ORTAYA KONULSUN’

Burada siyasi iradenin kendi iradesini ortaya koyup FETÖ’yle mücadelenin bütün kurumlarda yapılması için gerekli çalışmaları yapması lazım. Her il, ilçe, kurumda görevlendirilecek savcı, emniyet görevlileri buna benzer çok başarılı soruşturmalar yapabilirler. Yeter ki 15 Temmuz sonrasında gösterilen irade burada da ortaya konulsun.

‘Ankesör’ yönteminin tartışmalı olduğuna ilişkin bazı yorumlar yapılıyor.  Fetömetre’de de böyle bir hava estirildiğine şahit olduk. Bu yöntemleri sorgulayan bir kesim var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

FETÖ’yü en çok sarsan yöntemlerin başında ByLock geliyordu. İlk önce ByLock’u karalamalar, itibarsızlaştırmalar başladı. FETÖ kamuoyu yaratma konusunda dünyanın en yetenekli örgütüdür. Sürekli kamuoyu algısı üzerinden operasyonları yaptı. Böylelikle kendisine en çok zarar verdiğini düşündüğü kişi, kurum ve yöntemlerin hepsine savaş açtı. FETÖ’yle mücadele eden gazetecilere, bilim insanlarına, askerleri karalamak için kampanya başlattı ve itibarsızlaştırmaya çalıştı…

'BU ÜÇ YÖNTEM ONA ÇOK ZARAR VERİYOR'

Kendisine en çok zarar veren yöntem olarak ByLock, Fetömetre, ankesörü itibarsızlaştırmak için elinden geleni yapıyor. Çünkü bu yöntemler ona çok zarar veriyor. Hatırlayın Cihat Yaycı’yı Birleşmiş Milletler’e kadar şikayet ettiler.

Ankesörlü telefonla ilgili de yok 'bir saniye konuşmuş' da gibi iddialar… Halbuki bu yöntemler en ince ayrıntısına kadar araştırılarak ortaya konulmuş.

Çok rahatsız oluyorlar. Bunların aleyhine konuşanlar da zamanında FETÖ’yle kol kola girmiştir, onun yolunda bir sürü toplantılara katılıp açıklamalarda bulunmuştur. Eski bağları depreşiyor ve FETÖ’yle mücadeleye karşı yapılan bu yöntemler hakkında çıkıp konuşuyorlar. Bu kişilere bu gözle bakıyorum.