Yeni Havalimanı’nın metro inşaatı kaynak yetersizliği yüzünden yapılamazken, Kanal İstanbul projesi için 75 milyar TL’nin bütçeden aktarılması gündemde. Uzmanlar ise uyarıyor, milletin bütçesi refahı artıracak alanlara aktarılmalı. Tarım ve sanayideki problemler önceliğimiz olmalı.

RECEP ERÇİN

Sanayicisinden taksicisine, sokaktaki işsiz vatandaştan ihracatçısına herkes şu günlerde Kanal İstanbul’u konuşuyor. Haftaiçi İstanbul Sanayi Odası Meclisi’nde yapılan açık oturumun soru cevap kısmında bir sanayici uzmanlara şu soruyu sordu: “Çin, Kuşak Yol projesi ile geliyor. Avrupa’da rakibimiz olacak. Deprem gerçeği kapıda. Geceleri uykumu kaçırıyor. Bu kadar sorun varken 75 milyar liralık bir kaynağı aktaracağımız bu kanal projesi nereden çıktı, vazgeçirmek için Hükümeti nasıl ikna ederiz? Soruyu buradaki herkese soruyorum.” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği bir proje olduğu için sanayicinin bu samimi sorusunu elbette açık oturumdaki hiçbir uzman cesaret edip yanıtlayamadı. Ancak geniş tanımlı bakıldığında 7.5 milyon işsizin kanal değil geçim derdinde olduğu aşikar. Yine aynı akşam Ekonomi Gazeteciler Derneği’nin düzenlediği Yeni Yıla Merhaba etkinliğinde konuştuğumuz, Ak Parti üyesi ve daha önce milletvekili adayı da olmuş bir sanayici de, Türkiye’nin ekonomik sorunlarına odaklanılmasının daha doğru olacağını ifade etti. Önceki haftaki haberimizde sizlere bu projenin bütçeden yapılması durumunda bir kamu borç krizine kapı açacağını uzmanların görüşleriyle aktardık. Bu hafta ise minimum 75 milyar TL’ye mal olması beklenen proje Türkiye’nin ne kadar önceliği konusunu ele aldık. Böyle bir kaynak, onlarca risk barındıran kanal projesi yerine hangi alanlara aktarılmalı. Uzmanların ortak görüşü projenin Türkiye’nin önceliği olmadığı yönünde.

ÖNCELİK TARIM OLMALI

İktisatçı Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, Türkiye’nin tarıma dayalı sanayi ve tarımsal üretimde, imalat sanayiinde çok ciddi problemleri olduğuna işaret ederek, Kanal İstanbul için bütçeden harcanması öngörülen 75 milyar TL’nin bu alanlara aktarılması gerektiğini ifade etti. Mevcut jeopolitik gelişmeler, ABD yaptırımları gibi riskler nedeniyle Kanal İstanbul’a dışarıdan kredi bulunmasının zor olduğunu kaydeden Prof. Dr. Uzunoğlu’nun değerlendirmeleri özetle şöyle oldu: “Bu projenin maliyetinin 75 milyar TL’de kalıp kalmayacağı belli değil. Bakınız daha Yeni Havalimanınız ne kadara mal olduğu belirsiz ve henüz metrosunu bile yapamadık. Bu proje bütçede bir gedik açar. Türkiye’nin üreten sektörlerinde ciddi problemler var bunlar önceliğimiz olmalıdır. ABD’de çiftçinin 6 dolar maliyeti varsa bunun 1 dolarını devlet karşılar. Bizim üreticimiz bitme noktasına vardı. Tarımda ciddi sorunlarımız var. Tarımsal üretimde paketleme anlamında ciddi sorunlar var. Bunları çok daha küçük yatırımlarla çözebiliriz. Sanayide katma değerli üretime kaynak aktaralım. İhracata daha çok kaynak aktaralım. Ciddi bir işsizlik problemimiz var. Ama önceliğimiz bir kanal projesi değil. İstanbul’un, Ankara’nın altyapısı yetersiz; belediyelere kaynak aktarılmıyor. Bizim ilave elektrik üretmek yerine mevcut dağıtım kanallarını verimlileştirmemiz lazımken; çünkü enerjide, suda altyapı eksikliği yüzünden ciddi israf ve kaçaklar söz konusu, kanal projesi önceliğimiz olmamalı. Çok daha ilerde eğer bütün şartlar uygun olursa ve eğer gerçekten gerekliyse belki düşünülebilir.”

SANAYİNİN DURUMU ORTADA

Sadi Uzunoğlu’nun belirttiği özellikle, taze sebze ve meyve özelinde paketleme yani kağıt sektöründe bir milyar dolarlık yatırım ülkenin büyük bir açığını kapatabilir. Ağustos ayında konuştuğumuz Türkiye İhracatçılar Meclisi Lojistik Konseyi Başkanı Bülent Aymen, Türkiye’nin her yıl bir milyar doları kağıt ithalatına harcadığını, bu kadarlık bir yatırımla yerli üretime geçilebileceğini belirtmişti. Diğer yandan dün TÜİK 2018 yılına ilişkin Sanayi Ürün (PRODCOM) İstatistiklerini açıkladı. İstatistikler gösterdi ki; imalat sanayinde 2018 yılında üretilen ürünlerin sadece yüzde 3’ü yüksek teknoloji içeriyor. Üstelik bu oran 2016’da yüzde 3.3 iken gerileme yaşanmış. Türkiye’nin ihracatında da yüksek teknoloji ürünlerin payı yüzde 4’lerde kalıyor. 75 milyar TL’lik kaynağın bu alanlara aktarılmasıyla ülke refahına, Kanal İstanbul gibi bir projeden, kat kat fazla fayda sağlanacağı açık.

DOĞU’YU KALKINDIRALIM

İktisatçı Prof. Dr. Esfender Korkmaz da, Türkiye’nin bölgeleri arasındaki gelir uçurumuna işaret ederek, hazır bölücü terör örgütünün de beli iyice kırılmışken, Doğu ve Güneydoğu’yu kalkındıracak projelere kaynak aktarılmasını önerdi. 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) Doğu ve Güneydoğu’nun kalkınması için plan ve projeler yaptığını hatırlatan Prof. Dr. Esfender Korkmaz, şu görüşleri dile getirdi: “Bu bölgelerde kamunun altyapı yatırımlarını tamamlanmalı, özel yatırım teşvik edilmeli, kalkınma için Hükümet öncülük etmeli; elverişli yatırım konularında, devlet yatırım yapmalı ve bu yatırımlarda o yörede oturanlar çalışmalı. Bu yatırımlarda çalışanlar maaşlarının dörtte birini vererek bu fabrikalara ortak olabilir. Zaman içinde devletin payı tamamıyla yöre halkına geçmiş olur. Yine devletin içinde olduğu bölgesel yatırım kooperatifleri kurulabilir. Devletin altyapı yatırımları dışında doğrudan yatırım yapması önemli. Devlet bazı illerde şu yatırımları yapabilir; Tunceli’de kaynak suyu imkanları var. Güneydoğu ve Orta Doğu’ya hitap eden bir içme suyu tesisi kurulabilir. Ortadoğu’ya ihracat yapılabilir. Ardahan ve Kars’ta ortak, organik tarım ve hayvancılık organize bölgesi kurulabilir. Organik hayvan ürünleri üretim tesisi yapılabilir. Dünyada organik ürünlere olan talep artmaktadır. Mardin’de sanatkar fazladır. Hediyelik eşya ve örme eşya sektöründe ihracat potansiyeli var. Yatırım yapılabilir. Oltu’da, oltu taşı işleme tesisleri kurulabilir. Çorum, nohut ürünleri işleme fabrikası kurulabilir. Hakkari’de, deri işleme ve ürünleri tesisleri kurulabilir. Bayburt’ta prestijli inşaat projelerinde kullanılan Bayburt doğal taşı üretimi ve ihracatı yapılabilir. Artvin’de Kafkas arısı üretimi ve organik bal üretim tesisleri yapılabilir.”

SANAYİCİLERİN ACİL TALEPLERİ BEKLERKEN...

İktisatçı Prof. Dr. Esin Ergin, Türkiye'nin ileri sanayi ürünlerinde geri kaldığına işaret ederek, öncelikle üç temel alana kaynak aktarılması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Ergin, şunları söyledi: "Temel tarım ürünleri, madende yeni ileri yatırımlara ihtiyaç var. Üçüncü olarak ise acilen eğitimde matematik ve mühendislik yani fen bilimleri merkezli bir eğitim modeli için kaynak ayrılması gerekiyor. Yoksa 21. yüzyılın ileri sanayi ürünleri anlamında çok geri kaldık."

Diğer yandan plastik sektöründe faaliyet gösteren sanayicilerle konuştuğumuzda Petkim'i işaret ederek, tesisin sektörün hammadde ihtiyacını yüzde 75'ini karşıladığını, bu alanda dışa bağımlılıktan kurtulmak için en beş tane daha Petkim'e ihtiyaç olduğunu bildirdiler. Rönesans Holding Ceyhan'da bir petrokimya tesisi için çalışmalara başladı. Maliyetinin 1.2 milyar dolar olduğu açıklandı. Buna göre Kanal İstanbul'un yarı maliyetine yani 6 milyar dolara petrokimyadaki dışa bağımlılık sonlandırılabilir.

Yine TMMOB Maden Mühendisleri'nin yaptığı çalışmaya göre ülkemiz krom zengini. Adanalı sanayiciler ülkeye üç adet ferrokrom tesisi kurulmasını öneriyor.

Demir ve demirdışı metaller sektöründe faaliyuet gösteren ihracatçılar da 40 ülkede açılmış 700'e yakın noktada LME deposu varken, Türkiye'de olmadığını bu konuda bir mevzuat çıkarılması ve küçük bir yatırım yapılmasıyla bu eksikliğin giderilebileceğini yıllardır dile getiriyorlar.

CARİ AÇIĞI SIFIRLAYACAK TEŞVİKLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen yıl “cari açık sorununu kökten çözmek” amacıyla (proje bazlı süper teşvik programı) toplam değeri 134 milyar TL olan 23 yatırıma proje bazlı teşvik verileceğini açıklamıştı. Bu kapsamda 35 bini doğrudan olmak üzere 134 bin kişiye istihdam sağlanacaktı.

Sözkonusu 23 proje arasında elektrikli araç batarya sistemleri geliştirilmesi ve üretimi (Vestel), Osmaniye’de cevherden yeni bir demirçelik üretim tesisi (Tosyalı), sıfırdan iki adet yeni petrokimya tesisi (SASA) ve polietilen ve polipropilen üretimi tesisi (METCAP) gibi dev projeler de yer alıyor. 23 projenin yatırıma dönüşmesi halinde Türkiye’nin yüksek büyüme dönemlerde verdiği büyük cari açık radikal bir şekilde azalacaktı. Sadece Tosyalı Holding’in gerçekleştireceği yatırım çerçevesinde üretilecek yüksek kalite yassı demirçelik üretiminin cari açığımızda yıllık 3 milyar dolar iyileşme sağlaması bekleniyordu. DPT uzmanları 134 milyar TL’lik yatırıma kamu teşvikinin miktarının yaklaşık 44 milyar lira olacağını hesapladılar. Açıklanan destek henüz gerçekleşmiş değil. “Kanal İstanbul’un toplamda 150 milyar olacağı düşünülürse cari açığı sıfırlayacak 3 paket daha devreye girebilir.

RAKAM ÇOK DAHA YÜKSEK

Kanal İstanbul için 75 milyar lira maliyet çıkarıldı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 2018 sunumunda bu rakam 20 milyar dolar (Yaklaşık 120 milyar TL) olarak belirlenmişti. Ayrıca açıklanan rakamda kanalın etrafında kurulacak yerleşim birimlerinin altyapısı yok. Bunlar da hesaplandığında rakam daha da yükseliyor. Uzmanlar 125 milyarla 175 milyar TL arasında bedeller çıkarıyor.


Aydınlık