Ermenistan, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ ve çevresindeki eyaletleri 1992-1994 yıllarında işgal etmiştir. Bu işgal sırasında 20 binin üzerinde insan ölmüş ve bir milyona yakın Azerbaycanlı işgal edilen toprakları bırakarak Bakü ve çevresine kaçmak zorunda kalmıştır. Bugün Azerbaycan topraklarının %20’si Ermenistan’ın işgali altındadır.
Ermenistan Ordusu 26 Şubat 1992 günü sabaha
karşı, Sovyetler Birliği’nden kalan 366. Motorize Piyade Alayı’nın desteğini alarak,
Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında büyük bir katliam
yapmıştır. Bu katliamda 83’ü çocuk, 106’sı kadın ve yaklaşık 100’ü yaşlı insan olmak
üzere toplam 613 kişi öldürülmüş, 487 kişi ağır yaralanmıştır. 1275 kişi rehin
alınmış ve yaklaşık 200 kişi de kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan
incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, kafa
derilerinin soyulduğu, başlarının kesildiği, hamile kadınların karınlarının
süngülendiği görülmüştür.
Hocalı’da, Ermenistan eliyle bir devlet
terörünün hayata geçirildiği bellidir. Üstelik Karabağ Savaşında Ermeni
kuvvetlere komutanlık yapmış Ermenistan’ın sabık cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın
sözleri, bölgede savaşmış Markar Melkonyan’ın ifadeleri ve daha birçok belge
ile katliamın Ermeni güçler tarafından yapılan bir intikam olduğu açıklanmıştır.
Bu vahşetin, Hocalı soykırımının unutulması asla mümkün değildir. Hocalı’da
planlı bir şekilde yapılan bu katliamın altında, Ermenilerin tarihten gelen bir
kinin üzerine oturttuğu Türk düşmanlığı yatmaktadır.
Ermenistan, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Kurulu’nun 1993 yılı Nisan, Haziran, Ekim ve Kasım aylarında aldığı kararlara
karşın, Azerbaycan topraklarındaki işgalini sürdürmektedir. Bunun yanında
birçok uluslararası kuruluşlar da Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan
çekilmesini savunan kararlar almıştır ama bunların hepsi Ermenistan tarafından yok
sayılmaktadır.
1948 yılında imzalanan ve 1951 yılında
yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve
Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre Hocalı’da yaşanan vahşet, soykırım tanımına
uymaktadır. Ermeni lobisi, Azerbaycan topraklarının işgalini ve Hocalı katliamını
unutturmak için, sürekli olarak 1915 olaylarını gündeme taşımaktadır.
Ermenistan’ın sahte iddia ve belgelerle dünya kamuoyuna 100 yılı aşkın süredir
anlattığı ve üstelik bazı ülkelere kabul ettirdiği “sözde soykırım” iddiaları
gerçek değildir, tamamen uydurmadır. Bu konuda iki küçük örnek verilebilir:
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin İçişleri eski
Bakanı Behbud Han Cevanşir (1877-1921), 18 Temmuz 1921 tarihinde Pera Palas
Oteli’nin önünde Trabzon doğumlu Misak Torlakyan adlı bir Ermeni tarafından
vurularak şehit edilmiştir. Bu cinayet davası, işgal altındaki İstanbul’da İngiliz
Divanı Harbi’nde görülmüştür. Sanığın avukatı Darülfünun Ceza Kürsüsü Müdürü Hasruyan
Efendi son savunmasında ‘tehcir’ olayından söz eder ve 1915 olaylarının Osmanlı
yetkilileri tarafından tertiplendiğini, Ermenilerin uzak ve sağlıksız bölgelere
sürgün edildiklerini ve yollarda 60 bin kişinin hayatını kaybettiğini,
yerlerine varan 600 bin kişinin de zor şartlar altında yaşadıklarını anlatır. Bu
sözler, bugün söylemlerinde ölü sayısını 1,5 milyona çıkaranların yalanlarını
su yüzüne çıkarmaktadır. Dava 4 Ocak 1922 tarihinde sonuçlanmış ve alınan sahte
bir rapor ile cezai ehliyeti olmadığı gerekçesiyle sanık Mislak Torlakyan,
İngiliz İşgal Mahkemesi tarafından beraat ettirilmiştir. Ermeni Patrikliği’ne
teslim edilen Mislak Torlakyan, bir Yunan vapuruna bindirilerek Pire şehrine
gönderilmiştir.
1918 yılında kurulan Ermenistan
devletinin ilk Başbakanı ve Taşnaksutyun (Taşnak) Partisi’nin kurucularından olan Ovanes Kaçaznuni’nin
(1867-1938), Ermeni sorunuyla ilgili 1923 yılında Bükreş’te yapılan Taşnak
Partisi toplantısında sunduğu “Taşnatsutyun’un Artık Yapacağı Bir Şey Yok” adlı
128 sayfalık rapor bütün gerçekleri gözler önüne sermektedir: “Türklere savaşı
biz açtık. Türklere karşı ayaklandık. Hepimiz Türklerin düşmanı olan İtilaf
devletlerinin kampındaydık. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye’ye
göndermeleri ve hakimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmi
çağrılar yaptık. Öldük ve öldürdük. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri
göremedik, olayların sebebi biziz. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük
bir hataydı. Tehcir’de Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık
duymalarını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Türkler savunma güdüsüyle
hareket ettiler. Övünülecek hiçbir işimiz yok. Kendi dışımızda suçlu
aramayalım. Evet, intihar etmeyi öneriyorum. Taşnak Partisi’nin artık yapacağı
hiçbir şey yok. Partiyi dağıtalım. Bu kararı almazsak, bizi yıkım ve
şerefsizlik bekliyor.”
Yaklaşık yüz yılı aşkın süredir 1915
tehciri için ‘soykırım’ diyenler, Hocalı’da yaptıkları soykırımı unutmuşlar ve
Azerbaycan topraklarını işgal etmişlerdir. Hocalı vahşetinde emperyalist
batının sessiz kalması da düşündürücüdür. 26 Şubat 1992 günü zaman durdu, insanlık
sustu ama biz susmayacağız…
İlk Kurşun Gazetesi, 4 Mart 2019.