Pek çoğunun haberi bile olmadı ama...

Hindistan’da tarihin en büyük grevi yaşandı.

Sendikalar ve Hindistan Komünist Partisi başta olmak üzere birçok siyasi partinin, Başbakan Narendra Modi ve onun neoliberal ekonomi yanlısı iktidar partisi Bharatiya Janatha’nın politikalarını protesto etmek için düzenlediği 2 günlük greve tam 150 milyon kişi katıldı.

Eylemlere, Hindistan Komünist Partisi (Marksist) yönetimindeki eyaletler, Batı Bengal, Kerala, Tripura’nın yanı sıra, Rajastan, Kalküta, Pencab, Tamil Nadu, Maharashtra, Karnataka gibi pek çok diğer bölge de katıldı.

Hindistan dünyanın en yüksek büyüme hızına sahip ülkesi konumunda olsa bile, uygulanan liberal politikalar sonucu bozuk olan gelir dağılımı iyice kötüleşti.

Modi’nin ABD’ye yanaşması ile artan silahlanma harcamaları da Hintlilerin yaşamını zorlaştırıyor.

Ancak mutlu bir azınlık var ki, onlar semirdikçe semiriyor.

Hindistan’da, 1990’larda sadece 2 dolar milyarderi vardı, bugün tamı tamına 130 dolar milyarderi fink atıyor.

Nüfusun yüzde 70’i ise günde 2 dolardan (11 TL) az gelirle yaşamaya çalışıyor. Bu, yaklaşık 1 milyar Hintli demek.

Neo liberal Modi, yabancı yatırımcıları, “Bizdeki ücretler Çin’dekinin çeyreği” söylemiyle çekmeye çalışıyor.

Ucuz işgücü değil bildiğin köle düzeni.

SARI YELEKLER KATALİZÖR

Ben başından beri, o meşhur Romalı senatör gibi, “Kartaca (ABD emperyalizmi) Yıkılmalıdır” diyenlerdenim.

Yani 1945’te tescillenen Amerikan yüzyılının sona erdiği ve Avrasya milenyumunun başladığını ilan edenlerdenim.

Ancak dünyada krize giren ve bel vermekte olan sadece Amerikan siyasi düzeni değil.

Amerika merkezli vahşi kapitalizm (finans kapital) de artık ciddi sıkıntı yaşıyor.

ABD’de, yani merkezde 2008 krizinde başlayan antikapitalist ve antiemperyalist hareketler, (solda Wall Street karşıtı yüzde 99 ve sağdaki Çay Partisi Hareketi gibi), bugün Avrupa’da, modern Batı medeniyetinin merkez ülkesi Fransa’da pik yaptı.

Sarı Yelekler, 2 aydan fazladır neoliberal küresel sermayenin adamı Macron’u sallıyor.

Salladıkları sadece Macron da değil.

Bütün bir neoliberal sisteme karşı ayaklandılar.

Orta sınıf ağırlıklı hareketin tek bir gayesi var; halkı açgözlü sermayeye yem yapan düzenin değişmesi.

Bu Sarı Yelekler hareketi, küresel eylemlerde katalizör görevi yaptı.

Çoğu Avrupa’da olmak üzere tam 25 ülkeye yayıldı.

Fransa Hükümeti, bu eylemlerden o kadar korkuyor ki, polis devleti önlemleri almaya, gösteri hakkını yasaklamaya hazırlanıyor.

Reklamdan sonra devam ediyor 

Kuşkusuz Fransa’da sokağa çıkanlar, Hindistan’dakiler gibi günde 2 dolara geçinmeye çalışmıyor ama yaşam standartları ciddi tehdit altında.

Tıpkı tüm diğer ülkelerdeki gibi.

2008’de başlayan yapısal küresel kriz merkezden çevreye doğru sürekli yayılıyor.

2019’da ABD hegemonyasıyla birlikte, neoliberal ekonomilerin özü olan Dolar Sistemi de ciddi bir çöküşe giriyor.

Bakın Rusya, 2018’in son çeyreğinde 101 milyar dolarlık rezervini Avro ve Yuan’a çevirdi.

2018 Mayıs’ında yüzde 44 olan doların toplam Rus rezervlerindeki payı, yüzde 22’ye düştü.

2017’den bugüne ise Yuan’ın payı yüzde 0.1’den yüzde 14.7’ye çıktı.

İngiltere bile rezervlerinde doları azaltıp, Yuan’ı artırıyor.

'MUTSUZ KÖLELER'

Dünyanın sıklet merkezi Atlantik’ten Avrasya’ya geçtiği gibi, dünyanın sorunlarına cevap vermek bir yana, o sorunların kaynağını oluşturan vahşi kapitalizm de, artık yerini karma ekonomik, sosyalizan sistemlere bırakmaya hazırlanıyor.

Avrupa solunun 1980 neoliberal dalgası sonrası geçtiği emperyalist sosyal demokrat konumlanma, biz de dahil tüm çevre ve az gelişmiş ülkelere çeşitli aşamalarda yansımıştı.

Şimdiyse başladığı yer olan İngiltere’den bu değişiyor.

ABD Emperyalizmi’nin sadık yardımcısı liberal Blair yerine sosyalist Jeremy Corbin iktidara yürüyor.

Her ne kadar Amerikalı Popular Science Dergisi (son 2 sayısında önce Esad ve Suriye, ardından sosyal kredi eleştirisiyle, Orwellci Çin edebiyatıyla dikkatimi çekti) Anti Komünist İngiliz yazar George Orwell’in “Büyük Birader” edebiyatını Çin’e uyarlamak istese de, asıl bugünün eleştirisi, yine bir İngiliz yazar olan Aldous Huxley’nin 1931 tarihli “Cesur Yeni Dünya” kitabından geliyor:

“Mükemmel diktatörlük bir demokrasi görünümündedir. Ama aslında duvarları olmayan bir hapishaneden farksızdır. Tüketim ve eğlence yoluyla kölelerin, kölelikten zevk alacağı bir sistem olmalıdır bu”

Tüketim ve eğlenceye, borçlandırma, uyuşturucu ve din faktörü de eklendi mi, olay netleşiyor.

Ancak Huxley’nin 1931’de sözünü ettiği sistem, artık köleleri mutlu etmiyor.

Ne Fransa’da, ne Hindistan’da, ne de dünyanın her hangi bir başka yerinde.

Mesele onun yerine gelecek yeni sistemin netleşmesinde.

Sanıyorum 2019’da biraz daha belirginleşecek, yeni cesur dünya.

KAYNAKLAR:

https://www.wsws.org/en/articles/2019/01/10/indij10.html

https://www.globalresearch.ca/giletsjaunescatalystglobalmovement/5665181

https://www.rt.com/business/448441russiareservesdollardump/

https://www.globalresearch.ca/capitalismisafailingsystemunabletosolvemajorglobalproblems/5665196