AYKUT DİŞ / ANKARA

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) ve Rus Evi Ankara ortaklığında düzenlenen “Avrasya’daki Entegrasyon Süreçleri Bağlamında RusTürk İşbirliği Konferansı” tamamlandı. Konferansın açılışını Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Aleksey Erkhov yaptı. Çarşamba günü SBF Mülkiye Şeref Salonu’nda yapılan etkinliğe Rusya Başbakan Yardımcılığı Temsilcisi Fedor Chernitsyn özel konuk olarak katıldı. Üç oturumlu konferansta çok sayıda Türk ve Rus akademisyen sunumlar yaptı. Açılış konuşmaları ve sunumlarda TürkRus işbirliğinin Asya ve Avrupa’yı da kapsayarak yaratacağı faydanın büyüklüğüne işaret edildi.

Konferans, SBF Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Can Giray Özgül’ün selamlamasıyla başladı. Özgül’ün ardından Büyükelçi Erkhov konuştu. Gün boyu süren toplantıya Rusya Başbakan Yardımcılığı Temsilcisi Chernitsyn ile SBF Prof. Dr. Erel Tellal’ın sözleri damga vurdu.

‘RUSTÜRK İŞBİRLİĞİNİN TAM SIRASI’

Konuşmasını Türkçe olarak yapan Rusya Başbakan Yardımcılığı Temsilcisi Fedor Chernitsyn, “Avrasya’da entegrasyon süreçleri kapsamında RusTürk işbirliği bir yandan yenidir, öte yandan tam sırasıdır.” diyerek giriş yaptı. Batı'nın ‘tarihin sonu’ tezinin çöktüğünü kaydeden Chernitsyn, çok kutuplu dünyanın Rusya, Türkiye, İran, Çin, Hindistan ve Arap ülkeleri öncülüğünde kurulduğunu vurguladı. Başbakan Yardımcılığı Temsilcisi, şöyle devam etti:

“Fukuyama'nın ‘tarihin sonu’ ve ideolojik çatışmaların bitmesi konusunda yanıldığı ortaya çıkıyor. Bu kavram, tüm dünya ülkelerinin ABD, AB ve küresel kulüplerinin dikte ettiği ekonomik ve ahlaki düzeni benimseyeceğini, onlara verilen yerlerini alacağını, bağımsız kalkınma planlarından ve kendi dünya vizyonlarından vazgeçeceğini kastetmiştir. Böyle olmadı… Avrasya'nın güneyinde ve doğusunda egemen ekonomik ve kültürel merkezler oluşturulmakta, güçlendirilmektedir. Bunlar Türkiye, İran, Arap dünyası, Hindistan, Çin, Endonezya. Rusya ise Avrasya’nın kuzeyi olarak pekiştirilmektedir. Bu devletler ve onların entegrasyon toplulukları çok kutuplu bir dünyayı oluşturuyor. Bunların ortak paydası, bunların hepsi entegrasyona, milli kalkınma modellerine saygıyla, birbirinin iç işlerine müdahale olmaksızın barışçıl sürdürülebilir kalkınmaya dayanır.”

‘TÜRKİYE NEREDE OLACAK’

Chernitsyn, ŞİÖ ve BRICS toplulukları ile Rusya’nın başını çektiği Avrasya Ekonomik Birliği (AEB)’nden örnekler verdi. Rusya’nın bu girişimlerdeki amacının Sovyet coğrafyasını yeniden Sovyetleştirmek olmadığını anlattı. ŞİÖ ve BRICS’in dünya ekonomisindeki paylarının G7’yi geçtiğini, AEB’yi Küba’dan Mısır’a kadar 30 ülkenin izlediğini hatırlattı. Rusya’nın uzun yıllar Avrupa'ya yakınlık illüzyonu yaşadığını ancak coğrafya, tarih ve kültürün Slavları Avrasya’ya yaklaştırdığını itiraf eden Chernitsyn, “Türkiye nerede olacak?” diye sordu:

“En çok sayıda, yirmiden fazla Türk halkının yaşadığı devlet Rusya'dır. Devletliğimiz, Türk geleneklerine büyük ölçüde dayanmaktadır… Avrasya'daki entegrasyon süreçleri kapsamında bir soru var: ‘Türkiye nerede olacak?’ Ülkeniz, hangi haklarla hangi makro bölgenin parçası olacak? Gördüğüm kadarıyla Türkiye, Rusya gibi kendini tanımlama, ortak bir Avrupa evi yanılsamasıyla vedalaşma ve bu yüzyıla uygun kalkınma modelini arama içindedir. Rusya gibi Türkiye de, egemenliğini güçlendiriyor ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) adlı entegrasyon girişimini sunuyor. Genel olarak, iki ülke arasında göründüğünden çok daha fazla ortak nokta var… AEB ve TDT’ye gelince, bu iki bütünleşme kurumunun de pek çok ortak noktası var. Türk 2040 Vizyonu’ndaki ifadelerin hepsi, AEB içinde yürütülen çalışmalarla kelimesi kelimesine örtüşmektedir.”

‘AEB İLE TDT’NİN REKABETİ MAKUL MÜ’

Chernitsyn, Ortaçağ'da da yakın tarihte de RusTürk savaşlarından Batı'nın faydalandığını kaydetti. “RusTürk savaşları dönemi, sömürgecilik doktrininin yardımıyla dünyayı yöneten Batı medeniyetinin altın çağı olmuştur.” dedi. Bugün de AEB ve TDT'nin rekabet etmesi beklentisinin Batı'ya yarayacağına işaret etti. Atatürk’ün sözleriyle Kurtuluş Savaşı’nda sağlam temellere oturtulan dostluğa atıf yaptı. Chernitsyn, Avrasya’da ortaklaşmayı önerdi, katılımcıları bunu tartışmaya çağırdı ve şöyle noktaladı:

“Mustafa Kemal Atatürk, ‘Eğer Rusya’nın desteği olmasaydı yeni Türkiye’nin istilacılar üzerindeki zaferi, kıyaslanmayacak kadar büyük kayıplarla kazanılabilirdi veya belki de hiç mümkün olmazdı. Milletimizin bu yardımı unutması suç olur.’ dedi. Ardından Sovyetler Birliği ve Türkiye, bir asır boyunca ‘Batı'yı yakalama’ adlı önceden kaybedilmiş bir oyun oynadılar… Rusya ve Türkiye'nin egemen gelişimine karşı çıkanlar, AEB ve TDT'nin birbirleriyle rekabet etmesini bekliyor. Ama bu makul mudur? Rusya ve Türkiye'nin devletliği, egemenliği ve kimliğinin korunmasını, barışçıl sürdürülebilir kalkınmasını garanti edecek Avrasya makrobölgesi yapısının temelden yeni bir modeline ihtiyacımız var. Bu da, ancak Moskova ve Ankara'nın potansiyellerini birbirine bağlamakla mümkündür… Belki de, karşılıklı bağımlılığımızı fark ederek, yol formülüne dayanarak, ittifak ederek Yeni Avrasya’nın tarihini yazma zamanı mı geliyor? Bunu düşünmeyi teklif ediyorum.”

STRATEJİK SÜREÇLER...

Aleksey Erkhov, açılış hitabında, yaşanan küresel krizin sorumlusunun Batı'nın azalan hakimiyetini sürdürme konusunda inatçı arzuları olduğunu belirtti. Çok kutuplu yeni bir dünyanın kurulduğuna dikkat çeken Büyükelçi, “Batı, Birleşmiş Milletler Şartı'nın ruhuna aykırı olarak hegemonyasını çılgınca sürdürmeye çalışırken, dünya toplumunu kendi diktasına boyun eğdirmek için şantajlara, doğrudan tehditlere ve ultimatomlara başvurmaya çalışırken; Avrasya'da ise, abartmadan söylüyorum, stratejik önem taşıyan nesnel süreçler gelişmektedir.” dedi.

Rusya’nın bencil değil kıtayı kapsayan çalışmalar hedeflediğini kaydeden Erkhov, şunları söyledi: “Süper kıtamızın tüm ülkelerinin ulusal kalkınma sorunlarını eşi görülmemiş derecedeki zor uluslararası ortamda çözmek zorunda kaldığı şu anda Avrasya'da iyi komşuluğa ve jeopolitik işbirliğine özellikle ihtiyaç duyulmaktadır. Artan türbülansın ana nedeni, sözde 'Kolektif Batı'nın tüm doğru ve yanlışlarıyla uluslararası arenadaki hakimiyetini sürdürme konusundaki inatçı arzusudur, ancak bu hakimiyet giderek azalmaktadır.”

Erkhov, şöyle devam etti: “Yeni ‘güç merkezleri’, yeni bölgesel ve bölgeler arası entegrasyon birlikleri oluşturuluyor ve çok kutuplu bir dünya oluşturmanın nesnel süreci hızlanıyor. Yeni bağımsız ekonomik büyüme, mali güç, siyasi nüfuz merkezlerinin konumlarının güçlenmesini yavaşlatmak imkansızdır ve bugün Avrasya’da bunların ortaya çıkışına tanık oluyoruz. Dünya ekonomisinin ve siyasetin odağı AvrupaAtlantik'ten Avrasya'ya kaymaya devam ediyor… Kıtadaki ülkeler, kalkınma modellerini, dış ortakları seçme ve karşılıklı olarak zenginleştirici entegrasyon projelerine katılma konusunda artık gerçek bir özgürlüğe sahiptir… Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)'yle ilişkiler önemli. BRICS'le birlikte çok taraflı diplomasinin güzel bir örneğini teşkil ediyor.”

 

‘ABD VE AB’NİN TAVRI APTALCA’

SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Erel Tellal da “TürkiyeRusya işbirliği, iki taraf açısından da bir tercih değil, zorunluluktur” şeklinde seslendi. Tellal bugüne kadar bir TürkRus Üniversitesi kurulmamasının büyük bir eksiklik olduğunu bildirdi. Tellal kısa süren konuşmasında şunlara değindi:

“Son gelişmelerden sonra Rusya’nın Türkiye’nin Kıbrıs politikalarını anladığını zannediyorum. Uzun yıllardır Rusya üzerine çalışıyorum. TürkiyeRusya işbirliği, iki taraf açısından da bir tercih değil, zorunluluktur. Bunun gerekleri hızla yapılmalıdır. Örneğin o kadar yıllık tarihimiz var ancak hala bir TürkRus Üniversitemiz yok. Büyük bir eksiklik. SSCB ve Türkiye birlikte, birbirlerine omuz vererek kuruldular. Ekim Devrimi’yle kurulan Rus hükümetinin bize önemli yardımları oldu. Sonrasında da SSCB’nin pek çok konuda bize önemli destekleri oldu. Örneğin üretim teknolojilerini paylaştılar bizimle. Pek çok şeyi onlardan öğrendik. Bugün de aynı. Nükleer enerjiyi İngiltere’den değil Rusya’dan öğreniyoruz. Son olarak şunu söylemeliyim: ABD ve AB’nin Rusya’yı yok sayması aptalcadır. Kendi ayaklarına sıkıyorlar. Zelenski kim ki?” Aydınlık