Siyasal İslam uzun süredir sadece kafayı sıyırmışların savunabileceği bir dava haline geldi, ki, bir beşon sene önce Siyasal İslam’ı savunan nice şekil yapan yazarlar vardı memlekette. Büyük yenilgiler, ihanetler ve hayal kırıklıkları yaşandı ve artık Siyasal İslam’ı ancak sıyırmış bir kaç trol savunabiliyor.

Siyasal İslam önce FETÖ’yle ılımlı İslam şarkıları söylüyordu sonra FETÖ’nün kumpasına geldi, önce Amerika’yla BOP başkanıydı sonra papaz oldular. Önce ümmet önce Osmanlı diye naralar atıyordu, sonra, kuzey Suriye’de PKK devletine dahi razı oldular. Önce, Esad’tı sonra dünya güzeli Halep şehri harabeye döndü. Akıllara, tarihlere ziyan Haçlı ordularıyla Suriye’ye saldırdılar. Milyonlarca Müslüman öldürdüler. Beşon milyon müslüman ülkesini terk etti. Önce Nusra diye öpüp okşuyor destekliyorlardı sonra İŞİD’le insan içine çıkamayacak kadar dünyaya tarihe rezil oldular, çarşı pazar stadyum meydan her yeri havaya uçurdular.

Bu feci ve trajik tarih tüm Türk tarihinin en utanç dolu sayfalarıdır. Binlerce kitap yazsan bu kadar ihanetin ve yanılgının ve gafletin altından kalkmak mümkün değildir, geçelim.

VAHDETTİN GERÇEĞİ

Türkiye’de siyasal İslam’ın birkaç motifinden biri de hala Vahdettin’i savunmak hala Cumhuriyet ve Atatürk’e iftira saçma sapan uydurulmuş yalanlarla saldırmak.

Her dönem birkaç cümle tekrar tekrar hatırlatmaya mecburuz, çünkü her dönem cemaat ve tarikatların karanlık yuvalarından yeni bir nesil geliyor ve bir kaç hacı hoca trol kafa, bu gençleri hala bu utanç dolu pisliğin içine çekiyor.

Bak, ağabeyleri, babaları gibi beyni yıkanan genç Müslüman çocuk, Osmanlı’yı Atatürk yıkmadı. Mondros Mütarekesi’ni imzalayan Osmanlı’ydı. Aç oku, ilk maddesi, Osmanlı orduları teslim oluyor, bütün tersaneleri, limanları İngilizler’in eline geçiyor ve Osmanlı askerleri silah bırakıyor. Ve çok övündüğünüz Vahdettin İngiliz gemisiyle İtalya’ya kaçıyor! Ve İslamcı şairiniz Necip Fazıl dahi anlatır bu satırları, Osmanlı turasında elmasları Vahdettin’in alkolik damadı içkisine para yetiştirmek için çakıyla oyup kopartıp satıyor.

Bak, ağabeyleri, babaları gibi kandırılan beyni iğfal edilen genç müslüman çocuk, “Atatürk’ü İngilizler vali diye atadı, çünkü nasıl oldu da İngilizler İstanbul’u bıraktı” diyorsun. İzmir’de zafer kazanmış Türk ordusu pekala bir ay içinde Çanakkale’yi ve Meriç’i geçebilirdi, ki korkuları buydu, çünkü zafer kazanmış orduyu hiç bir güç durduramaz. İngilizler sekizon senedir savaşın içindeydi ve asker kayıpları İngiliz ordusunun üçte birini bitirmişti, ki, sadece psikolojik (intihar, kaçak) kayıplar İngiliz ordusunun beşte birini yiyip bitirdi ve savaş sürecinde Londra’da bir hükümet iki ay dahi ülkeyi yönetemeyecek hale geldi. Bu soruları bunca tarihi belgeye, hakikate rağmen sizlerin beyinlerini iğfal eden ağabeylerinize, hacı hocalarınıza sorun. Beyinlerinizi öfke ve nefretle doldurup küfür edip düşman belleyeceğinize oturun sakin sakin Turgut Özakman’lar okuyun.

Ülkenin BOP projeleri ve FETÖ ve CIA’yla işgal edilmeye başlandığı günlerden beri, Kurtuluş Savaşı’nı yani Türk Milleti’nin en büyük onuru İstiklal Savaşı’nı döne döne korkusuzca yazmışlardır. Bir de bu aydınların para yiyip yemediklerine, kimlerden destek alıp almadıklarına bir bakın. Bir de sizi trolleyenleri kimlerin beslediğine bir bakın. Yani beyni yıkanmış ağabeyleriniz işte Suriye manzarası bu topraklara Türk ve İslam tarihinin en büyük trajedilerini yaşattılar, bir de sizinle uğraşmayalım. Sizi karanlığına hapseden trollerden kurtulun, Kant’ın lafıdır: Bilgiye cüret edin!

SEVR’İ GÖRÜN!

Hala beyninizi yıkıyorlar, milyonlarca km’lik Osmanlı topraklarına bakıp ‘hezimetti’ diyorsunuz. Kim istemezdi Kerkük’ün Batum’un Selanik’in Misakı Milli sınırlarında kalmasını, ki, savaş sonrası meclis konuşmalarını izleyin, evet içimizde bir ah kaldı, çünkü on uzun yıldır savaşan Türkiye’nin gücü bu kadardı. Osmanlı’nın zafer çağlarındaki topraklarına değil Sevr Haritası’na bakın ve Sevr haritasından bugünkü 780 bin km’yi tarihlerde eşi benzeri görülmemiş bir kahramanlıkla kurtardığımıza şükredelim. Yalvarırım okuyun, 1. Dünya Savaşı Osmanlı’yı yok etme, tarihten silme savaşıydı ve Mondros Mütarekesi’yle bunu başardılar. Hesap edemedikleri, teslim aldıkları ordunun içinden Mustafa Kemal gibi askerler çıktı ve sıfırdan yeniden ordu topladı ve Sakarya ve Dumlupınar savaşıyla ülkemizi kurtardı.

Yetmedi, Fevzi Paşa’ya Sakarya Savaşı sonrası sorarlar, “Neden düşmanı Sakarya Savaşı’ndan önce Kavuncu Köprüsü’nden henüz geçmeden durduramadınız?” diye. Fevzi Paşa, evet Kavuncu Köprüsü’nde düşman durdurulabilirdik, ancak, o yıllara bir bakın içerde iç isyanlarla meşguldük. O iç isyanları kim çıkartıyordu, İngiliz gazıyla fişfişiyle bugün kafanızı bulayanların aynı ‘Vahdettinci’ iddiaları.

Sözü ünlü İslamcı trol Fatih Tezcan’a getirmek istiyorum. Twitter gibi sosyal medya sayesinde iktidarın da işine yaradığı için esersiz insanlar, öfke, nefret ve düşmanlık, kışkırtma ve taciz saldırılarıyla saçma sapan laflarla genç neslin beynini bulandırıyor.

‘Ahlakın Yayı’ kitabının yazarı Mıchael Shermer anlatır… Bir gün bir kadına tecavüz edip öldürmüş ve ölüm cezası almış bir katil mahkumdan mektup alır. Mahkum idam cezasının kaldırılmasını ister. Ancak aynı katil kesinlikle cezaevinde tutulmasını da söyler. Şöyle anlatır tecavüzcü katil:

“Kadın görünce tecavüz ve öldürmeye yoğunlaşıyorum ve bu duygulardan kurtulamıyorum. Beynimin incelenmesi lazım. Hatta mahkum arabasıyla mahkemeye giderken yolda giden bir kadın gördüm ve beynim, kelepçelerimi nasıl kırarım ve başımdaki gardiyandan nasıl kurtulup gidip kaldırımdaki o kadını öldürürüm planı yapmaya başladı. Kendimi kadına saldırmaktan kurtaramıyorum.”

Yani katil samimi bir itirafla kendini değil beynini sorumlu tutuyor.

TROL FATİH TEZCAN’A GELELİM…

Bu yüzden o tecavüzcü mahkumun beyin taramalarının şart olduğu gibi trol Fatih Tezcan’ın da beyin taramalarını incelemeliyiz, neden beyni, “Cumhuriyet ve Atatürk” dendiğinde öfke düşmanlık infilak bomba gibi patlıyor.

İnşallah Fatih Tezcan gibi trollerin de bu tecavüzcü katil mahkumlar gibi dürüstçe konuşacağı günleri de göreceğiz, çünkü, Allah büyüktür. An itibariyle cezaevlerimiz Allah değil şeyhinin büyüklüğüne iman etmişlerle doludur!

Bu tür insanlar içine kapanmış dar bir ideolojiden beslenir. Bu yüzden özgür değildirler, o karanlık ideoloji içinde kendine tweet atarak sosyal bir statü sağlamaya çalışıyor. Bu trollere sunulan ideolojik menünün sınırları bu kadar, Vahdettin mübarek Atatürk hain.

Oysa özgür bir insan gibi kendi karınlarını kendileri doyurmaya başladığında öfke ve nefretlerinin nesnesi hedefler de yavaş yavaş değişir. Bu yüzden yıkanmış, kırılmış kafalardan kurtulmanın tek yolu paraları, ihaleleri vakıflara tarikatlara aktaran değil halka bölüştüren, herkesin karnını doyurabileceği bir toplum idealinden yani sosyal devletten geçer.

İŞTE BU LAF TAM BANA GÖRE

Gelelim ikinci kırık kafa vakasına.

Yeniçağ’da Akşener danışmanı Murat İde bugünkü yazısında Nedim Şener’e aklınca saydırmış. Sebep, Nedim Şener’in İyi Parti ile HDP arasında gizli ittifak var babında laf etmesi.

Yalan mı söylemiş.

İşin gerçeği İyi Parti sözcüleri HDP’li vekilin meclis kürsüsünden ‘bizim sayemizde bu sıralarda oturuyorsunuz’ lafına bir cevap henüz verememenin acısını hıncını kimden çıkartacaklarını şaşırmışlar.

Nasıl cevap versinler ite köpeğe rezil rüsva olmuşlar, ancak ona buna laf kelime oyunu, laga luga.

Bir de lafı hem CHP hem İyi Partililer şöyle bir yere getiriyor: ‘AKP’yi eleştireceğinize bizi eleştiriyorsunuz.’

İşte bu laf tam bana göre, Nihat Genç’in AKP eleştirileri cilt cilt büyük İslam Ansiklopedisi’ni dahi geçer. Mesela son beş yılda eleştirilerim beş büyük cilt kitap olur, gelin görün ki bu ‘eleştirileri’ yayınlayacak düzgün, adı bilinen bir yayınevi dahi bulamıyorsun. Mesela HDP ittifakında baş rol oynayan o meşhur yayınevi de pekala kapımı çalabilirdi! Çünkü arayıp bulamadığı bu ülkede nadir görülen onbinlerce satır çok okunaklı, çok çarpıcı eleştiriler ey ahali burada! Mesela CHP’li vekiller yiyorsa bu metinlerimden sadece bir kaç satırı basın toplantılarında ya da Meclis kürsüsünde ya da internet sitelerinde haber yaparak söyleyecek gücü kendilerinde bulabilirler mi, hiç buldular mı?

Geçelim, mesela geçen yıllarda “ölmüş hayvanları kesiyorlar” diye Tarım Bakanlığı’na karşı videosu, kanıtı, belgesi ortada bir haber yaptım. Yer yerinden oynaması lazım, diyelim CHP’li vekillerin dokunulmazlığı da var, hiç biri Meclis’te dile getirmedi, aksine korkudan tek bir tanesi arayıp sormadı.

Daha nicesi, mesela belediye başkanlarını da dosya dosya afişe ettik, takdir mi gördük hayır. Yemediğimiz dayak kalmadı, niye, o başkan onların başkanıymış… Neyse, apaçık ‘sağlam’ kanıtlı ve kamuoyunda çok takdir görmüş eleştirilerimizi öncelikle görmeyen kendine, muhalif diyen partiler yayınevleri, sivil kurumlar.

Niçin görmüyorlar ve eleştirilerimize destek çıkmıyorlar, hatta eleştirilerimizden kalkıp ‘haber’ yapma zahmetine katlanmıyorlar? Şundan, sen sadece ‘eleştiri’ yap ve arkamızda hizaya geç… Neyin hizası? ‘HDP ittifakının Kaftancıoğlu’na desteğin’ hizası. Yabancı elçilerin odalarından çıkmayan siyasiler, oh ne ala, başka emirleriniz?

17 YILDIR EN ÇOK DAVA AÇILAN YAZAR…

Üstüne, dokunulmaz olan sensin, üstüne vekil maaşı alan sensin, ama mahkemelerde tazminat ödeyen hep ben oluyorum, buna rağmen sevgili okuyucu unutma, Siyasal İslamcılar ve yapılarına ve liderlerine karşı yazdıklarım üzerine bu topraklarda 17 yıl durmaksızın en çok dava açılan yazarım.

Ve bu meymenetsizlerin en vurucu lafları, “başka alternatif mi var?”

Ve bu ‘alternatifiniz yok’ lafından akıllarınca bizleri köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar?

Pek tabii alternatif var, yüz ölçeğinde iktidarı eleştiriyorsak, bir ölçeğinde minnacık muhalefeti de eleştirebilmeliyiz yani her iki tarafı da hukuk önünde mahşeri vicdan önünde korkusuzca eleştirebilmek.

Değil, muhalefeti eleştirmeyince ne oluyor peki, işte HDP ittifakları Kaftancıoğulları kahraman olup ülkeyi bölmek isteyenler ‘tek umut’ ‘tek kurtarıcı kahraman’ haline geliyor.

Türkiye’yi FETÖ’ye işgalle kalkışan NATO’cuları ve partilerini eleştirme, HDP ittifakını hiç eleştirme, neden, çünkü “CHP ve HDP ve İyi Parti dışında ‘alternatif yok!”

Onu eleştirme, bunu eleştirme diye diye ‘kilitlendiniz’ ve ülkenin ‘alternatifi’ kalmadı ve siyaset ‘kördüğüm’ haline geldi.

Aksine, bugünden tezi yok Cumhuriyet ve egemenlik ve toprak bütünlüğüne ve hukukuna karşı gelen kim varsa ocu bucu şucu demeden eleştiri yükseltip, yeni bir siyasetin kapılarını açmaktan başka Türkiye’nin şansı hiç yoktur.

Nedim Şener, Nihat Genç, vs. gibi horozları öldürerek sabahın gelmesini önleyemezsiniz.

Bir tarafta Suriye’de PKK devletini kabullenip güvenlikli bölge anlaşmalarına razı ol, diğer tarafta HDP’yle ittifaklar kurarak aynı anlaşmaya CHP üzerinden sahiplenip kabullen. Aralarında fark var mı, nedir bu söyler misin? Dizayn edile edile muhalifler, hakikatler, vatanseverler kovula kovula yabancı elçiler tarafından alternatifsiz bırakılmış bu ülkeye sabah gelir mi, akıl gelir mi vicdan gelir mi ahlak gelir mi?

Evet, ülke egemenlik toprak bütünlüğü kavgasında içimizdeki cehalet İngiliz’in ağzına bakmayıp bir olup Kavuncu Köprüsü’nü birlikte tutabilseydik düşman Polatlı Duatepe’ye kadar gelemezdi ve bu ülkenin en değerli hazinesi eğitimli aydın subayların binlercesi şehit olmazdı. Aynı şekilde ta 2007’de FETÖ’ye karşı hep birlikte durabilseydik, yine eğitimli vatansever binlerce subayınız, aydınınız kodese tıkılmaz hukuk ve askeriye işgal güçleri tarafından talan edilmezdi.

Söyleyin yeni CHP İyi Parti kimin ağzıyla kuruldu ve kimin ‘tasarımı’? Ve PKK’nın bölücü siyaseti savunularak doksan yıl sonra bugün düşman Duatepe’yi çoktan aşıp ekranların partilerin içine sızmadı mı?