Hürriyet yazarı Nedim Şener bugünkü köşesinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun belediye seçimlerindeki sırrını açıkladı.

İslam halifesi Hazreti Ömer, İslamiyet öncesi dönemi anlatırken şunu aktarmıştır:

Tanrı diye helvadan put yapar, onlara tapardık. Uzun bir yolculuğa çıktığımızda karnımız acıkınca, yaptığımız putları yerdik. Bunları hatırladıkça gülerim.

“Teşbihte hata olmaz” sözüne sığınarak böyle bir benzetme yapmak istiyorum...

Kemal Kılıçdaroğlu’nun 31 Mart 2019’da yapılacak seçimlere üç ay kala Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday göstermesi ve seçimde aldığı sonuç ile bugün gelinen nokta bana Hazreti Ömer’in bu sözünü hatırlattı.

Birileri Ekrem İmamoğlu’ndan “kahraman” yaratmayı hayal etti. Ama hayallerle gerçekler arasındaki farkı gördükçe de onu linç edip yok etmeye giriştiler; tıpkı kendisine tapmak için helvadan tanrı yapan sonra da onu yiyen putperestler gibi...

Kampanyanın sonu

İNCE ’UMUT’ İKEN ’SARAYIN ADAMI’ OLDU

24 Haziran 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin adayı olan Muharrem İnce için yollara dökülen milyonlar, bir süre sonra onu “Sarayın Adamı” ilan edip gözden çıkarmışken, Ekrem İmamoğlu adlı bir “kurtarıcı”nın peşinden gidiyorlardı.

Daha belediye başkanlığı adaylığı sürecinde “geleceğin Cumhurbaşkanı” muamelesi görülen İmamoğlu’nun ağzında “Her şey güzel olacak” sözünden başka slogan yoktu.

Peki ona “kurtarıcı” muamelesi yapanlar İmamoğlu hakkında ne biliyorlardı?

Bırakın hakkında bilgi sahibi olmayı, acaba kaçı “Ekrem İmamoğlu” diye birisinin varlığından haberdardı? Bu gibi sorulara en iyi cevabı Ekrem İmamoğlu’nun 31 Mart 2019 yerel seçimleri sürecinde kampanya direktörlüğünü yapan Necati Özkan veriyor. Kampanya çalışmalarını daha sonra “Kahramanın Yolculuğu” adıyla kitaplaştıran Necati Özkan, 17 Mayıs 2019’da T24 İnternet sitesindeki yazısında İmamoğlu’nu, “... Aralık 2018’de adaylığı açıklandığında kamuoyunun adını dahi bilmediği bir adayın, pek çok yorumcunun “noname” diyerek dudak büktüğü, toplumda neredeyse hiç kimsenin şans tanımadığı” kişi olarak tanımlıyordu.

TANINMA ORANI YÜZDE 14.4 İDİ

Özkan, aynı yazısında şu soruyu soruyordu:

O halde İmamoğlu neleri kendinden öncekilerden farklı yaptı ki bu seçimleri kazanabildi? Üstelik yüzde 14.4’lük tanınma oranıyla çıktığı yarışı nasıl 3 ayda yüzde 94’lük tanınma oranıyla bitirebildi?

Başarıyı, birçok faktörden oluşan “kampanya makinesi”, ekonomik durum, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hataları dahil birçok ayrıntıya bağlıyordu.

Özkan’ın yazısındaki şu cümle önemliydi: “Kampanya boyunca İmamoğlu genel siyasete ilişkin tek bir cümle dahi etmedi.

Yazısının sonucunda, elde edilen sonucu şu cümle ile özetledi: “İmamoğlu, kampanya başladığı zaman neredeyse hiç tanınmayan bir yerel siyasetçiydi. Kampanya sona erdiğinde, toplumun yüzde 96’sı tarafından ve uluslararası alanda tanınan bir kahramana dönüştü.”

ALTI BOŞ KAHRAMAN İMAJI

Evet İmamoğlu bir kahramana dönüştü ama yaratılan imajın altı boştu. Bunu en iyi bilen kişi ise İmamoğlu idi. Babasının kurduğu iş ile bugün siyaseti bıraksa hayat standardından hiçbir şey kaybetmeyecek olan İmamoğlu’nun belli bir projesi, son konuşmasında sözünü ettiği bir “davası” yoktu.

BAŞARININ SIRRI PKK/HDP DESTEĞİ

Başarısının sırrının, terör örgütü PKK yöneticilerinin talimatıyla HDP yönetiminin verdiği ve HDP Eş Başkanı Sezai Temelli tarafından dile getirilen, “Kürdistan’da biz kazanacağız, Batı’da da AKPMHP’ye kaybettireceğiz” sözlerine bağlı olduğunu biliyordu.

İmamoğlu da çevresi de hangi kampanyayı yaparsa yapsın, kimi aday gösterirse göstersin PKK’nın siyasi şubesi HDP’nin desteği olmadan kazanamayacağını biliyordu. O nedenle, kampanya sürecinde PKK yöneticilerinin adını anmasından ne kendisi ne çevresi ne partisi rahatsız oldu. Hesabı basitti, “Her şey güzel olacak” deyip CHP, İP ve HDP desteğini alınca, cumhurbaşkanlığı çantada keklikti onun için...

‘ORGANİZE KÖTÜLÜKTEN’ ‘ORGANİZE APTALLIĞA’

Konforuna düşkün, İstanbul’u su götürürken Bodrum’da tatilde olan, gelip ertesi gün “Aileme karşı sorumluluğum var” deyip Bodrum’a dönen, Elazığ’da deprem bölgesine uğradıktan sonra Erzurum’da kayak tatiline gitmesi sonrası söylediği gibi, “Benim tarzım bu, alışacaksınız” diyen bir rahatlık içindeydi. Nasıl olsa yarattıkları kahramana tapan bir kitlesi vardı.

İstanbul karla boğuşurken, İngiliz Büyükelçi’yle yemek kaçamağı yapan İmamoğlu’nun en büyük şanssızlıklarından birisi yıllardır beraber çalıştığı sözcüsü Murat Ongun’du.

Karla kaplı yollarda kalan ve şikâyetçi olan İstanbullulara, tatil için Cenevre’den, “troll” diye aşağılayan, Koronavirüs hastalığı başlangıcında, işe gitmek için sabahın köründe otobüse doluşan emekçilere, “İBB çalışmıyor algısı yaratmak isteyen organize kötülük” etiketi yapıştıran Ongun, bu konuda yalnızca etrafına topladığı ünlü ünsüz medyacıları, şarkıcıları, yazarları değil kendi başkanını bile yanlış yönlendirmişti. Ortada, “organize kötülük” değil, “organize aptallık” vardı.

İLETİŞİM DEĞİL, ÖLÜMCÜL ZİNCİRLEME KAZA

İkilinin peşine takılanlar, yarattıkları kahramanın peşinde gözü kapalı koşanlar bunları hiç dert etmedi. Eleştirmedi, aksine eleştirenleri trol ordusuyla linç ettiler. İBB’de işe alınan terör iltisaklı kişileri hiç mesele yapmadılar. Çünkü İmamoğlu onların “kurtarıcısıydı”!

Bugünlere geldik, Ekrem İmamoğlu’nun, cumhurbaşkanlığı adaylığı için Karadeniz’den başlattığı yolculuk onun arkadaşı ve basın sözcüsü Murat Ongun’un emeğiyle bir iletişim kazasına dönüştü. Delicesine tapanların eleştirilerine, İmamoğluOngun ikilisinin aşağılamayla cevap vermesi ölümcül zincirleme kaza halini aldı.

Şimdi hasar tespit zamanı, yalnız bindikleri “otobüs” CHP’nin üzerine kayıtlı. Benzetme yerindeyse CHP, aracın hasarını sigortadan alır. Araç hasarla da olsa yoluna devam eder ama İmamoğlu’nun aldığı yaraların iyileşmesi hayli zaman alır gibi...