Veryansın Youtube kanalından Sözcü, Cumhuriyet, Halk TV ve ODA TV yazarlarına CHP’nin açılımı ilan etmesine karşın “açılıma” karşı neden tek laf etmiyor susuyorsunuz, dedik, hâlâ cevap yok.

Suskunluğunuzla “açılım”a çanak olup her şeyinizi itibarınızı bunca deneyiminizi onurunuzu kaybederseniz, dedik, çıt yok.

Bunca cumhuriyetçi yazarın suskunluğu hayra alamet değil, bu güçsüzlük bu suskunluk bu güvensizlik yıllarca cumhuriyet kavgası vermiş bu yazarlara hiç yakışmıyor, besbelli ortada “şerefsiz” “utanılacak”, “insan içine çıkılamayacak” bir şeyler dönüyor.

Hakkını vermek lazım, CNN Türk ve Halk TV’de programlar yapan Gürkan Hacır, her iki kanaldaki programlarına ara verdiğini söyledi, sebebini ben tahmin edeyim. Hacır, ekranda “CHP’ye oy verdim ancak açılım’a katılmıyorum” dedi. Gürkan Hacır, bu onurlu hamlesiyle utanç dolu bu cenahtan kendini kurtardı.

Sevgili okuyucu, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diyen kitleyi “keriz”, “cepte keklik” yerine koyup “açılım” işine giren yeni CHP’yi ve “açılım”ın pezevenkliğini yapan sözde kemalist yazarları cezalandırmak boynumuzun borcudur.

ÜLKEYİ ORTADAN İKİYE BÖLMEK ‘DEMOKRASİ’

İstanbul belediye seçim öncesinde ne demiştik, HDP’yle değil her partiyle ittifak hakkınızdır, ancak “açılım” sözü vermeyin. İşte Ahmet Türk, alacaklarını tahsil etmek istiyor. Diyor ki, “İstanbul belediye seçimlerinde Türkiye halkı tavrını demokrasiden yana, çözümden yana koymuştur.”

Yani, “İmamoğlu ittifakına oy verenlerin tümü ‘açılım’ yanlısı” demek istiyor. İkincisi, bildiğiniz zırva; ülkeyi ortadan ikiye bölmek Ahmet Türk’e göre bölmek değil, demokrasi.

Cumhuriyet’in ve ülkenin merkez noktasından oy avcılığı iştahıyla uzaklaşırsanız işte bu etnik milliyetçiliği demokrasi diye yutturanların oltasına düşersiniz.

Hatırlayalım.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bir vekiliyle yatakta yakalanıyor. Genel başkanın donu görünüyor. Artık buradan hayır gelir mi, bu kadar rezil bir şey olur mu, oldu.

Yerine TESEV’ci Kılıçdaroğlu geçiyor, mezhepçi, etnikçi, küreselci yapının sözcüsü olarak. CHP kendini kaybediyor, onlarca yıldır bu yüzden kimse umutlu ve mutlu hiç değil. CHP nedir ne değildir, bu siyasal ucube yaratık nedir artık anlayan yok kimse bilmiyor.

Demokrasinin özgürlüklerinden habire doya doya faydalanıp her türlü teröre karşı durmak gibi demokrasinin sorumluluklarını hiç üstlenmeyen acayip sinsi bir sol liberal demokrasi inşa edildi.

Bu ittifak yatağında kimler düzülmedi ki ve ölen sıvasız evlerde büyüyen yoksul anadolu çocukları!

EZBERLERİ KURULMUŞ PİLLİ BEBEKLER

Etnik milliyetçilik mezhepçilik, modern toplumda karşılığı olmayan cevap üretmeyen sorulardır, sonsuza kadar sor ne Kandil’den ne İslamcı’dan cevap alamazsın. Etnik ve mezhep soruları çözümsüz sorulardır, sadece toplumu yorar, siyaseti çıkışsız bırakır, aynı ev içindeki aileyi kardeşi birbirine kırdıracak hale teröristin ve dış güçlerin istediği kıvama getirir.

Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun söz dağarcıklarına bakın. Birkaç cümlelik ezberleri kurulmuş pilli bebek oldukları ayan beyan ortada. Pek tabii ki insan bu kadar projelendirilmiş slogan ezber laflar içinde Deniz Baykal’ı arıyor, hakkını yemeyelim, çünkü Baykal “kurulmuş” değildi, bu yüzden indirildi.

Yeni CHP’nin söz dağarcığı Türkçeyi Türkiye’yi utandıracak kadar karanlık dar. Miting meydanlarında ve grup toplantılarında defalarca ama defalarca Ahmet Altan’ı Nazlı Ilıcak’ı dahi ‘özgürlük’ kelimesiyle alkışlatmak nasıl bir sinsilik.

Bir de ortalıkta ‘kahramanca’ dolaşmıyorlar mı?

CHP’li seçmen pilli bebek Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun bu sahtekarlıklarına eziyetine bakalım ne kadar dayanacak demeyin. Uzun bir süre daha iş işten geçinceye dağılıp un ufak oluncaya kadar katlanacaklar, çünkü CHP’li seçmen olup biteni hissedemeyecek kadar medyasız, aydınsız.

Geçmişi yiyici FETÖ’cülerle koyun koyuna kerhaneci Manukyan’dan daha çok serveti olan adamı “herşey güzel olacak” diyerek ‘başkan’ yaparken, kimse sormadı, “yahu yüzyılın cumhuriyet değerleri bir ‘vatansever’ evlat yetiştiremedi mi?” diye.

ATATÜRK’E İHANETLE REZİLLİKLER TARİHİNE GEÇTİ

Bir taciz davasından ötürü halk arasında adı “Abaza Muharrem”e çıkan Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanı adayı yaptıkları günlerde Muharrem İnce TV’ye çıktı, aynen mealen şu argo ağızla: “Yaa 1924 ne yaaaa, geçmişte kaldı, bugünün şartları değişti…”. Oysa rakibi Tayyip Erdoğan için 1071 dahi geçmiş değil.

FETÖ’nün gazına gelip MİT TIR’ları haberiyle koskaca partiyi yasadışılığa düşürdüler, haberin altından kalkamadılar, yurt dışına kaçan kaçana. “Haberi FETÖ’den aldın almadın” şaibeli iddialarla başkan yardımcısı hapislerde yattı, bu tuhaf ilişkiler yumağı CHP’yi boğarken bağırdık çağırdık, nafile.

CHP’li vekil odasından ‘bunun zamanı geçti’ deyip Atatürk posterini kaldırdı, “sen kaldırdın ben kaldırdım” kavgasını örtmeye kalktılar, disiplin cart curt kapatmaya çalıştılar ve CHP Atatürk posterini kaldırmakla Atatürk’ün kurduğu parti Atatürk’e ihanetle utançlar rezillikler tarihine geçti.

İmamoğlu’su seçimde verilen oyların borcuna karşılık Diyarbakır’a koşuyor, yine bildik papağan barış “kardeşlik cart curt” g.tü yiyorsa Tunceli yaylasında öldürülen dünya güzeli çocukların mezarına gitsin, ailesine koşsun, daha durun ‘tufan’ henüz başlamadı.

Kalkmışlar, HDP için Şirin Payzın, Ayşenur Arslan, Yılmaz Özdil zekasıyla konuşuyorlar, “yok efendim, beş milyon oyu ne yapalım?”

Biraz siyaset sosyoloji öğrenin, HDP travmatik partidir, yüzbinlerce insan hapse girip çıktı on binlercesi öldürüldü, bu kadar insanın ailesi sülalesi aşiretini sayı olarak toplayın, doğal olarak kurbanı oldukları yapıya mensubiyet duyar.

Bu asabiyet husumet ilişkisi normal bir sosyolojiden değil uzun süre kanlı infazlar, işkenceler gerçekleştirmiş katil yapılardan çıkar. HDP travmatik bir sosyolojinin partisidir. Güvenlik politikalarıyla huzur geldikçe bu mensubiyet soğur ve zamanla çözülür. Ki, huzur geldikçe her yıl beşyüz bin üyesini kaybeder. Ancak bu travmatik yapıyı Doğan Medya gibi Habertürk gibi baş tacı edersen, ateşe benzin dökersin ve her defasında karşılığını hendeklerle binlerce insanın iç savaş görüntüleriyle kıyamet görüntüleriyle alırsın.

Hakkını verelim, bu travmatik parti, elli kişinin ölümüne sebep olan Demirtaş’ın isyanına yine de büyük kitlesiyle katılmadı, isyana çok küçük militan bir azınlık katıldı, bu da gösteriyor ki, HDP ana gövdesi Türkiye Partisi olmaya yatkındır, yazar çizer ve partiler işte HDP’nin bu tarafına yoğunlaşmalıydı, ama hayır.

Akılsız cahil adamlar, etnik mezhepçi taleplerin ne Avrupa’da ne modern toplumlarda karşılığı yoktur, etnikçi ve mezhepçi görüşler ‘özgürlük’ alanından kovulmuştur.

Ancak egemenlik haklarını korumayacak kadar zayıf karakterli sömürge aydınlarının ülkesinde etnik ve mezhep tartışmalarını projelendirip ellerine tutuştururlar.

Nerden başlasak bilmiyorum, “yolsuzluklara karşıyım” diyen Kılıçdaroğlu, şaibeli belediye başkanı Hazinedar’a anında müdahale etmeyip yolsuzluk dosyasını yıllarca sümen altı etti, ne oldu, rezil oldu. Yetmedi, Battal İlgezdi ilişkisi kızının şaibeli dairesiyle kargalara kepaze oldu.

UTANMADAN PİŞKİNCE KONUŞUYORLAR

Eski Brezilya devlet başkanı Lula çocukluğundan beri sosyalizme inanmış ve kırk yıl çabayla peşine takılan kitleleri büyütmüş ve nihayet iktidar olmuştu. Ne oldu, bütün dünya üstüne yüklendi ve bir yolsuzluğunu bulamadı, sonunda, yakınlarının kullandığı kimden alındığı ne idüğü belirsiz bir apartman dairesi buldular ve Luna’ya bu daireyi kimden rüşvet aldın deyip, önce dokunulmazlığı kaldırdılar sonra hapse attılar. Sonra neoliberaller yeniden Brezilya’da hedeflerine ulaştı. Yani, liberaller trilyonlar yer ses çıkmaz ama sizi bir küçük apartman dairesiyle kökünüzden tarihten silerler. Muhalifseniz kiminiz kızınızın dairesine, kiminiz de uçkurunuza sahip çıkacaksınız.

Şu utanç dolu sahneye bakın, kendini eleştirenleri vekil yapıp susturdu, Barış Yarkadaş örneği, herkesten önce Kılıçdaroğlu’nun TESEV’ci olduğunu o söylüyordu, ne oldu? Atatürkçü subayları süs biblosu gibi partiye taşıdı, liberal ve açılımcı tezleri perdelemek için, ne oldu, üç kağıtçı açılımcılara fon oldular.

CHP, AB’li sözcülere sırtlarını dayamış, 1924 anayasasından çok uzun zamandır utanıyor ve kurtulmak istiyor. Kendinden kuruluşundan atandan dedenden utanmak, onursuzluk köpek balığı leşleri gibi kıyıya vurdu. Ekrana çıkıp başta Altı Ok 30’lu yıllardan kalma ne varsa kökünden programlarından çıkartıp ya da değiştireceklerini bir de utanmadan pişkince söylüyorlar.

YENİ CHP ŞİRKET DEMOKRASİSİNDEN YANA

CHP, tarımda ekonomide vergide belediyecilikte henüz tek bir projesini mensuplarına dahi inandıramadı, çünkü verilen vazife başka, boş boş konuş baba konuş.

Kardeşlerim, asla unutmayın, neoliberaller demokrasiye karşıdır, çünkü neoliberal düzende halkın egemenliği şirketlere verilir. Yeni CHP, şirket demokrasisinden yana neoliberal bir parti, Kılıçdaroğlu’nun ağzından düşmeyen “özgürlük”, şirketlere özgürlük. Halk egemenliği lafı ne uzun zamandır unutuldu hatta ‘alaya’ alınır oldu, halk deyince CHP’nin aklına gelen PKK’nın kullandığı “halkların” halkı.

CHP, ekranmedya elitlerinin elinden ucuz popülist bir slogan olarak demokrasiyi kurtaramadı, bunun farkında dahi değil. Liberalizmin karşısında olmadıktan sonra sağsol farketmez. Şirketlerin imparatorluğuna kapıyı ülkeyi imarları açarsın, işte İmamoğlu bey, “emret başkanım” deyip yardımcısını Koç’un CEO’sundan yapıverdi.

Yardımcısını Koç CEO’sundan atayan İmamoğlu’nun iktidarı halka değil şirketlere peşkeş çekeceği sır değil. Oligarşik güçlere duyulan bu derin aşk sosyal demokrat CHP’de ne zaman peydah oldu?

Demokrasi, şirket ve tarikat özgürlüklerine karşıdır, bu cümleyi yeni CHP’de bilip anlayan söyleyen tek kişi kalmadı.

Kardeşlerim, yeni CHP’de bir direniş bir eylem gördünüz mü? FETÖ’nün yayın organlarının kapısında bekçi kalkan olup dikilmekten başka. Amerika Bağdat’ı işgal ettiğinde Bağdat’ın ortasında duvarla çevrili bir güvenli bölge inşa etti kendine. Bağdat halkı girip çıkamaz yanından dahi geçemez, girerse vurulurlar. Başkentin ortasında ‘külliye’ demir çitlerle çevrili güvenli bölge ilan edildi, üstelik Atatürk’ün emaneti büyükçe bölümü orman olan Atatürk Orman Çiftliğine. CHP’nin tek bir karşı eylemi yoktur, bu uzun inşa sürecini bir iki dilekçe itiraz, bu kadar, seyretmekle yetindi.

AKP’nin halkı güya baş tacı edip, halkı izole edip kendine demir bariyerlerle çevrili ıssız adalar gibi saraylar malikaneler yapması karşısında, CHP paslı mıh gibi yerinde kaldı, kalkıp, bu saraylara karşı ortalığı ayağa kaldıramadılar. Emine Erdoğan, külliye içinde birkaç küçük sarayı sevmedi, “daha büyüğünü istiyorum” dedi, üçyüz milyon masrafla daha büyüğünü yaptırttı, bir kaç gün oturdu, “sevmedim” dedi. Ortaçağlarda görülmemiş bu israf şatafat karşısında CHP sessiz kaldı.

Yetmedi, siyasi islamcı iktidar, tarihimizde ilk defa Suriye’de Müslümanı Müslümana kırdırdı ve açın o yılları okuyun. CHP, Müslümanın Müslümana kırdırılmasının bir Amerika projesi olması korkusuyla olacak gıkını çıkartamadı.

Tunceli’de eşkıyaya müdahale emrini bizatihi Atatürk verdi. Yeni CHP ve İmamoğlu, Tunceli’ye ısrarla “Dersim” diyor, ve Cumhuriyet’e ve Atatürk’e meydan okuyan Seyit Rıza heykeli orada, CHP hâlâ seyrediyor. Meclis açıldığında CHP “açılım”ı alevleyip “özgürlük barış” demeye başladığında yani pek yakında Fazıl Say’ı getirip bu heykelin yanında “açılım” diye piyano resitali icra ettirirlerse, Sunay Akın’a heykel önünde şiir okuturlarsa ve Haluk Levent’e heykelin bakımını verdirirlerse, “akil adamlar” günleri yaşamış bizler bu garabete hazır olalım hiç şaşırmayız. Bu sürüyle yanmaz kokmaz aydınların yeni CHP’ye neden tek eleştirisi yoktur, ee, belediyelerin hayırlı kültür işleri.

Ne kadar Atatürk düşmanı adam var vekil yaptılar, pek yakında cahiller cahili troller trolü Fatih Tezcan’ı da Nagehan Alçı’yı da vekil yaparlarsa siz de şaşırmayın, çünkü Nagehan Alçı ve Fatih Tezcan kopyaları halen CHP’de vekil. CIA kayıtlı vekilinden HDP kontenjanına kadar, tıka basa Atatürk ve cumhuriyeti kendine savaş alanı hedefi ilan edenlerle dolu. Bir de bu CHP’li vekilleri FETÖ’cüler toplamış Amerika’ya FETÖ ziyaretine götürmüş, neler, neler?

Yeni CHP çok uzun süredir cumhuriyetten ve devrimcilikten köklü şekilde koptu ve “işbirlikçi” siyasete kaydı, İmamoğlu’nun tarikat ve cemaatlere bakışı AKP’yle aynı, ses eden yok.

Kooperatifleşme gibi radikal tek bir devrimci projesi kalmadı, nasıl kalsın, Kemal Derviş’in çırağı Faik Öztrak parti sözcüsü. Faik Öztraklar’ın finans ve IMF ekonomisinin Ali Babacanlar’dan farkı ne?

Yetmedi, sosyal demokrat bir partiyi Kılıçdaroğlu uzun süredir Escobar gibi yönetiyor, Escobar ve arkadaşları, Seyit Torun, Erdoğan Toprak, Kaan Salıcı ve yeni CHP’nin dünya harikası Kaftancıoğlu. Aleni PKK destekçisi Kaftancıoğlu. Üstelik bu etnik milliyetçiyi İstanbul gibi sosyal kültürü çok zengin İstanbul gibi bir yere başkan yapıyor ve Escobar neye karar verirse, tıpış tıpış oy vereceksiniz diye de seçmeniyle alay eder gibi dalgasını geçiyor.

‘İŞGAL’E ‘TİYATRO’ DEMEK

Yeni CHP vatan haini ülkeyi işgal ederken suçüstü tutuklanmış FETÖ’yü savunmayı dahi hâlâ özgürlük sanıyor.

Dış politikada ABD’nin alçak tehditlerini dahi açıkça destekliyorlar, Ünal Çeviköz işte, herif nerdeyse ABD ordusu saflarında Türkiye’ye karşı savaş çığlıkları atıyor, Nato’ya laf etmeyin, ABD’ye karşı laf etmeyin diye göğsünü siper etmiş kendini paralıyor.

CHP 15 Temmuz darbe gecesi, Meclis’te gösterdiği direnişini takip eden süreçte hızla terketti, “tiyatro”, dedi, bir daha rezil oldular. Ne söylüyorum burada size, “işgal”e “tiyatro” demek yeni CHP’yi yeterince anlatıyor.

Gerçek bir demokrat olmak yurttaşlık ve hukuk üzerinden radikal demokrat olmak demektir, tam tersine, ne kadar şekilsiz liberal var partiye doldurdular, kankaları oldular.

Abdullah Gül sevdası nasıl başladı, kim başlattı, bu ne acayip bir parti, Abdullah Gül kimi aday gösterdiyse ona koştular, Ekmeleddin’i aday gösterirken MHP’ye dahi koştular, çay içmeden çıktı ve Ekmeleddin’i ilan ettiler. Sonra Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı Ekmeleddin’i kim eleştirdiyse Halk TV’den (mesela Sinan Meydan) kovdular. Kendi vekilleri ekranda geçen belediye seçim öncesi CHP’li adayların önce Abdullah Gül’ün ofisine koşup talimat aldığını kazara söyledi ki, ittifaklar açılımlar, bu haberi çoktan doğruladı.

Yeni CHP’nin demokrasi deyince ilk akıllarına gelen PKK’ya ülkenin yarısına eşitçe üleştirmek. Önemli gün ve bayramlarda parti kapısına kendi seçmenlerinden on kişinin dahi gelmemesinin sebebi bu. Sade suya tirit ne kadar renksiz gölgesinden korkan isim var hepsi artık ekranlarda “açılım” diyerek kendilerine ve partilerine yeni bir ‘şekil’ yapıyorlar.

Bu kurbağa renksiz kokusuz şaibeli vekiller sayesinde rakibi AKP partiden çıkıp devlet olurken, CHP partiden çıkıp Avrupacı sol liberallerin sivil toplum derneği halinde ufaldıkça küçüldü.

Antiemperyalizm vurgusu hiç kalmadı, hayret, nedendir?

Antikapitalist tek cümle eden kalmadı.

‘Halk’ için deyip söze başlayanı kalmadı.

Abdullah Gül kimdir? FETÖ’cü işgalin önüne açarken bekleyin “herşey güzel olacak diyen”, hatırlayın bu sloganı, şimdi aynı açılım yapılırken İmamoğlu, “herşey güzel olacak”, diyor.

Türkiye’nin en köklü partisi ülkenin işgaline sessiz kalanları baş tacı ediyor.

Türkiye’nin ve halkın gerçekliğiyle değil, yabancı elçilerin önlerine koyduğu projeleri İyi Parti’yle birlikte kol kola vazife kabul ediyorlar.

Onlarca yıl geçti henüz seçmen tabanının ittfakla anlaştığı tek bir vatansever cumhuriyetçi aday çıkartamadılar. Ne bu ya, tek bir vatansever aday neden bulamıyorsunuz, tesadüf ya da şanssızlık ya da parti içi demokrasinin cilvesi kabul edelim(?)

Kendilerini “sol”da tanımlamayı açılımcı PKK’yla siyasi bir düzenek kurmak sanıyorlar, kim bu açılımcı siyaseti eleştirse, “siz AKP’li mi oldunuz” diye maaşlı trollerini FETÖ’cü sosyal medyayı harekete geçiriyorlar.

AKP siyasi islam, ılımlı islam, Büyük Ortadoğu Projesi’nin partisi olarak biliniyor ve karşı çıkılıyor,  ancak CHP hakkında artık toplumun tümünde yaygın bir şaibe var, CHP neyin partisi?

Esersiz mesleksiz yüzlerce fırıldak küçük adamın ekran ekran piyasa yaptığı bir parti mi?

Bölücüye FETÖ’cüye çok net şekilde siyasal bir sınır neden çekemiyor, yeni CHP hangi projelerin stratejisinde kullanılıyor bilmeyen hâlâ kaldı mı?

Şimdi oturmuşlar kurucu ilkelerini değiştirmek için ‘kurul’ kurmuşlar, parti programından anayasaya kadar, değiştirip meclise bu ‘açılım’la açacaklar, ülkeye yine Ali Bayramoğulları Cengiz Çandar, Mehmet Altan ve şürekasının ‘özgürlük ve barış’ından getirecekler. İl ilçe parti organları baştan sona tümüyle çoktandır mezhepçi ve etnikçilerin eline geçti.

Bu açılım startı için de çok gayret gösterdiler, on uzun yılda yeni CHP bu “açılım”ı hazırlayabilmek için kurucu ilkelere bağlı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen seçmeni yönetimden il başkanlıklarından teker teker tasfiye etti, tuhaf tuhaf isimlerle seçmeni yordu, CHP gaiplere karıştı, derken, birden Kaftancıoğlu’yla ete kemiğe bürünüp yeniden barış özgürlük İstanbul açıklarında göründüler.

HDP’yle ittifak demek sonucu iç savaş olan ve ve iç savaş sonucu dış müdahale isteyen HDP stratejisine mahkûm olmak demek. Dangalaklara karşı tekrar edelim, etnik ve mezhep taleplerinin ulus devlette çözümü yoktur.

Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi Hürriyet’teki köşesinde Diyarbakır belediyesinin mührü Kandil’de diye bir yazı yazıyor. Ve HDP’den bu yazıya karşı cevap yok. Belediye mührü Kandil’deyse Kandil’den yönetiliyor demektir. Yeni CHP hala ‘legal parti’ deyip duruyor. Yeni CHP sevgili kankanın mührü Kandil’de diyor, yani belediye Kandil’den yönetiliyor, cevap yok, kıyamete gidiyorlar, sonları çok kötü olacak.

CHP KENDİ SEÇMENİNİ KÖLELEŞTİRDİ

Ve yeni CHP düne kadar CHP düşmanlığı yapan Doğan medyasının artıklarını baştacı ediyor, belediyelerine dolduruyor, danışman olarak yanına alıyor. Oysa CHP’nin sonunu hazırlayan bu yozlaşmış elitlerdi, Baykal’a kumpas kuran, AKP açılımları olurken CHP’yi tefe tutup dalga geçen ne kadar isim var, şimdi yeni CHP’de maaşlanıyor.

Yozlaşmış üç kağıtçı, çıkarcı bu güruh işsiz kalınca ‘danışmanlıklara’ oynayan bu kuru gürültü baş belalarına yeni CHP’nin sarılmasına sebep, ‘açılım’ ve ‘suskunluk’ için bu yozlaşmış elitin çok ‘kullanışlı’ çok ‘deneyimli’ oluşudur.

Ve Yeni CHP kendi ‘aydın kadrosunu’ inşa edemedi, sosyal demokrat ‘sosyal devlet’ siyaseti yapan yazılar yazan tek kişisi kalmadı.

Sağ’a açılmak oy avcılığı yüzünden. Sağ’la bir çok müşterek’in olması doğaldır, kültür, gelenek, tarih olarak, ancak sosyal demokrat partinin sağla ihtilafı derindir. Müşterek noktalar başka şey, radikal demokrat yurttaş hakları başka şey. Demokrasi dışı güçleri partiye taşıyarak ‘muhalefetinizi’ bitirir güya eleştirdiğiniz iktidarın aynısından olursunuz, oldunuz.

Yani yeni CHP yasak yerde avlanıyor ve böyle böyle yeni CHP kendi seçmenini köleleştirdi.

Yeni CHP Atatürk’ü posteriyle hamasetle sadece kendi seçmenini sömürüyor, alın işte sol liberal Ayşenur Arslan gibi troller HDP’li belediye güya Atatürk posteri asmış da güya AKP kaldırtmış da diye kendi seçmenlerini manipüle ediyor.

Yeni CHP, muhalif kimliğini omurgasını ve ruhunu çoktan kaybetti ve Abdullah Gül ve Davutoğlu’ların kendilerini hazırladığı AKP’nin çöküş gününden bir pay alabilirim akıllarınaprojesine odaklandı.

Aynı boş umut, 17/25 Aralık günleri Kılıçdaroğlu’nun kulağına fısıldanmıştı, “Tayyip’i tutukluyoruz başa sen geçeceksin” diye, aynı boş umut, 15 darbe öncesi yeni CHP’nin kulağına söylenmiş, “darbeyi yapıyoruz bekle” diye, yine elleri boş döndüler.

YENİ CHP RUHUMUZU SATIYOR

Kardeşlerim, iktidar partisi AKP canımızı hayatımızı alıyor, hazinemizi soyuyor, imar talanı yolsuzluk ülkeyi bitiriyor, ancak yeni CHP, ‘ruhumuzu’ satıyor, direniş gücümüzü parçalıyor, muhalif cepheyi çürütüyor.

Kurtuluş Savaşı’nı veren Cumhuriyet’in devrimci ruhu nerde, söyleyeyim: CHP’de İmamoğlu’yla iş tutmuş FETÖ’nün belediyeler imamı Erkan Karahasan’la kodeste.

Peki “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenler nerde?

Hipnoz uygulamalarında şunlar da oldu, hipnoz uygulanan deneklere ‘gözlerini açma’ denir, denekler de gözlerini açmaz, yani ‘direktifler’e uyar.

Ve hipnoz uygulanan deneğe sorulur, “sana söylenen herşeyi neden yaptın nasıl yaptın?”

Denek şöyle der, “aslında gözlerini açma dediğinde gözlerimi açabilirdim, ama bakayım ne olacak, deyip açmadım, yerine otur dediğinde yerine oturmayabilirdim, ama, yahu olsun gidip yerime oturayım, dedim, oturdum.”

Yani ‘denek’ içinden bir muhakeme yapar ve aklınca hipnoza uğramadığını direktifleri beyninde zararsız görüp kendi iradesiyle karar verip onayladığını söyler.

Yani denek, kendini kandırır, çünkü direktiflere uyduğunu kendine izah edemez.

Şimdi bu satırlarda yazar Nihat Genç ‘gözlerinizi açın’ diye direktif verse, ‘ne var diyecek okuyucu, istesem açabilirim’, ama ‘partimin çıkarı için açmam, İmamoğlu bir şans o yüzden açmam’ vb. deyip, kendinin telkinle ikna edilip yani hipnozlandığını inkar edecektir.

Sonuç, yeni CHP’nin bunca garabetine rağmen seçmenin ‘gözlerini açması’ çok zor çok zayıf ihtimal, zaten yeni CHP’de PKK açılımlarını Sözcü, ODA TV, Halk TV, Cumhuriyet yazarlarıyla gözleri açtırılmayan bu seçmenine güvenerek start alıyor.

Ve ‘açılımları’ önceleri şöyle de karşılamışları tanıyoruz. İnsanlar bir toplantıda kokteylde sevmediği insanları görünce nezaketen rol yapar, sevimsiz davranmaz. Birçok CHP’li sağcı HDP’li yeni simaları partide yanında görünce, önceleri nezaketen rol yaparak yakınlık içtenlik gösterdi. Sonra, bu nazik saygın insanların hepsi yeni gelen hasta sağcılar ve katil PKK’lılar tarafından partiden kovuldu.

Siyaseten nezaketle sosyal nezaketi karıştıran arkadaşların elinden Türkiye’nin cumhuriyetin bekçisi en köklü partisi işte böyle alındı.

Şüphesiz CHP’nin ele geçirilip yok edilmesi Türkiye için tarifsiz bir kayıptır.

Ve ama CHP’nin gasp edildiğini görmemek daha tarifsiz bir delilik halidir.

Tarihi anlar yaşıyoruz, fikirler kurumlar muhalefet yeniden yerlerini alıyor, kimse hiç bir şey olmamış gibi bakalım ne olacak diye beklemenin sessiz kalmanın suçunu omuzlayamaz.

CHP’nin işgali ve ölümü, Türkiye’nin felaketidir, ve daha büyük felaket, kitlelerin eli kolu bağlı oluşudur.

Bu yüzden, cumhuriyete ve 1924 Anayasası’na bağlı ve egemenlik yurttaşlık haklarından asla taviz vermeyen bir partiye ve öncelikle soylu bağımsız aydınlara acil ihtiyaç vardır.

Bu çok ciddi boşluğu en hayati bir memleket meselesi olarak önemseyen bağımsız bir vicdan bağımsız bir karakter taşıyan cesur insanlara ülkemizin ihtiyacı çoktur.

Bu işbirlikçilere bu küçük zekalı korkak aydınlara bu toprakların egemenlik haklarını ve cumhuriyet değerlerini yedirmeyeceğiz.

Sizi bilmem, kendi adıma, Cumhuriyet’in kurucu yasalarına en temel bağımsız yargı kurumlarına ordusuna devletine etine kemiğe bürünene dek bu siyasal kavgayı bu sütunlarda ödünsüz vereceğim.

Kardeşlerim, bağımsızlık ve egemenlik haklarını artık konuşanı talep edeni kalmamışsa bir ülkeniz yok demektir.

İŞTE PARTİNİZ ORADA

CHP çok uzun süredir eleştiriyle kongreyle kurultayla düzeltilemez bir şekilde geleneklerinden en derin hücrelerine kadar genetiğinden bozulmuştur.

CHP bünyesini kaldıramayacağı kadar haşere sarmıştır, bu bakteri ve haşerelerin cinsleri AKP’yle ihaleci şirketlerle ve onların medyasıyla tarikatlarıyla aynıdır.

Ve zavallı yeni CHP’nin tek umudu, sosyal medyaya saldığı maaşlı troller ve belediye danışmanlarıdır, sözde kemalist bir çok yazar, bu köleler ve trollerin hışmına uğramamak için ölünceye dek hayal kırıklıklarını sineye çekip acı içinde suskun kalmayı tercih edecek kadar vah ki vah trollerden tırsmış durumda.

Ne diyelim, beyinsiz ve onursuz ve ülkesiz bir hayat sürdürmek istiyorsanız, işte partiniz orada.

Her TV’yi açtığında bir CHP sözcüsü tarafından utandırılmak ve her seçim sonrası dünyanızın başınıza yıkılmasından zevk duymak istiyorsanız, işte partiniz orada.

Biri uçkurundan diğeri FETÖ’cüsünden diğeri PKK’sından bir türlü kurtulamayan lider türlerinden hoşlanıyorsanız, buyrun koşun, işte partiniz orada.

Bu dünyaya geldiğiniz günden beri dünyanın binbir işi meselesi sıkıntısı eğlencesi meşguliyeti varken, son nefesinize kadar hiçbir şey yapmayıp, her Allah’ın günü, “HDP legal bir partidir, HDP legal bir partidir” lafını milyarlarca kez tekrarlayan eşeklerden ruh hastalarından delilerden olmak istiyorsanız… İşte partiniz orada.

Açlığı yoksulluğu işsizliği eşitsizlikleri tecavüzleri sapıklıkları ihaleleri unutup dünyanın binbir varoluş derdini yok sayıp, sabahlara kadar “HDP legal bir partidir” demek istiyorsanız, işte partiniz orada.

Ancak arada bir siyaset bilimi okumuş birilerinin laflarına da kulak dayayın:

Etnik ve mezhepçi yapılara bu kadar yüksek güç verirseniz halkın ve ulusun üstünde atom bombası etkisi yaratırsınız. AKP’nin Türkiye’de ve Suriye’de yaptığı gibi.


veryansın.com