Memleket Hareketi lideri Muharrem İnce'nin 11 Şubat 2021 tarihinde, Habertürk televizyonunda katıldığı programda, Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 2018 yılındaki, "Sayın Muharrem İnce gel bakalım buraya" sözlerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmesi iyi oldu.
Çünkü bu sayede, bana da pek konuşulmamış bir olayı kamuoyuna aktarma şansı doğdu. Yakın çevreme anlattığım olayı, "Söz uçar yazı kalır" öğretisine uygun olarak ilk kez kaleme alıyorum.
CHP yönetimi 2018'de, tabandan gelen yoğun talep ve baskı üzerine Muharrem İnce'yi partinin Cumhurbaşkanı adayı ilan etmek zorunda kaldı.
Zorunda kaldı dedim, çünkü Muharrem İnce'nin parti tabanındaki yükselişinden korkuyor, bunu kontrol altına almak istiyorlardı.
Korkuyorlardı dedim, çünkü partiden daha fazla oy alacak Muharrem İnce'nin CHP'deki ağırlığı artacak, koltuklar tehlikeye girecekti. Bu nedenle de İnce'nin kontrolü şarttı.
Kısacası tabanın baskısı Kılıçdaroğlu'nu, istemeye istemeye Muharrem İnce'nin adaylığını kabul etmeye itti. Ama için için edilen dua ise “Başarısız olsun, gözden düşsün, siyaset dışı kalsın, tamamen kurtulalım” şeklindeydi. Yani havada bir çeşit "Adam harcama operasyonu" kokusu vardı. Zaten bunu seçim kampanyası sırasında ve sonrasında yaptıklarıyla da kanıtladılar.
İşte bu duygu ve düşünceler içinde Ankara'da, 4 Mayıs 2018 tarihinde, Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda, CHP'nin cumhurbaşkanı adayını tanıtma toplantısı düzenlendi.
Kılıçdaroğlu kürsüye çıktı ve değerlendirme konuşmasının sonunda lütfetmiş bir tarzda ağzından, "Sayın Muharrem İnce gel bakalım buraya" sözleri döküldü.
Kılıçdaroğlu, bu kırıcı sözleri CHP’nin cumhurbaşkanı adayına niye söylüyordu ki?
Kimilerine göre, Kılıçdaroğlu, İnce’yi daha yolun başında değersizleştiriyor, bir lütufda bulunduğu mesajını vermeye çalışıyordu.
Bu değerlendirmeyi yapanlar haklıydılar, ama işin içinde daha önemli başka bir iş vardı.
Sizi 2009'da yapılan seçimlerin hemen öncesi götüreyim.
CHP'nin İstanbul Büyükşehir adayı, adresini Ankara’dan taşımadığı için oy bile kullanamayan, Kağıthane'ye "Kağıttepe" diyen Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Şubat 2009'da, CHP Genel Merkezi'nde partinin Büyükşehir adaylarının tanıtım toplantısı yapılıyordu. İşte oradaki birçok kişinin farkına bile varmadığı, geriye kalanların da pek umursamadığı bir olay yaşandı.
Salonda, önce dönemin Genel Başkanı Deniz Baykal'ın arkasındaki sırada oturdum. Adaylar tek tek davet edildiklerinde ise sahneye çıktıkları merdivenin yanına geçtim.
Deniz Baykal konuşmasını tamamladıktan sonra adayları sahneye çağırmaya başladı.
Sıra İstanbul'a geldiğinde Baykal, İstanbul Büyükşehir adayı için kısa bir konuşma yaptı ve Kılıçdaroğlu'nun sahneye gelmesini
beklediğini gösterircesine salona doğru bakışlar attı. Herhangi bir hareketlilik görmeyince de sesini yükselterek, "İstanbul adayımız garanticidir. Adını duymadan gelmez. "Gel bakalım Kemal" dedi.
İşte o sözlerden sonra kısa bir tereddüt yaşayan Kılıçdaroğlu, yerinden kalkıp, ağır adımlarla sahneye doğru ilerledi.
Yanımdan geçerken, göz göze gelince selamlaştık. Bu sırada, Kılıçdaroğlu'nun, herkesin bildiği sakin ve renk vermeyen o yüz ifadesinin yerinde yeller estiğini fark ettim.
Belli ki Baykal’ın 'Gel bakalım Kemal’ sözlerinden olumsuz etkilenmişti.
Kılıçdaroğlu'nun kaset olayından sonra, "Genel Başkanlığa aday olmadığını" kameralar önünde söyleyip, hemen ardından da tam tersini yapmasının nedenleri araştırırken, "Gel bakalım Kemal" sözlerinin etkisini de düşünmeden edemedim.
Kılıçdaroğlu’nun Mayıs 2018'de, "Sayın Muharrem İnce gel bakalım buraya" sözlerini ilk duyduğumda da bunu "Gel bakalım Kemal" sözlerinin yarattığı ruh halinin bir yansıması olarak değerlendirdim.
Muharrem İnce'ye karşı karalama kampanyası başlatanları ve medyadaki destekçilerini uyarmakta yarar var; arşivim öylesine dolu ki, üstü kapatılan, unutuldu ya da bilinmiyor zannedilen nice olayları yazmaya devam edeceğim. "Açtırırsanız kutuyu, söyletirsiniz kötüyü."