İLKER GÜVEN / EMEKLİ TUĞAMİRAL

3 Mart 2020 tarihli yazımda, "İdlib çıkmazı Doğu Akdeniz'de Mavi Vatan'ı tehdit ediyor" diye belirtmiştim. Ancak 5 Mart 2020 tarihinde Moskova'da yapılan anlaşma, Mavi Vatan ve bağrında yatan KKTC'ye politik ve askeri güç desteği sağlayabilecektir.

İdlib'de Vladimir Putin'in de dediği gibi, gerginlik için kabul edilebilir çözümler bulunmuştur. Putin konuşmasında, "Her zaman Türkiye'nin Suriye'de olupbitenlerle ilgili değerlendirmeleri ile hemfikir olmasak da, kritik anlarda her zaman ortak noktaları bulmayı başardık" diyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da, "Rusya ile Fırat'ın doğusunda da çalışma ilişkilerimizi derinleştirerek sürdürmek istiyoruz" sözü önemlidir.

Ancak daha önemlisi, Ek Protokol'de de yer aldığı gibi, Erdoğan'ın "Suriye krizine, bu ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği (üniter yapısı) temelinde bir çözüm bulunana kadar, Türkiye, Soçi Mutabakatı dahil bölgedeki inisiyatifini sürdürmekte kararlıdır'' sözündeki Suriye'nin toprak bütünlüğü ile ilk defa siyasal birliği (üniter yapısı) de vurgulanmaktadır. Bu vurgu çok önemlidir. Zira, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasal birliğini desteleyen Rusya ve İran ile ortak bir payda da buluşularak, önemli bir birliktelik sağlanmıştır. Diğer bir yandan da, dört parçadan uluşan sözde Siyonist Kürt Devleti'nin, ikinci parçasını kopartmak için PKK/PYD'yi desteleyen ABD'ye de, dolaylı olarak bu işten vazgeç mesajı verilmiş oluyor.

Moskova Anlaşması'nın olumlu bir yönü, M4 karayolunun iki tarafında 6 kilometrelik güvenlik kuşağı için Rusya ve Türkiye'nin birlikte görev almasıdır.

Soçi Mutabakatı'nda M4 ve M5 karayollarının kontrolü sadece Türkiye'deydi. Rusya ile paylaşılması olası riskleri de azaltacaktır.

İdlib bölgesini kontrol eden ve Türkiye'nin de terör listesinde bulunan HTŞ'nin temizlenmesine Türkiye artık yeşil ışık yakmalıdır. Bu nedenle mevcut gözlem noktaları, Türkiye sınırına 1015 kilometre mesafeye çekilerek Rusya ile birlikte tampon/mülteci geçici korunak bölgesi oluşturulmalıdır. Türkiye, Rusya ve uluslararası yardım kuruluşları yardımları ile İdlib, HTŞ'den temizlenene kadar sığınmacıların burada barındırılmaları uygun olacaktır.

İdlib bölgesinde, hava savunma ve yakın hava destek unsurlarından yoksun olarak, büyük oranda bulunan Kara Kuvvetleri gücümüzün de, Türkiye'nin Toprak Vatanı'nın bütünlüğünü tehdit eden ABD desteğindeki PKK/PYD'yi yok etmek için Fırat'ın doğusunda siklet merkezi oluşturmak üzere kaydırılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Moskova Anlaşması öncesi İdlib'deki çıkmazdan kurtularak, belirtilen politik ve askeri uygulamalara paralel olarak da, Türkiye ve KKTC'nin hayati, birinci derecede öncelikli olan Doğu Akdeniz Mavi Vatan'ın bütünlüğünü sağlamak üzere, diplomatik gücümüzün tüm unsurlarını kıyıdaş ülkeler üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Özellikle, Moskova Anlaşması ile oluşan olumlu atmosfer ve ortak paydalarımızdan yararlanarak, Suriye ile yürütülen ilişkilerin düzeyini mutlaka artırmalıyız. Bu bize Mavi Vatan'da belirsiz olan ve KKTC'nin de dahil olduğu MEB Deniz Sınırlandırma Anlaşması'nın yolunu açacaktır. Bu hamle Türkiye, Rusya, Suriye, İran ve Irak'ın dahil olduğu Atatürk'ün Sadabad Paktı benzeri bölgesel iş ve güç birliğinin de oluşumuna imkan sağlayacaktır. Diplomatik proaktif atakları sürdürerek MEB Deniz Sınırlandırma Anlaşmalarının sıra ile Mısır, Lübnan ve İsrail ile sürdürülmesi gerekli mütalaa edilmektedir. Böyle bir iş ve güç birliği, Doğu Akdeniz'de Mavi Vatanımız ve KKTC karşıtı oluşan ABD, İsrail, Fransa, Yunanistan ve GKHD (Güney Kıbrıs Haydut Devleti) cephesine karşı ulusal hak ve çıkarlarımızı savunmada bize önemli bir güç katacaktır.

Özetle; Moskova Anlaşması atmosferinde, Türkiye'nin, doğuda PKK/PYD varlığına karşı, Kara ve Hava Gücü ile askeri yığınak, batıda da Mavi Vatan ve KKTC'nin hak ve çıkarları için diplomatik yığınak yapması kaçınılmaz bir jeopolitik zorunluluk olarak değerlendirilmektedir.

Aydınlık