Burjuvazi tarih sahnesine çıktığında devrimci bir niteliğe sahipti ve kitlelere yeni  değerler, yeni  ahlak, yeni maneviyat, yani birlik olma umudunu verdi. İktidara geldiğinde ise tüm bu değerleri özel mülkiyete feda etti. Sarayına, malikanesine, güvenli sitesine kapandı. Kitleleri boş verdi ve kitleler maneviyatını, umutlarını, değerlerini yitirdi.

Kapitalizmin oluşum ve tamamlanma süreçlerindeki yedek işsizler ordusu gibi, artı değer gibi, sermaye birikimi gibi özellikler, sıradan  insanı üretimden kopardı.  Köleleştirdi, araçlaştırdı, şeyleştirdi. Üretimde kendisi olamayan insan, çareyi tüketimde aradı. İnsan üretimde kendini üretemedi, kendi için üretemedi, referans olarak üretimi alamadı. Yaşayakalmak ve değer olmak zorundaydı. Önemli olmak, değerli olmak istiyordu ama, sistem içinde sömürülen emeği buna olanak tanımıyordu. Çareyi tüketimde bulundu. Tüketerek tükenmek. Sonuna kadar tüketmek. Kendini tüketmeye kadar yürüdü. Alkolizm, kumar, uyuşturucu, tecavüz. 

İlginçti. Kapitalist sistem bunlara çok fazla ses çıkarmıyordu. Hırsızlık, adam öldürmek, fahişelik tersine önem verilen şeyler olmaya başlamıştı. Çalacaksan büyük çalacaktın, kaç leşin olduğuyla övünecektin, fahişelik seni kaymak tabakanın tepelerine kadar taşıyacaktı.

Referans noktan üretim değil tüketim olduğu zaman kendini bir ormanda her şeye düşman bulacaktın. Her şeye küfür edecektin, her şeyden korkacaktın, herkesi korkutacaktın. Bunun için kirli sakal bırakacak, çevrene ters ters bakacak, her türlü suçu meşrulaştıracaktın. Ayağın aksarsa, "adam mı öldürdük" diyecektin. Adam öldürdüysen bile haklı olacaktın. Namus için öldürdüm diyecektin. 

Önemli olan toplumsal yaşamda onaylanmaktı. Çalıyor ama çalışıyordun. Namus için öldürüyordun. İtibar bile görüyordun. Önemli olan bir biçimde kabul edilmek, onaylanmak, beğenilmekti. Beğenilmek için ayak parmaklarının fotoğrafını yayınlamakla başlayacaktın. Sonra bacaklarının, sonra kalçalarının, sonra göğüslerinin fotoğrafı gelecekti. Tanınmanın, kabullenilmenin bedeli mahremiyetini kaybetmek, ahlakını kaybetmek, değerlerini kaybetmekti. Olsun, tıklanacaktın. Tıklandıkça daha çok yitirecektin, yitirdikçe daha çok...

Oysa Musa'dan beri kadim yasalar vardı. Çalmayacaktın, öldürmeyecektin vs...

Şimdi öyle değil. Düzene baş kaldırma, devrim düşlerini canlandırma yeter.

İstediğin ahlaksızlığı yap, kimsenin umurunda değil. Rezil olman mümkün değil.

O yüzden çocuk cinselliğini kullan, çocuk tecavüzünü öv, önüne de bilmem ne edebiyatı adını ekle olsun bitsin. Öyle ya Lolita filmlerini kim çekti, kim izledi, kim övdü? Büyük yönetmen olmadılar mı bu sistemde bunları çekenler?

"Kuru sulu çekiyorum oh oh" diye şarkılar söyleyenler bu sistemin assolistleri değil miydi? 

"Penislere gelesin Rahime" şarkılarını ülkenin en merkez medyalarında söyleyenler en Kibar şarkıcılarınız değil miydi?

Onları alkışlamadınız mı 30 yıldır?

Hem alkışladınız, hem kadın haklarını savunmaya kalktınız. Hem  övdünüz hem çocuk tecavüzüne karşı çıktınız.

Hem desteklediniz, hem bu da bizim zenginimiz, bu da bizim hırsızımız olsun dediniz.

Hem bonzaiye karşı oldunuz, hem de bonzaiye karşı çıkanlarla kavga ettiniz. 

Neden?

Sistemden nemalandınız. Sistemden kopamadınız. Sistemin getirilerini reddedemediniz. Hem hiç canınız yanmayacaktı, hem kahraman olacaktınız. Ha, hapis yatmadınız da değil. Yattınız ama kavun karpuz gibi yattınız. Hiç bir şey öğrenemeden yattınız. Çıkar çıkmaz da o ya da bu ucundan sizi hapse atan sistemin bir ucuna tutunmaya çalıştınız.

Şimdi yok düşünce özgürlüğü, yok basın özgürlüğü, yok ifade özgürlüğü diye ya FETÖ'ye, ya PKK'ya ya da PUCCA'ya özgürlük istiyorsunuz. Çünkü aslında siz de osunuz. 

Hani bir şarkı vardı.

"Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın

Kendin içindeyken, kafan dışındaysa

Çaresi yok kardeşim

Her akşam böyle içip kederlenip

Kahrolacaksın."

Uyuşturucuyu da aklayacaksanız artık...

Kahrolun...

Halil Nebiler
ulusal.com.tr