Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş’la 3 soru 3 yanıt...

TEVFİK KADAN

SORU1) S400 sistemine ait parçaları taşıyan nakliye uçakları Mürted/Ankara’ya inmeye başladı. Bu aşamadan sonra TürkiyeABD ilişkilerinde neler bekliyorsunuz?

ABD Yönetimi'nde ağırlıkla 2015 yılında Çin Hava Savunma Sistemleri'ni almaktan vazgeçtiği gibi S400’ler konusunda da Türkiye’nin tehdit ve şantajlara boyun eğeceği beklentisinin yüksek olduğunu düşünmek hayalcilik olmaz. ABD Yönetimi ve Kongre içerisinde S400’ler konusunda Türkiye’ye karşı uygulanan politikalarda, çoğunlukta olmamakta birlikte fikir ayrılıklarının olduğu da görülmektedir. Kongre'de Türkiye aleyhine geçen yasalarda yapılan oylama sonuçlarına bakıldığında, ABD’nin tehdit ve şantaj içeren politikalarının geri tepeceğini düşünenlerin sayısı azınsanmayacak kadardır. Türkiye düşmanlığını asli politika olarak kabul etmiş, ABD politikalarını esir almış başta Ermeni, Rum, FETÖ, PKK lobilerinin ve bunlara artık açık destek veren Yahudi lobisinin girişimleri görüldüğü gibi başarılı olamamış ve S400’ler Türkiye’ye gelmiştir.

Bu arada 10 Temmuz 2019 tarihli yazımda, “S400’lerin gelişi, öncesi ve sonrası, başta ABD ve İsrail olmak üzere Mürted’i uydularla her gün özel olarak izleyecekler ve istihbarat raporları hazırlayacaklar. Ayrıca üs etrafındaki tarlaları satın almak için bölgesel ziyaretler artacaktır” açıklamasını yapmıştım. 12 Temmuz 2019 tarihinde S400’lerin Mürted/Ankara’ya gelmeye başlamasıyla uydu takipleri de başlamış, İsrail merkezli ImageSat International Şirketi Türkiye’ye nakledilen S400’lere ait uydu görüntülerini yayımlayarak bizi yanıltmamıştır.

%C4%B0srail%20ImageSat%20International%20%C5%9Eirketi%20S400%20Uydu%20G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCleri%20(12%20Temmuz%202019)
İsrail ImageSat International Şirketi S400 Uydu Görüntüleri (12 Temmuz 2019)

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Türkiye’ye S400’lerin gelmesine ilişkin yapmayı planladığı basın toplantısını iki kez ertelemiş ve muhtemelen ABD Başkanı'nın açıklamasını beklemeyi tercih etmiş ve daha sonra 17 Temmuz 2019 tarihinde basın toplantısı yapmıştır. Yapılan ilk resmi açıklama; Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump tarafından Savunma Bakanlığı'na aday gösterilen ve ABD senatörleri tarafından sorulan soruları yanıtlayan Mark Esper, "Türkiye eski ve önemli bir müttefik ama S400 satın alınması Ankara ve NATO’nun güvenliğini bozuyor. S400 almak yanlış bir karardı ve hayal kırıklığına uğrattı. S400 alımı, F35’in yeteneklerini ve gelecekteki hava üstünlüğümüzü koruma yeteneğimizi temelden zayıflatıyor" demiştir. Adaylığı önce Senato Hizmetler Komitesi’nde, daha sonra Senato Genel Kurulu'nda oylanacak olan Esper, yeterli oyu alması halinda Ocak 2020 ayında James Mattis’in istifasının ardından ABD’nin Savunma Bakanı olacaktır.

'BİZ DE ZOR DURUMDA KALDIK'

16 Temmuz 2019 tarihinde Türkiye'nin Rusya'dan S400 hava savunma sistemlerini teslim almaya başlamasına ilişkin olarak Beyaz Saray'daki kabine toplantısında Türkiye ve F35'lerle ilgili değerlendirmesinde Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu anladıklarını vurgulayan ABD Başkanı Donald Trump, "İçinde bulunduğu çok zor bir durum ve biz de ABD olarak zor bir durumda kaldık ancak şunu ifade edeyim; ABD, Rusya'dan füze sistemi satın aldığı için NATO müttefiki Türkiye'ye F35 savaş uçaklarını satmayacak. Çok zor bir durum fakat üzerinde çalışıyoruz. Neler olacağını göreceğiz fakat bu gerçekten adil değil" açıklamasını yapmıştır. Ayrıca Trump, bu durumdan dolayı F35 uçaklarının üreticisi Lockheed Martin'in memnun olmadığını çünkü firma için bunun binlerce istihdam anlamına geldiğini söylemiştir.

ABD%20Savunma%20Bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1na%20Aday%20G%C3%B6sterilen%20Mark%20Esper%20Senatoda.

ABD Savunma Bakanlığına Aday Gösterilen Mark Esper Senatoda.

Reklamdan sonra devam ediyor 

16 Temmuz 2019 tarihinde ABD Başkanı Trump’ın arkasından Türkiye'ye yönelik S400 yaptırımlarına ilişkin olarak yaptığı basın toplantısında Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Başkan Donald Trump'ın konuyu değerlendirdiğini belirten ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, "Bakan ve Başkan, ABD'nin Hasımlarına/Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSACountering America's Adversaries Through Sanctions Act) yaptırımları konusunda tüm seçenekleri değerlendiriyor. Sonuçlarının ne olacağını buradan oldukça açık bir şekilde belirttik. Türkiye'nin F35'leri alamayacağına ilişkin sonuçları da bugün Başkan Trump'ın konuşmasında gördünüz. Nasıl bir yaptırım uygulanacağı konusunda henüz bir değerlendirmemiz yok ve önceden de belirtemiyoruz. Bakan ve Başkan ABD yasaları kapsamında durumu değerlendirerek gerekli kararı alacaktır” açıklamasını yapmıştır.

17 Temmuz 2019 tarihinde daha önce iki kez ertelenen Pentagon basın toplantısı, Pentagon Satın Alma ve İdame İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ellen Lord tarafından yapılmıştır. Lord, "Türkiye'nin F35 programına katılımını askıya alma sürecini başlatıyoruz. F35 programı için eğitim gören Türk personel 31 Temmuz'a kadar ülkeden ayrılacak. Türkiye bu kararından dolayı iş imkanlarını ve ekonomik fırsatları kaybedecek. F35 programıyla bağlantılı 9 milyar dolarlık bir kayıp olacak. Kaçınmak için çok çaba sarf ettiğimiz bir konuydu. İşlerin bu noktaya gelmesinden üzüntü duyuyoruz. Ama Türkiye'yi F35 programından çıkarma kararımız sürpriz değil" dedi. Pentagon yetkilileri, Türkiye'nin F35 programından çıkarılması nedeniyle tedarik zincirinde yapılacak değişikliklerin yaklaşık 500600 milyon dolara mal olacağını belirtti. "Türkiye yakın bir NATO müttefiki olmaya devam ediyor ve askeri ilişkimiz güçlü. Türkiye ile ilişkimiz çok katmanlı ve F35 ortaklığının ötesine uzanıyor" denilen açıklamada, "Şu an Türkiye’nin programdan çıkarılması ile oluşan parça açığını doldurmaya odaklanmış durumdayız" ifadeleri kullanıldı.

ABD%20Ba%C5%9Fkan%C4%B1%20Donald%20Trump
ABD Başkanı Donald Trump

ABD’nin Türkiye’yi F35 programından çıkartmakla kalmayıp politik, ekonomik ve askeri yaptırımlarla silah ambargosu uygulamakla tehdit etmesine yönelik gelişmeleri, yaklaşık 2.5 yıldır anlatıyor ve yazıyoruz. F35 Mutabakat Muhtırası ile F35 Mali Yönetim Esasları Dökümanları içinde 'S400 alırsanız F35 programından çıkartılırsınız' diye bir madde yoktur. ABD’nin bu tehditlerini uygulayabilmesi için F35 Mutabakat Muhtırası yerine öncelikle ABD'nin Hasımlarına/Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA)’nı uygulayacağını ifade etmiştik.

CAATSA, ABD Temsilciler Meclisi'nde ve Kongresi'nde kabul edilmiş ve 02 Ağustos 2017’de Başkan Donald Trump tarafından imzalanarak uygulamaya girmiştir. Üç ana başlık ve 334 bölümden oluşan CAATSA, özetle ABD tarafından çeşitli tarihlerde İran, Rusya ve Kuzey Kore’ye yaptırımlar için hazırlanan farklı yasaları tek bir yasada toplamayı ve yaptırımlarını güçlendirmeyi hedeflemiştir.

Reklamdan sonra devam ediyor 

CAATSA, ABD Başkanı'na yasa kapsamına giren kişi veya kurumlara karşı yasada yer alan 12 yaptırımdan en az beşini uygulamaya koyma yetkisi vermektedir. CAATSA sadece İran, Rusya ve Kuzey Kore’ye değil, bu ülkelerle ticaret yapan şirketlere, şahıslara, dolayısıyla da Türkiye’ye karşı da uygulanabilir. Uygulama yetkisi büyük ölçüde yürütmenin başı olan Başkan’a bırakılmış ama içeriği Türkiye dahil pek çok devleti etkileyecek mahiyettedir.

TERCİHLERİNİ DAYATMA YASASI: CAATSA

Her şeyden önce CAATSA, ABD’nin egemenlik alanının keyfi olarak genişletilmesi anlamına gelmektedir. CAATSA, İran, Rusya ve Kuzey Kore için başta siyasi, ekonomik ve askeri yaptırımların tamamını kapsamakta olup, yasa içerisinde hemen hemen olmayan madde yoktur. ABD kendi tercihlerini bu yasayla da bir kez daha diğer devletlere dayatmaktadır. Yani insan hakları ve demokrasiden söz eden ABD yemeden, içmeden, uyumadan, her gün yeni bir yaptırım yasası çıkarmaktadır. ABD önceden yaptığı açıklamalarla kendisini diplomatik olarak S400 konusunda bağlamış, Türkiye’yi ve Rusya’yı küçümsemiştir. Bu yüzden ABD, başta F35 uçaklarının Türkiye’ye satışının durdurulması dahil söylediklerinin arkasında durmak zorundadır.

ABD’nin özetle; 2020 Başkanlık seçimlerini göz önüne alarak S400’ler konusunu sindirmekte zorlanacağı, TürkiyeRusyaİran ilişkilerinin özellikle Suriye üzerinden bozulması için yeni politikalar geliştireceği, PKK ve türevlerine desteği artıracağı, NATO ve AB ülkelerinin desteği ile Türkiye’ye politik, ekonomik ve askeri baskıyı sürdüreceği, Türkiye iç politikasında daha önceden FETÖ örneğinde olduğu gibi yeni ortaklar arayacağı beklenmektedir.

Sonuç olarak, aslında ABD’nin hangi yasasını hangi yaptırımlarını uygulayacağını beklemek yanlıştır. Türkiye zaten S400’ler ile ABD’nin başına çuvalı geçirmiştir. ABD başındaki çuvalı çıkarmak ve sarsılan otoritesini yeniden tesis etmek için kararlar alırken Türkiye; Rusya, İran, Çin, Mısır, Irak, Lübnan, Ürdün ile işbirliği olanaklarını daha da geliştirmeli, tekrar tekrar bıkmadan usanmadan vurgulamak istiyorum Suriye ile diplomatik ilişkilerini başlatmalıdır.


SORU2) 20 Temmuz 1974 Kıbrış Barış Harekatı’nın 45’inci yıldönümünde Doğu Akdeniz ve Kıbrıs bağlamındaki gelişmeleri nasıl görüyorsunuz?

13 Ekim 1997 tarihinde dönemin Yunanistan Savunma Bakanı Akis Çohacopulos, kendisine eşlik eden gazetecilerle birlikte C130 askeri nakliye uçağıyla Nikiforos97 Tatbikatı'na katılmak üzere GKRY’e gidiyordu. YunanistanGKRY Tatbikatları NikiforosToksotis97’yi izlemek üzere Dalaman’a intikal eden Türk Hava Kuvvetleri’ne ait 2 Türk F16 uçağı, teşhis önlemesi yapmak üzere kalkış yaptı. Yunan C130 uçağına uluslararası kurallara göre teşhis önlemesi yapan Türk F16’ları raporlarını verdikten sonra tekrar Dalaman’a iniş yaptı. Yunan Bakan'ın yanısıra içerisinde gazetecilerin de bulunduğu C130 nakliye uçağına yapılan teşhis önlemesini bahane eden Yunanistan ve GKRY, Türkiye’yi saldırganlıkla suçladı.

Te%C5%9Fhis%20%C3%96nlemesi%20Yapan%20T%C3%BCrk%20F16%20U%C3%A7aklar%C4%B1
Teşhis Önlemesi Yapan Türk F16 Uçakları

16 Ekim 1997 tarihinde GKRY’den “korkarak” geri dönen ve Atina’da alay konusu olan Yunan Bakan'a bu sefer Yunan Mirage uçakları eşlik etti. Atina’ya dönüşte önce Girit’e inen Yunan Bakan'a soru sormak isteyen gazeteciler karşılarında Bakan'a eşlik eden eşini buldular. Türk savaş uçaklarının önleme yapmasına ilişkin bir soru üzerine Yunan Bakan'ın eşi, “Türk savaş uçakları bizi önlemek için yaklaşıyorlardı, bu sefer bizim çocuklar geldi ve onları kovdu” dedi.

Reklamdan sonra devam ediyor 

Tatbikatlardan yaklaşık 1.5 ay sonra Yunan Genelkurmay Başkanlığı’nda Atina’da görevli Askeri Ataşeler için bir brifing verileceği açıklandı. 1996 Kardak Krizi'nden bu yana hiç özel brifinglere davet edilmeyen Türk Askeri Ataşeleri de bu brifinge davet edildi. Brifingde, Yunan Savunma Bakanı’nın GKRY’e gidiş ve dönüşündeki Türk savaş uçaklarının uluslararası havacılık kurallarına uygun yaptıkları teşhis önlemesini bahane ederek Türkiye’yi suçlayacaklarını bildiğimiz için toplantıya hazırlık yapmak maksadıyla Türk Genelkurmay Başkanlığı’ndan görüş istedik. İstediğimiz görüş kısa sürede geldi. Belirtilen gün ve saatte Yunan Genelkurmayı’nda hazır bulunduk.

Yunan Genelkurmay İkinci Başkanı'nın yönettiği toplantıda sıra tahmin ettiğimiz gibi Yunan Savunma Bakanı'nın içinde bulunduğu C130 uçağının teşhis önlenmesine geldi. Yunan savaş uçaklarının videolarından alınan ne olduğu tam anlaşılamayan görüntüleri kullanan Yunanlılar, sözüm ona Türkiye’yi askeri ataşelere şikayet etmek istiyorlardı. Brifing sonu sorucevap periyodunda söz alan ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen bilgi notunu okuyan Kıdemli Türk Askeri Ataşesi özetle, metin içerisinde geçen “…1974 yılında icra edilen Kıbrıs Barış Harekatı'nda Kıbrıs’ın yüzde 37’sini değil, tamamını alabilirdik…” cümlesini okuyunca tahmin ettiğiniz gibi salondaki hava birden değişti. Yunan medyası bütün gün bu olayın üzerine giderek “Türk Askeri Ataşeleri evimizde Atina’da 'Kıbrıs’ın yüzde 37’sini değil, tamamını alabilirdik' diyerek tehdit ettiler” başlıkları ile yayınlarını sürdürdüler.

Bu arada konu edilen PASOK Partisi'nin kurucusu eski başbakanlardan Andreas Papandreu'nun yakın arkadaşı olan ve PASOK'un önemli isimleri arasında yer alan, Kardak Krizi sonrası Türkiye ile Yunanistan arasındaki silahlanma yarışını başlatan eski Savunma Bakanı Akis Çohacopulos, kara para aklamaktan ve rüşvetten 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Akis Çohacopulos, 2012 yılında 5 ay süren davanın sonunda 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2017 yılında 5 yıl hapis sonrası yaşı ve sağlık nedenleriyle kefaletle serbest kaldı. Mahkumiyetine itiraz eden ve tahliyesini isteyen Çohacopulos’un bu talebi, Temmuz 2019'da Yunan Yüksek Mahkemesi tarafından reddedildi ve yeniden hapis yolu gözüktü.

Yunanistan%20Eski%20Savunma%20Bakan%C4%B1%20Akis%20%C3%87ohacopulos
Yunanistan Eski Savunma Bakanı Akis Çohacopulos

Yine bir Temmuz ayı ve 13 Temmuz 2019, ABD Temsilciler Meclisi, Kıbrıs’ı silahlanma yarışının içine sokacak GKRY’e uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasını düzenleyen yasayı kabul ediyor, ABD Senatosu'nda da onaylanan yasa imza için ABD Başkanı Donald Trump'a gönderiliyor. ABD Senatosu ile ABD Temsilciler Meclisi´nde onaylanan yasa, GKRY’ye belli ön koşullar çerçevesinde silah ambargosunun kaldırılmasını öngörmektedir. Yasaya göre GKRY Rusya’ya ait savaş gemilerinin limanlarını kullanmasına izin vermeyecektir.

20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın 45’inci yıldönümde bu hatırlatmaları neden yaptığıma gelince yine YunanRum ikilisi ateşle oynamaya devam ediyorlar. YunanRum ikilisinin Kıbrıs Adası'nda ve Doğu Akdeniz’de sırtlarının sıvazlanmasının nedeni sevgiden değil öncelikle doğalgaz ve petroldendir. Bir GKRY’li yetkilinin dediği gibi “Hiçkimse bizim için savaşmaz.” 1997 yılında Yunan Genelkurmayı’nda okuduğumuz nottaki cümleyi YunanRum ikilisine ve destekçilerine hatırlatıyorum “…1974 yılında icra edilen Kıbrıs Barış Harekatı'nda Kıbrıs’ın yüzde 37’sini değil, tamamını alabilirdik…” Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) yerine artık Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KTC) adının kullanılmasını destekleyerek ve tekrarlayarak KTC’de deniz ve hava üssü kurulması konuları görüşülürken önerim, “Hiçkimse Türkiye’yi hafife almasın, tarih tekerrürden ibarettir.” Şehitlerimize Allah’tan rahmet, Gazilerimize uzun ömürler diliyorum.


SORU3) 12 Ekim 2018 tarihinde tutuklu bulunan ABD’li Pastör Andrew Craig Brunson tahliye edilmişti. Brunson’ın tahliyesi sırasında yapılan televizyon yayınlarında ABD’nin Uluslararası Dinler Özgürlüğü politikasından söz etmiştiniz. Konuyu biraz daha açar mısınız?

12 Ekim 2018 tarihinde Türkiye'de yaklaşık 23 yıl görev yaptıktan sonra 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından terör suçlaması nedeniyle tutuklanan ve 2 yıl hapis yatan ABD'li Evanjelik din adamı Pastör Andrew Craig Brunson, 4’üncü celsesi görülen davada tahliye edilmiştir. Tahliye sonrası en kısa süre içerisinde ABD’ne götürülen Brunson, Beyaz Saray Oval Ofis'te ABD Başkanı Donald Trump tarafından kabulü sırasında Başkan Trump için dua etmiştir.

Hatırlanacağı gibi TemmuzAğustos 2018'de Pastör Brunson’ın serbest bırakılması için ABD Başkanı, Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, Türkiye’yi tehdit etmek için sıraya girmişlerdir. Pastör Andrew Craig Brunson üzerinden Türkiye’ye yaptırımlar uygulamaya başlamışlardır. Neden böyle bir gerginlik olmuştur? Daha sonraki yazılarımda tekrar ele alacağım için şimdilik sadece özet bilgi vereceğim.

27 Ekim 1998 tarihinde ABD Başkanı Bill Clinton tarafından imzalanan Uluslararası Dinler Özgürlüğü Yasası1998 (The International Religious Freedom Act 1998)’ı hatırlatmam gerekiyor. Bu yasaya göre ABD Başkanı başka ülkelerde dini özgürlüklerin kısıtlanmasını gerekçe göstererek 21 konuda yaptırım yetkisine sahip kılınmıştır.

Sonuç olarak; 1998 yılında ABD, din konusunu başka ülkelerin içişlerine karışmak için kullanmayı resmi hale getirmiştir. BOP ve Ilımlı İslam Projelerini bu şekilde okumak gerekmektedir.

Past%C3%B6r%20Andrew%20Craig%20Brunson%20Duru%C5%9Fmas%C4%B1Alia%C4%9Fa%20(12%20Ekim%202018)
Pastör Andrew Craig Brunson DuruşmasıAliağa (12 Ekim 2018)