Fotoğrafın çekildiği tarih 7 Aralık 1979...
Sabahın alacakaranlığında gri bir asfalt...
Asfaltın üzerine sanki uzanıvermiş bir beden...
Otobüs durağının yakınlarında, üzeri beyaz çarşafla örtülü. Ama çarşaf bembeyaz kıvırcık saçlarla taçlanan başı örtmüyor.
Gözlükleri gözünde, dudakları kenetlenmiş. ne gülümseyen, ne de somurtan, yalnızca susan dudaklar...
Bir kolu öne doğru uzanmış. bileğinde saati.
Zaman onun için çok önemli, şaşmaz çalışma disiplini içinde, sorumluluğunun bilincinde saatsiz edemez.
Eli, başının, beyaz saçlarının hemen yanında. Alışkanlıktan olsa gerek, parmakları, tam da kalem tutar gibi kıvrılıvermiş. Omuz başında çantası.
Öyle bond çantası falan değil, babadan kalma klasik okul çantası, öğretmen çantası...
Biraz önce çapraz yaylım ateşe tutulduğunu , bedeninin 12 kurşunla delik deşik edildiğini bilmeseniz, uzanmış dinleniyor sanırsınız.
Uzanmış, dinleniyor, birazdan kalkıp otobüs durağına yönelecek, her sabah bindiği otobüse yetişecek ve göreve, üniversiteye, derslerine, öğrencilerine kavuşacak...
O, Cavit Orhan Tütengil'di. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde Sosyoloji Profesörüydü.
Hani Behçet Necatigil der ya, "adı, soyadı / açılır parantez / doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti/.../ parantezin içindeki çizgi / ne varsa orda."
Cavit Orhan Tütengil (1921 1979)... SAYGIYLA
"Kuzuların sessizliği bozulmasın diye, bu ülkenin aydınlarını katlettiler hep