CHP yönetimi 2013’te o dönem cemaatparalel yapı olarak adlandırılan FETÖ’yü siyasal müttefik olarak benimsemişti. İşaretlerini 2011’den itibaren de veriyordu. CHP Gen. Bşk. Yrd. Gürsel Tekin, Zaman gazetesinin kuruluş yıldönümünde hareketi “Türkiye’nin vicdanı” diye nitelemişti. Aynı sıralarda CHP Milletvekili Aydın Ayaydın “Kaset olaylarının içine Fetullah Gülen hocanın adının karıştırılması yanlıştır” açıklamasıyla dikkat çekmişti. Kemal Kılıçdaroğlu daha da ileri giderek “Yargıda böyle bir kadrolaşma vardır demeyi doğru bulmuyorum. Elde somut veri olmadan bir tarafı suçlamak yanlıştır” açıklamasını yaptı. Tarihe dikkat çekelim: 17 Şubat 2012. Somut veri aradıkları dönemde biz kumpas şehidi Ali Tatar’ın cenazesini kaldırmıştık. Somut “cinayet” bile somut veri olarak değerlendirilmedi. Kılıçdaroğlu bununla yetinmedi Tayyip Erdoğan’ın “Türkçe Olimpiyatlarına izin vermeyeceğiz” açıklamasına “Olimpiyatlar gururumuzu okşuyor” cevabını vermiş diğer CHP yöneticileri de “daha görkemlisini yapacağız” diyerek açıkça FETÖ faaliyetine sahip çıkmıştı. Bundan birkaç sene sonra da CHP Milletvekili Hüseyin Aygün “Kılıçdaroğlu beni ‘cemaati eleştirme’ diye uyardı” açıklamasını yaptı. Sonrasında Bylokçu ismin Genel Başkan Danışmanı yapılması, FETÖ’den kontenjan vekiller belirlenmesi, meydanlarda operasyon elemanlarına sahip çıkılması geldi. Bugün de CHP’li Urla Belediye Başkanının FETÖ’den yargılanan 182 kişiyle irtibatının tespit edildiği belirtiliyor.

CHP yönetimi o dönem Aydınlık’ın uyarılarını dinlemedi. “Vicdan” sonra TBMM’yi bombaladı. FETÖ’nün siyasi ayağıyla örtülü işbirliği, PKK’nın siyasi ayağı HDP’yle açık işbirliği... Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yapma girişimi de bu çizginin en cüretkâr adımı olmuştu. Sebebi çok açık: Bu kuvvetlerle ittifak ABD’ye “Ben hazırım” demektir.


Aydınlık