“3000 lira fazla verip askerliğinizi daha kaliteli geçirmeye ne dersiniz?”

“Silah yoğun, yürüyüş yoğun ve yatış yoğun olmak üzere üç bölüğümüz var. Hangisini tercih edersiniz?”

“Bu koğuşu çok beğendim, burada kalmak istiyorum. Rezervasyonumu oradan ya da buradan yapabilirim. Ama ‘bedelli adalet’ uygulamasına girersem tüm fiyatları tek bir yerde görebiliyorum. Çok iyi değil mi?”

“Hiç bedelli askerlik için krediye ihtiyacınız oldu mu? Bir bedelli askerlik için onlarca farklı faiz oranı olduğunu fark ettiniz mi? Ama ‘bedelli adalet’ uygulaması, onlarca banka üzerinden tüm faiz oranlarını anında karşılaştırır. Fazla para harcamak ve banka banka dolaşmak yerine bedelli adalet sayesinde en indirimli bedelli askerliği siz yapmış olacaksınız.”

“Gitmek istediğiniz kışlayı yazın. Giriş ve çıkış tarihlerini seçin ve arama yapın. İşte bu kadar kolay. Bedelli adalet uygulaması, bedelli askerlikte hep yanınızda.”

Bu cümleler, bedelli askerlik sistemiyle gelen bedelli adaletin trajikomik bir yüzü. Henüz bir bedelli adalet uygulaması yok ama gidişat o yönde, temelde yatan mantık benziyor.

Hiç şüphesiz gelecekte, bedellik askerlik sisteminin mimarlarını OrduMillet kültürümüzü dinamitleyen kişiler olarak anacağız. Fakat ben burada başka bir şey anlatacağım. Şu an için 21 günlük askerlik sisteminin varlığını ya da yokluğunu tartışmak anlamsız. Onun yerine doğrudan işleyişle ilgili birtakım sorunları kendi gözlemlerime dayanarak paylaşacağım.

KOMUTANLARIN CİMER’LE İMTİHANI

T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi… Namı değer CİMER. İstek, öneri ve şikâyetinizi CİMER’e iletin. Çözüme ortak olun, yönetime katılın. Buraya kadar her şey çok güzel.

Şimdi bir birliğin içerisinde askeri eğitimdeyiz. 45 dakika eğitim, 15 dakika mola öngörülmüş. Gerekli dersler veriliyor. İdealist çakı gibi bir astsubay “bedelli geldi diye tatile geldiğini sanan bazı turistlere” buranın askeri birlik olduğunu hatırlatıyor ve uyarıyor. Uyarıyor dediysem de 1015 şınav, 510 çökkalk. Anca bu kadar.

Sonrası CİMER’e şikâyet: “Bize su vermediler.”, “Bizi süründürdüler.”, “Bize bağırdılar.”, “Bizi içtima alanında çok beklettiler.” Vesaire vesaire daha birçok rezilliğe ve dahası iftiralara da yer verilen bir yığın şikâyet akıyor CİMER’e.

Tatile geldiğini sanan turistler, askeri birliğe gelmenin ilk şok dalgasını yemeleriyle birlikte CİMER’e sarılıyorlar. Ve tabii bire on katmalar yaşanıyor.

CİMER’e yapılan şikâyetlerin çok etkili olduğu anlaşılıyor. Çavuşların, uzmanların, astsubayların yüzleri, hal ve hareketleri değişiyor. Sanki bir el “karışmayın bunlara, başınıza dert almaya değmez” diyor. Eğitimler gevşiyor. Ayrıca bir yerlerden telefonlar açılıyor. Onun yeğeni, bunun kuzeni…

Komutanın karşısında eli belinde duran mı dersiniz, komutanına posta koyanı mı ararsınız, en melek komutanı bile çileden çıkaracak davranışların hepsi bulunuyor. Buna karşılık sinirden ağzından yanlışlıkla bir “lan” çıkan komutan, üç gün boyunca bölüğe “ama haksız değildim, değil mi?” diye sormak durumunda kalıyor, özür diliyor. Neden bu kadar çok korkuyor? Neyden, kimden çekiniyor?

Geçerken sinirden eli ayağı titreyen bir çavuşun başka bir çavuşa dert yanışını duyuyorum:

“Ne yapalım? Ben sivilde 1000 lira anca kazanıyorum. Adam dışarıda 9000 alıyor. Dava falan açarlar, uğraşamam.”

Asker, askerdir. Savcı da olsa, hâkim de olsa, bir büyükşehir başkanının kuzeni de olsa, milyonları da olsa o üniformayı giydiğinde rütbesini bilmek, alt ve üstlerini tanımak zorundadır. Sivil kafayla askerlik yapılmaz.

O üniformayı giydiğinde hala daha komutanlarına karşı gelenleri kim şımartıyor? Özellikle genç komutanlar neden diken üzerinde duruyor?

CİMER’in komutanlarımızın çelikten sinirlerini denemek maksatlı işlediği düşünülüyorsa, çok başarılı olduğu söylenebilir.

HAZIR YİYECEK MOBİL ARACI

Birliğin içerisinde, yağmur yağdığında ortaya çıkan şemsiyeciler misali asker kalabalığı olan her an her yerde “Hazır Yiyecek Mobil Araçları” birden ortaya çıkıyor. Sloganıyla bütünleşmiş, harika ticari bir zekâ… Sloganları; “her an yanında, her zaman leziz”

Gerçekten şaka yapmıyorlar. Her an yanınızda. Örneğin 25 metre tüfek atışı yapılacak. Ambulansla birlikte o da geliyor. Siz atış için sırada beklerken, arkada mobil araçtan inen dayı “çiğ köfte var, hamburger var” diye size sesleniyor.

Eğitimdesiniz. Ama o sizi asla yalnız bırakmıyor. Kasasına yapıştırılmış hamburger, çiğ köfte, gözleme, sütlü tatlı afişleri sizi çağırıyor. Bu, bedelli erlere özel bir durum değil. Bu birlik içinde olağan bir faaliyet. Güzel reklam.

Belki de şimdi aranızda “ne güzel bir hizmet işte!” diyenleriniz olabilir. Ama o iş, öyle değil. Parası olan var, olmayan var. Atış sahasına bile giren özel bir yiyecek firmasından bahsediyoruz burada! Dikkat!

Eğitimdeki askerlerin gözüne yiyecek reklamı sokan bir firma kabul edilebilir mi?

Kantinler belli yerlerde bulunur. Doymayan, istediği başka bir şey olan boş vaktinde gider, yeri belli olan kantinlerden alışverişini yapar. Yanlış mı?

Bunla bağlantılı olarak, yemek duası hep birlikte edilir ve yemekhanede hep birlikte yemek yenir, diye bilirdim. Fakat anlattığım bu birliğe has işler biraz farklı. Yemek duasından sonra “isteyen ayrılabilir arkadaşlar” deniyor. Bu ayrılan arkadaşların çoğu nereye gidiyor? Sabahları yemekhane girişlerinin hemen yanındaki poğaçacılardan poğaça satın almaya koşuyorlar. Öğlen ve akşamları ise mobil araçlardan yiyecek satın almaya… Bu askerlerin günlük istihkak yemeklerine n’oluyor? Hepsi çöp.

Hazır yiyecek mobil araç rezaleti, gözlemlediğim bu birliğe özel sanıyorum. Başka yerlerde benzerleri yoktur, umarım.

BEDELLİNİN BEDELİ

Bir çuval içinde bir elma çürümeye görsün, bütün çuvala yazık oluyor. Tıpkı bunun gibi, adalet mevzusu toplumun her kesiminde yara almaya, çürümeye devam ediyor. Türk Silahlı Kuvvetleri bu açıdan çok daha temiz ve güvenilir bir kurum olarak biliniyor. Bedelli sistemiyle bu ne kadar değişti, ölçmek lazım.

“Bedellinin bedellisi” ile bedelli askerlik görevini icra etmeye gelenler arasında eşini, dostunu, makamını, gücünü kullanarak bedelli askerler arasından da sıyrılıp daha rahat askerlik yapanları kastediyorum.

Birçok bedelli askerden buna benzer duyumlar almak mümkün. Orduya duydukları güvenin bu nedenle kaybolduğunu belirtenler bile var.

Örneğin siz de şöyle bir manzarayla karşılaşsanız ne düşünürsünüz?

Bölük içtima alanındasınız. Bir araba geliyor. İçinden bir astsubay iniyor. Bir ismi aratıyor. Buluyor, sarılıyor ve onu eğitimden alıp götürüyor.

Eğitime gideceksiniz. Çavuş iki ismi arıyor. Komutan çağırmış. Hop eğitimden yırtıyorlar.

Belli başlı isimler sürekli kayrılıyor.

Her şey gözünüze soka soka gerçekleşiyor. Bir değil, iki değil…

Evet, ne düşünürsünüz?

Tüm bunlardan sonra geri kalan askerlerin disiplinini nasıl sağlayabilirsiniz?

Bu tür davranışlar kabul edilebilir mi?

***

21 günlük bedelli askerlik sistemi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin toplum içerisindeki kurumsal görüntüsünü fazlasıyla zedeledi, kanaatindeyim. Çok kısa bir zaman diliminde ordumuzu yakından tanıma fırsatı bulan binlerce gencin varlığı düşünüldüğünde, sistemin işleyişiyle ilgili sorunların acilen çözülmesi gerekiyor. Siyasetin asker üzerindeki baskısı, ticarileşme ve ayrımcılık en çok dikkat çeken sorunlar.

Tabii deveye sormuşlar: “Boynun neden eğri?”

Deve de “Nerem doğru ki?” demiş.

Bizimki de o hesap olabilir.

Kan donduran katliam


veryansintv