Atatürk'ün milli mücadele kahramanlarından Amasya müftüsü Abdurrahman Kamil Yetkin'in hikâyesini okuyunca tüyleriniz diken diken olacak... Atatürk ona neden 'baba' diye hitap ediyordu? Cumhuriyet ilân edilince ne yaptı?


Atatürk'ün liderliğindeki mücadeleye ilk inananlardan biri Abdurrahman Efendi'dir. 

Gazi ile olan fotoğrafı bu zamana kadar pek bilinmiyordu.

Peki Atatürk Abdurrahman Efendi'ye ne dedi?

"DİKKAT EYLE BABA"

Atatürk, Samsun'dan sonra Amasya'ya geçerken Abdurrahman Kamil Efendi ile tanıştı.

Gazi'yi ile 12 Haziran 1919 tarihinde karşılayanlardan biri yine Abdurrahman Efendi'dir.

"BU PAŞA BAŞKA PAŞA"

Hüsrev Gerede anlatıyor:

Vaiz Abdurrahman Efendi Mustafa Kemal'in konuşmasını ilk dinlediğinde oldukça etkilenmiş, yanındakilere "Bu paşa başka paşa. Bu paşa, bildiğiniz paşalardan değil." demiştir.

Daha sonrasında ise Saraydüzü Kışlası'nda oturulmuş, memleket meseleleri konuşulmuştur.

Sultan Beyazıt Cami Vaizi Abdurrahman Efendi müsaade istemiştir. Çünkü yarın Cuma vaktidir ve vaaz verecektir. 

Mustafa Kemal Paşa bunun üzerine ayağa kalkmış ve aralarında şu konuşma geçmiştir:

Baba, yanına bir adam katayım, etraf karanlıktır.

Gözlerinin ışığı beni götürür paşam. Sağolasın.

"BAŞARAMAZSAK BİZİ ASARLAR"

Mustafa Kemal Paşa, hocanın milli mücadele safında yer aldığını anlamış olacak ki, hocaya bakıp şöyle demiştir:

Baba, bu işte muvaffak olmak da var, olmamak da var. İnşallah muvaffak olacağız. Eğer başaramazsak beni asarlar, amma seni de ipe götürürler, ne dersin?

Abdurrahman Kamil Efendi'nin Atatürk'e cevabı ise şu şekildedir:

Oğul! Sen ki genç yaşta kelleni vatan ve millet uğruna feda etmişsin. Benim bu ihtiyar kelleyi de koy senin uğruna feda olsun.

Hiç beklemediği bu cevap karşısında hayretler içinde kalan Mustafa Kemal, memnuniyetini gizleyememiştir. Başka bir ifadeyle Paşa, Amasya'da Milli Mücadele kıvılcımını alevlendirecek bir Hoca'yı bulmuştu.

Abdurrahman Kâmil Efendi'nin Vaazı

"Muhterem Evlâtlarım!

Paşa Hazretlerinin açıkça izahatta bulundukları Türk milletinin, Türk hakîmiyetinin artık hikmeti mevcudiyeti kalmadığı tahakkuk edince ve milletimizin mukadderatı endişeli bir duruma düşünce artık bu devletin mevcudiyetine hürmet etmek bence doğru bir yol değildir. Mademki milletimizin şerefi, haysiyeti, hürriyeti, istiklâli tehlikeye düşmüştür, artık başımızdaki bu hükümetten bir iyilik ummak bence abestir. Şu andan itibaren padişah olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun hiçbir şahsın ve makamın hikmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Yegane çarei halâs, halkımızın doğrudan doğruya hakimiyetini eline alması ve iradesini kullanmasıdır.

Binaenaleyh işte size "Hazreti Ömer gibi bir Başbuğ" diye Mustafa Kemal Paşayı gösteriyor ve kendileri de Paşaya yönelerek:

Muhterem Paşa Hazretleri;

Şu görmüş olduğunuz Türk evlatlarının heyeti umumîyesi başta ben olmak şartıyla şu andan itibaren size biat etmiş bulunmaktayız. Vatan ve milletimizin refah yolunu buluncaya kadar sizlerle el birliği yapacaklarına söz veriyoruz." diye hitabelerine son veriyor. 

Atatürk'ün "baba" dediği hoca kim? "Bizi asarlar..."  Resim: 12

Daha sonraki ziyaretler esnasında da Gazi'nin Müftü Efendi'ye olan ilgisi devam edecektir. Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa'nın dördüncü defa (18 Eylül 1928) Amasya'ya gelişlerine ait bir hatırasını Abdurrahman Kâmil Efendi'nin torunu Nafiz Yetkin şöyle anlatmaktadır:

Atatürk'ün "baba" dediği hoca kim? "Bizi asarlar..."  Resim: 13

– Uzaktan trenin düdük sesi duyuldu. Tren yavaş yavaş geliyor, Atamız Pencereden bakarak halkı selâmlıyordu.

Tren durdu. Kapı açıldı. Atamız trenin sahanlığından bir basamak inerek ikinci basamakta durdu ve etrafına bakarak ilk sözü:

"Müftü Efendi nerede?" oldu. Halk açıldı ve dedeme yol verdiler. Ben de dedemin koltuğuna girerek öne geçirdim. Ata son basamaktan da inerek hiç konuşmadan gülümseyerek dedeme yaklaştı, hemen gözüne çarpan köstekli saatin anahtarını okşarcasına tutarak. 

"Bu nedir, bu Cennetin Anahtarı mı yoksa? Ver de Cennete girelim..." dedi. Dedem de:

"Asıl Cennetin anahtarı sende Paşam!"

Atatürk bu cevaba karşı hayret içinde gülerek,

"Cennetin Anahtarı nasıl bende olur?" diye sorunca, Dedem, Müftü Efendi hemen şu cevabı verdi:

"Nasıl olur da anahtar sende olmaz? Sen ki cahil halka okumak üzere kitap getirdin, bundan âlâ Cennetin anahtarı olur mu?" cevabı üzerine Ata gülerek Müftünün koltuğuna girdi. İstasyonda hazır bulunan otomobile binip adalet binasına gittiler. Bu arada "Mustafa Kemal Paşa, Halkevi'nde hazırlanan kara tahta önünde Amasyalıların yeni harflerden imtihanı münasebetiyle ... Belediye Reisinden sonra Müftü Kâmil Efendi'ye:

"Baba, sen de öğrenebildin mi?" diye sorunca Müftü Efendi:

"İmzamı atabiliyorum" demişti.