Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)'nün 15 Temmuz 2016 gecesi hain darbe girişimi, devlet ve millet birlikteliğiyle tarihte görülmemiş direnişle bastırıldı.

ERCAN KÜÇÜK

Yüz binlerce vatandaşın ellerinde Türk bayraklarıyla vatan için darbecilere direndikleri gece Türkiye 248 şehit verdi, 2 bin 196 kişi de gazi oldu.

'DARBEYİ ULUSAL KANAL'DAN ÖĞRENDİM'

15 Temmuz gazilerinden Ahmet Önder, bacaklarından ve göğsünden vuruldu. Vücudunda hâlâ on şarapnel parçası taşıyan Önder yaşananların hain bir darbe girişimi olduğunu Ulusal Kanal'dan öğrendiğini belirtti. Darbecilere karşı köprüde en önde direnenlerden Önder şunları anlattı:

"Ben Kavacık'ta, arkadaşlarla otururken asker köprüyü kesti diye haberler geldi. Üç arkadaş indik köprüye. Herkes uzaktan bakıyor. Biz askerlerin dibine kadar gittik. Bize silah çektiler, 'buradan çıkın' dediler. Karşı geldik 'çıkmayız' dedik. Saat gece 10.30 civarı Ulusal Kanal'da olayın darbe olduğuna dair açıklamayı görünce köprüden ayrılmama kararı aldık. Saat gece 11.3012.00 civarında halk da gelince askerler ateş etti. İlk vurulanlardan biri bendim. Bacaklarımdan ve göğsümden vuruldum. Askerler beni arkaya doğru taşıdılar. Onun üzerinde şarapnel parçası vücudumda hâlâ duruyor. İyileşmem bir ay sürdü."

FETÖ'yle mücadelenin gerektiği gibi yapılmadığını belirten Önder, şöyle sürdürdü: "Gerekli mücadeleyi görmüyorum. Asıl yönetici kadroları almıyorlar. Aldıkları da bir hafta 10 günde serbest kalıyor."

15 Temmuz gazilerinin haklarının yendiğini, siyasi rant için kullanıldığını vurgulayan Önder, sanıldığı gibi maaş almadıklarını da belirtti. Binlerce gaziden sadece hâlâ tedavisi süren ya da uzuvlarını kaybeden 240'ının maaş aldığını söyleyen Önder, 330 milyon bağış toplandığını ancak bu paranın kendilerine dağıtılmadığını, akıbetinin bilinmediğini ifade etti.

'KOLUM, BACAĞIM SİMSİYAH OLMUŞ'

Darbe girişimi gecesi eşi ve 2 kızıyla köprüye çıkan Yüksel Akın, kolundan, bacağından vurulmasına rağmen sabaha kadar köprüde darbecilere direndi. “O akşam Allah bizden korkuyu aldı" diyen Akın şöyle devam etti:

Reklamdan sonra devam ediyor 

"Sabah darbeciler teslim olana kadar oradaydım. Yanımdaki çocuğun kafası parçalandı. Bir çocuk göğsünden mermi yedi. Gittim yanına bir şeyler söylemeye çalışıyor. Eğildim, 'Amca ben şehit olur muyum?' dedi... Gece saat 2.00 gibi kolumdan, parmağımdan, bacağımdan mermiler yedim. Beni hastaneye götüreceklerdi. 'Ben buraya hastaneye yatmaya değil, ölmeye geldim. Burada ya öleceğim ya öleceğim, başka yolu yok' dedim. Sabah 7.30'a kadar ayağım kolum simsiyah olmuş, ayakkabımın içi kan dolmuş... Tankın üstüne nasıl çıktığımı vallahi de billahi de hatırlamıyorum. Sonra adım atmaya çalışıyorum atamıyorum. Oturdum köprünün ortasına. Köprü bi sağa bir sola yatıyor. Köprü yıkılıyor sandım, meğer kan kaybından ölüyormuşum. Sonra hastaneye götürdüler. 23 gece yatıp hastaneden kaçtım. Reisin başına ne geldi, yaşıyor mu bilmiyorum. Evden geldiler aldılar beni tekrar hastaneye götürdüler... Sabaha kadar orada neler gördüm neler. O gece Cumhurbaşkanı televizyonda 'ölümüne' deyince bende ‘şarteller attı’… Recep Tayyip Erdoğan olmasa kimse dışarı çıkmazdı. Ben o adam için ölüme niye gitmeyeyim? Eğer reisi öldürebilselerdi her şey tamamdı. Ak Parti'nin içindekileri söylüyorum; sevineceklerdi. Perdenin arkasından bakanlar bugün bizden fazla seviniyorlar. Bize bir tane bile dernek yardımcı olmuyor."

Silivri'de görülen duruşmaları takip eden Akın, darbecilerin oyalamainkar taktiğine dikkat çekti: "Adamlar 2 gün savunma yaptılar. 'Ben at eti yerim, kımız içerim, çocuğumun elbisesi şu renk…’ diyorlar. Mahsus bunları anlatıyorlar. Sen şunları yapmışsın deniyor. O ben değilim, bana benziyor diyor"

ŞEHİT BABASI: BAYRAĞIMIZ SONSUZA KADAR YAŞASIN!

FETÖ'nün hain darbe girişimine karşı direnirken şehit olan 248 kahramandan biri de Yılmaz Ercan. 1977 doğumlu ve evli olan Ercan, Boğaz Köprüsü'ne ilk çıkanlardan.15 Temmuz gecesi 03.25'e kadar motosikletiyle yaralıları taşıdı. Ercan'ın babası Melih Fuat Ercan, oğlunun ülkesinin bağımsızlığı, bayrağı için sokağa çıktığını vurguladı. Aydınlık'a konuşan Ercan şunları söyledi:

"Oğlum, Boğaz köprüsüne saat 10 gibi ilk çıkanlardan. Saat 3.25 gibi de motosikletine binip tekrar gişelerden tankların üzerine doğru süren, hainler tarafından şehit edilen kahraman yiğit bir çocuk. Sabah teslim olana kadar o hainler çocuğumu vermediler. Ne ambulansı yanaştırdılar ne halkı. Oğlum, ülkesinin bağımsızlığı, bayrağının sonsuza kadar yaşaması için, Misakı Milli sınırlarına sahip çıkmak için sokağa çıktı. O uğurda da can verdi. Benim büyükbabam da İstiklal Savaşı gazisi bir binbaşıdır. Oğlum gazi dedenin şehit torunudur."

Darbe girişiminin ardından başlayan hukuki süreci de değerlendiren Ercan, darbecilerin hak ettikleri cezayı almadıklarını belirterek şöyle devam etti:

"Şehitler Köprüsü davasını bilfiil takip ettim. Diğer davaları da takip etmeye çalıştım. Bence hak ettikleri cezaları almadılar. O gece hiçbir asker kendi silahını alıp çıkmamış dışarıya. Hepsi ifadelerinde 'Bizi silah almak için gönderdiler. Bize rastgele silah verdiler ve çıktık' dediler. Tutumları Türkiye Cumhuriyeti'nin yetiştirmek istediği asker tutumlarına benzemiyor. Saçlar, sakallar, 1015 gün içinde askerlikten sıyrılmışlar. Bunlardan asker olmayacağı belli oluyor hemen.

“Ülkemizin bir santimetre karesini kimseye vermeyiz. Hiçbir düşmana boyun eğmeyiz. İhanet edenleri affetmeyeceğiz. Bayrağımız sonsuza dek dalgalanacak. Misakı Milli sınırlarımız içerisinde el ele kardeşçe yaşayacağız."