15 Temmuz darbe girişiminden 4 yıl sonra, 2020 yılı Yüksek Askeri Şûrası’nda, Serdar Atasoy isimli Fetullahçı Terör Örgütü üyesi bir subayın nasıl olup da önce tuğgeneral yapıldığını, ardından Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Dairesi’ne atandığını günlerdir tartışıyoruz. Elbette tartışmalıyız çünkü ortada ölümcül bir hata var.

15 Temmuz’a giden sürecin taşları böyle örüldü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, o şûralarda, 15 Temmuz gecesi kendisini darbe ile devirecek hatta öldürecek FETÖ’cülerin listeleri imzalatıldı. O yüzden 2020 yılı YAŞ toplantısında tuğgeneralliğe terfi ettirilen ve Kara Kuvvetleri İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na atanan FETÖ’cü Serdar Atasoy meselesi en ince ayrıntısına kadar aydınlatılmalı. Yoksa şu iki soru hep akılları kurcalayacak: Atasoy’u kim korudu ve onun gibi başka FETÖ’cüler de var mı?

ATAMA DOSYASINI HAZIRLAYANLAR ARAŞTIRILMALI

Konuyla ilgili ilk yazımda, bu atama dosyasının hazırlanmasında doğrudan ve dolaylı etkisi olanların tümünün FETÖ iltisakı ve irtibatının araştırılması gerektiğini yazmıştım.

Hâlâ aynı düşüncedeyim hatta TSK içinde sadece “sabit hat” soruşturmalarıyla yürütülen FETÖ araştırmalarının, uygulamadan kaldırılan FETÖMETRE dahil tüm yöntemlerle sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü TSK’daki tek bir FETÖ’cü, rütbesi ne olursa olsun, bir bardak sudaki bir damla siyanür gibidir; affetmez, öldürür...

BAKAN AKAR’IN AÇIKLAMALARI

Bu konuda açıklamasını en çok merak ettiğim kişi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dı. Çünkü YAŞ toplantılarına terfi dosyalarının hazırlanmasında sorumluluğu olan bakanlığın en üst makamında. Akar’ın görüşleri dün Hürriyet yazarı Sedat Ergin’in kaleminden okudum. Sedat Ergin’in yazısından ilgili bölüm şöyle:

“Serdar Atasoy adındaki bir kurmay albayın geçen ağustos ayındaki YAŞ’ta tuğgeneralliğe terfi etmesi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda istihbarat başkanlığına atanmasından sonra FETÖ’cü olduğunun ortaya çıkması hadisesini kendisine sordum. Konunun kamuoyunda tartışma konusu haline geldiğini belirterek, ‘Böyle bir kişinin nasıl terfi edebildiği sorusu tartışılıyor’ diye ekledim. Milli Savunma Bakanı, ‘Bu kişi ile ilgili bilgi ve belgelerin gelmesiyle ilişiği kesilmiştir’ diye yanıtladı.

Mülakatın bundan sonraki sorucevap bölümü şöyle geçti:

Ancak açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre kendisi 2017’de FETÖ
ile bağlantılı olduğu
iddiaları çerçevesinde soruşturma geçirmiş.

AKAR: Ancak sonradan savcılıktan kovuşturmaya yer olmadığına dair 2019 yılında kesin karar verilmiş. YAŞ’ta terfi öncesi istenen bilgi ve belgelerde herhangi olumsuzluk görülmediği için terfisine engel bir durum bulunmamıştır. Ancak, daha sonra ilgili kurumlardan (İstihbarat, Emniyet) gelen bilgiler üzerine gerekli işlem yapılarak TSK ile ilişiği hemen kesilmiştir. TSK olarak içimizde hiçbir haini taşımamak konusunda kararlıyız.

Yine açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre YAŞ’tan sonra bu şahıs Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na tayin edilmiş, ancak fiilen bu göreve başlatılmamış. Doğru mu?

AKAR: Doğru. Başka bir birimde değerlendirilmişti.”

Sedat Ergin, yazısının sonuna şöyle bir özet yapmış: “Özetle, Milli Savunma Bakanı, bu kişinin geçen ağustos ayında YAŞ’ta generalliğe terfi ettirildikten sonra yine geçen ağustos ayında Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı görevine atanmasına rağmen bu kritik göreve başlatılmadığını teyit ediyor.”

Ergin ayrıca şu yorumu yapmış: “Akar’ın bu ifadesi, FETÖ bağlantısı sonradan kendi itirafıyla ortaya çıkan bu kişiyle ilgili sıkıntılı bir durumun daha o zamandan fark edildiğine işaret ediyor.”

TAKİPSİZLİK KARARLARINA DİKKAT

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, FETÖ’cü Serdar Atasoy’un tuğgeneralliğe terfi ettiği 2020 YAŞ toplantısı öncesi hakkında Ankara Cumhuriyet Savcısı Alpaslan Ağcakale tarafından verilen 1 Nisan 2019 takipsizlik kararının üzerinde önemle duruyor. Terfi ettikten sonra istihbarattan gelen bilgiler üzerine ataması yapılan Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı görevine başlatılmadığını anlatıyor.

Oysa Serdar Atasoy’un adının 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Bangladeş Askeri Ataşe iken, darbe bildirisinde imzası bulunan Cemil Turhan’dan ele geçirilen Cumhurbaşkanı yaver adayı listesinde yer aldığı biliniyordu.

Ayrıca darbeci general Sinan Sürer tarafından oluşturulan “Ataşeler” isimli WhatsApp grubundan, “Genelkurmay Başkanlığı yönetime el koymuştur, muhataplarınıza bilgi veriniz” şeklindeki mesaja da “Emredersiniz komutanım” yanıtını vermişti.

Takipsizlik kararında, Serdar Atasoy’un şubat ayı başında gözaltına alınmasına sebep olan ve onu itirafçı olmaya götüren “sabit hat” görüşmelerinin de tespit edildiği görülüyor.

Yani, 15 Temmuz darbe girişimi sırasındaki rolü ve FETÖ’cü mahrem imamlarla görüşmeleri 2019 yılında da biliniyor. Serdar Atasoy’un gözaltına alındıktan sonra söyledikleri; FETÖ içerisinde “Servet” kod adını kullandığı, çalıntı sorularla Harp Okulu sınavını kazandığı, teğmen rütbesini FETÖ elebaşı Gülen’in taktığı, çalıntı soruyla kurmay olduğunu söylemek ve irtibata bulunduğu birkaç isim vermekten ibaret.

Sadece “sabit hat” ilişkisi nedeniyle ihraç edilen birçok kişi varken, bunun yanında adı darbe görevlendirme listesinde, FETÖ’cülerin WhatsApp gruplarında olan birisi bırakın ihraç edilmeyi, terfi ettiriliyor. MİT, Emniyet İstihbarat uyarmasa göreve de başlatılacak!

Dolayısıyla Atasoy hakkındaki takipsizlik kararı hatalı. Savcılık bu hatayı yaparken içindeki bilgiler bakanlığın dikkatini çekmedi mi acaba? Gerekli itirazlar yapıldı mı? Demek ki bir kişi hakkında “takipsizlik” kararı olması da sorunu çözmüyor, hatta ülke güvenliği açısından büyütüyor.

 Nedim Şener/Hürriyet