"Yıldız Sarayı'nın küçük salonunda Vahdettin ile adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk.
Vahdettin konuşmaya başladı:
"Paşa, Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir.
Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha mühim olabilir.
Paşa, Paşa devleti kurtarabilirsin!"
Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor?. O Vahdettin ki yabancı hükumetlerin yüzüncü derece aracılarıyla temas arayarak, devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu.
Hakkımdaki teveccüh ve itimada arzı teşekkür ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime emniyet buyurunuz, dedim
Memleketi kurtarmak lazımdır, istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl?
Hemen hüküm verdim.
Vahdettin demek istiyordu ki:
"hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul'a hakim olanların siyasetine uymaktır."
Benim memuriyetim, onların şikayet ettikleri meseleleri halletmek iiçinmiş.
Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yola getirebilirsem, Vahdettin'in arzularını yerine getirmiş olacaktım".
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Atatürk'ün bu anlatımlarının kontrolü zaten bir ay geçmeden sağlandı.
Atatürk Samsun'a varır varmaz kendi tasarladığı amaç doğrultusunda Milli mücadeleye başladı. Arkadaşlarını ve emri altındaki ordu komutanlarını bu milli mücadele doğrultusunda örgütlemeye başladı.
Bunu farkeden işgal kuvvetlerinin Karadeniz bölge komutanı General MİLNE derhal İstanbul Hükumetine nota verdi. İhtar ve ihbar yazısı gönderdi.
"Mustafa Kemal, bölgedeki Rumlara ve İngilizlere karşı ayaklanacak Türkleri susturmak, durdurmak üzerine görevlendirilmişken, bunun aksine olarak Türkleri işgale karşı ayaklandırıyor, milli mücadeleye örgütlüyor. Bunu derhal görevden alın" dedi.
Padişah Vahdettin de İngilizlerin bu emrine uyarak derhal Mustafa Kemal'i görevden uzaklaştırdı. Hatta arkadaşlarıyla birlikte hepsini idama mahkum etti.
"Ben sana işgale karşı milli mücadele başlat demedim. Aksine işgalcilere karşı direnecek olan Türkleri durdur ki, İngilizler kızmasın, Mondros Mütarekesi'nin 7. Maddesine göre ülkenin kalan kısmını da işgal etmek için sebep bulmasın. Millî mücadeleyi derhal durdur" dedi.
Atatürk'te durmadı. Askerlikten istifa edip, bir Türk neferi olarak milli mücadeleye devam etti.
Bu konuda anlaşılmayan birşey de kalmadı.
Ama ne yazık ki 100 yıldır bu kadar kesin bilgilere ve kararlara rağmen, düşmanlarla amaçlarını birleştirenleri, düşmana sığınıp, kurtuluş savaşına tüm güçleriyle engel olanları masumlaştırmak için, sorumsuzca direnen kitleler var. Düşman sevindiriyorlar.
Maalesef düşmanlardan maaşlı az sayıda sahte ajan tarihçi, millet fertlerinin kanaatini değiştirmek için her propagandayı yapıyor. Hayali tarih yazmaya devam ediyorlar.
KENAN ÖZEK