Ukrayna’nın Karadeniz’e bıraktığı serseri mayınları, İğneada açıklarında balıkçılık yapan bir Türk gemisine çarptı. Bazı Türk yetkililer konunun büyütülmemesini isterken, uzmanlar bunun ‘savaş suçu’ olduğunun altını çiziyor.
Kırklareli’ne bağlı İğneada Limanı’ndan Karadeniz’e avlanmaya çıkan ‘Ahmet Mollaoğlu2’ isimli balıkçı teknesinde, 9 Kasım akşamı saat 19.30 sularında kıyıdan 3 mil açıkta büyük bir patlama meydana geldi. Patlamayla birlikte teknenin sancak baş omuzluğunda yaklaşık bir metre çapında delik açıldı. Hızla su almaya başlayan tekne, patlama sesini duyan diğer teknelerin yetişmesiyle yedeğe alınarak İğneada Limanı’na götürüldü. Aydınlık’ın balıkçılardan öğrendiğine göre; patlama tam da mürettebatın yatakhane bölümünde meydana geldi. Teknedeki 13 balıkçı ise üst güvertede çay molasında oldukları için, büyük faciadan yara almadan kurtulabildi. Tekne sahibi Yaşar Bahtiyar, patlamayla birlikte tekneden barut kokuları geldiğini söyledi.
Patlamayla ilgili Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından inceleme başlatılırken, Sahil Güvenlik Komutanlığı ekiplerinin de su altından çalışma yürüttüğü bildirildi. Teknede dün itibarıyla su tahliyesine başlanıldığı öğrenildi.
YETKİLİLER ‘DUYURULMASINI’ İSTEMİYOR
Bir balıkçı teknesinin Türk karasularında mayına çarparak yara alması ise Türk basınının ilgisini çekmedi. Balıkçılar, Valilik ile Liman Başkanlığı yetkililerinin olayın çok duyurulmaması konusunda kendilerini uyardıklarını, “Bunu çok dillendirmeyelim. Burayı yasak ederler, balıkçılar mağdur olur.” dediklerini bildirdi. Bir balıkçı Aydınlık’a şunları söyledi:
“Mayına çarpan bir taşıyıcı motordu. Bu gemilerin 1315 mürettebatı bulunuyor. Tayfa molada olduğu için kurtulmuş. Büyük bir felaket bu. Ama bize duyurmayın deniliyor. Halbuki bölge çok kalabalık. Balık bu sene hep orada oldu. 50 yılın palamutçuluğu yapılıyor. O yüzden tüm tekneler o bölgede. En az 3035 kişinin çalıştığı tutucu gemiler var. Limanda balık boşaltmaya yer yok. Fakat artık korkuyor balıkçılar. Elin memleketinde savaş oluyor, ceremesini biz çekiyoruz.”
420 SERSERİ MAYIN
Karadeniz’deki mayın tehlikesini ilk olarak Rusya Federal Güvenlik Bürosu (FSB) yaptığı bir açıklama ile duyurmuştu. O açıklamada, “Rusya tarafından özel bir askeri operasyonun başlatılmasının ardından Ukrayna Donanması, Odessa, Özi, Çornomorsk ve Yuzhne limanlarına ve açıklarına yaklaşık 420 eski tip mayın tarlası oluşturdu. Bu mayınlar 20. yüzyılın ilk yarılarında üretildi. Fırtınalı koşulların başlamasıyla birlikte denizin dip ankrajlarına bağlanan kablolarda kopmalar meydana geldi. Karadeniz'in batı kesiminde mayınlar, rüzgar ve akıntıların etkisiyle serbestçe hareket etmeye başladı.” denilmişti.
Daha sonra Soçi Limanı yöneticisi V. Rumyantsev imzasıyla 18 Mart'ta yayınlanan bir uyarıda ise şu bilgiler paylaşılmıştı: “Rusya Hidroloji Kurumu tespitlerine göre Ukrayna tarafından döşenen mayınlar fırtına yüzünden çıpalarından kurtularak kontrolsüz şekilde hareket etmeye başlamıştır. Mayın sayısı tahmini 420 civarında. Mayınlar ‘YM’ ve ‘YRM’ tipinde. Mayınlar batı Karadeniz bölgesinde işlek ticari deniz rotaları üzerinde bulunuyor. Tüm gemi kaptanlarının dikkatine. Bölgede hayati tehlike söz konusu.”
MAYINLAR UKRAYNA’NIN
28 Mart’ta Romanya açıklarında tespit edilen mayının ise ilk kez künyesi okunmuştu. Fotoğrafları inceleyen araştırmacılar, mayının Sovyetler dönemi tasarımı YaM tipi bir demirli mayın olduğunu kaydetmiş, 20 kilogram patlayıcı taşıdığını ve toplam ağırlığının 120 kilogram olduğunu bildirmişti. Bu mayınların hem Rusya hem de Ukrayna envanterinde bulunduğu, fakat hangi ülkeye ait olduğu ayırt edilebilecek şekilde kodlandığı öğrenilmişti. Örneğin Rusya'daki silah ve teçhizatlarda “Cihaz No” olarak bilinen bölüme Rusça “изделие” (ürün) kelimesi yazılırken, Ukrayna'ya ait olanlarda “вироб” (ürün) ifadesi yer alıyordu. Söz konusu mayınların fotoğraflarında da kısaltılmış bir şekilde “вир” yazdığı görüldü.
Ayrıca Ukrayna'ya ait olan YaM tipi mayınların 2020 yılında Ukraynalı şirket “Technocluster” tarafından modernize edildiği ortaya çıktı. Bu da mayınların kendiliğinden zincirden boşalmadığını, Ukrayna tarafından serbest bırakıldığını gündeme getirdi.
ESTONYA GEMİSİ BATMIŞTI
Ukrayna’nın “serseri mayınları”, 3 Mart'ta da Estonya'ya ait bir ticari geminin Odessa açıklarında batmasına neden oldu. Panama bayraklı Helt tipi bir kargo gemisi, patlama sonucu batmış ve 4 mürettebat hayatını kaybetmişti. Geminin sahibi Tallinn merkezli Vista Shipping Agency'nin Genel Müdürü Igor Ilves, yaşananların nedeni olarak deniz mayınından şüphelendiklerini açıklamıştı. Aynı dönemde Ukrayna Deniz Kuvvetlerinin Karadeniz'in kuzeybatı kesimini sivil seyrüsefere kapattığını açıklaması da mayınlama ihtimalini gündeme getirmişti.
Ukrayna ise bu mayın iddialarını reddetmeyerek, mayınlamanın Rusya tarafından yapıldığını ileri sürmüştü. Bazı uzmanlar Ukrayna'nın mayınlama teknolojisine sahip olmadığını iddia ederken, Türk mayın filosunun tecrübeli isimleri bu bilgiyi yalanladı: “Mayın dökmek için teknolojik bir gemi ve araca gereksiniminiz yok. Ufacık çıkarma gemisi, hatta balıkçı gemileri ile de bu işi yaparsınız. Mevkiyi doğru koyacak ve derinliği belirleyecek basit iskandil bile işinizi görür.”
ZİNCİRİNDEN BOŞANAN 1 SAATTE ETKİSİZ KALMALI
Uzmanlar, mayınlamanın ciddi bir sorumluluk yüklediğinin altını çiziyor. Mayınlama ile ilgili 1907 tarihli Uluslararası Lahey Konferansı'na atıf yapan uzmanlar, “serseri mayın” bırakmanın savaş suçu teşkil ettiğini belirtiyor. Konuyla ilgili verilen bilgiler şöyle:
“1907 yılında düzenlenen Uluslararası Lahey Konferansı’nda, deniz mayınlarının herhangi bir sebeple zincirinin kopması ve sürüklenmesi durumunda bir saat içinde etkisiz kalacak şekilde ayarlanabilir olması istendi. Buna göre konferansta alınan kararlarda, açık denizde otomatik olarak sürüklenen mayınların, bir saat içinde nötralize edilmesini sağlayan bir cihazla donatılması gerekliliği ve mayınlanan sahaların diğer devletlere diplomatik yollarla bildirilmesi zorunluluğu esası kabul edildi. Otomatik temaslı mayınların açık ya da iç denizlerde ticari gemi geçiş hatlarına yerleştirilmesi de yasaklandı. VIII. Lahey Sözleşmesi, Ocak 1910'da yürürlüğe girdi.
“38 devlet tarafından imzalanan Lahey Konferansı’ndaki hükümleri Çin, İspanya, Karadağ, Portekiz, Rusya ve İsveç imzalamadı. Osmanlı, Çanakkale ve İstanbul Boğazları girişlerinin müdafaasından mahrum kalmak istemediği için, İngiltere de mayın kullanımına kısıtlama getirilmesinin meşruiyet ve hakkaniyete uygun olmayacağı düşüncesi ile geneline ihtiyatî tedbir belirterek imzaladı. Bu hükümlere göre devam eden süreçte ülkeler mayınlarında tadilat yaptı, Osmanlı da bu yönde 'sautter harlé' model mayınları kullanıma soktu.”
Özetle; eğer bir devlet mayınlama yapıyor ise bu bölgeyi deklare etmeli ve zincirlerini kırdıklarında zararsız hale gelen demirli mayınları kullanmalı. Uzmanlar, deklarasyonun spesifik olmasının gerekli olmadığını belirtiyor. Buna örnek olarak da II. Dünya Savaşı sırasında Birleşik Krallık'ın ayrıntı vermeden sadece İngiliz Kanalı, Kuzey Denizi ve Fransa kıyılarını mayınladığını açıklaması gösteriliyor.
Dolayısıyla Ukrayna'nın konu hakkında izahat vererek hangi bölgeye ne kadar mayın döktüğünü ve bunların kaçının serbest dolandığını söylemesi; rüzgar/akıntı durumuna göre de arama sahası belirlenip bu mayınların imha edilmesi gerekiyordu.
UKRAYNA'NIN AMACI NATO'YU KARADENİZ'E SOKMAK
Ukrayna'nın serseri mayınlar ile ilgili mevcut tehdidi, NATO'nun Karadeniz'e girmesi için kullanabileceği değerlendiriliyor.
NATO kapsamında kurulan Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu2 (SNMCMG2), uzun yıllardır güney kanatta mayın temizleme görevi yürütüyor. NATO Mukabele Kuvveti'nin bir bileşeni olan bu grubun rolü, NATO sitesinde “acil bir operasyonel yanıt yeteneği sağlamak” olarak belirtiliyor. Geçen yıl komutasını Türkiye'nin yürüttüğü SNMCMG2, şu an İspanya liderliğinde bulunuyor.
Odessa'dan kopan mayınların Tuna akıntısı ile Romanya, Bulgaristan ve Türkiye gibi NATO üyelerini tehdit ettiği görülüyor. Dolayısıyla Ukrayna'nın bu durumu NATO'yu davet etmek için kullanacağı, “sivil ticaretin güvenliği” için de kıyıdaşların NATO'ya baskı yapmasını isteyebileceği değerlendiriliyor.
I. VE II. DÜNYA SAVAŞI'NDAKİ MAYINLAR HALA DENİZLERDE
Mayınlar, günümüzde denizlerdeki önemli tehditlerden biri. 23 bin dolarlık mayınlar ile bugüne kadar çok sayıda savaş gemisi battı. ABD'nin de bugüne kadar batan 18 savaş gemisinden 16'sı aynı kaderi paylaştı. Şu an I. ve II. Dünya Savaşı'nda yerleştirilen mayınlar bile tam olarak temizlenebilmiş değil. NATO Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu1'in hala Baltık'ta mayın temizleme faaliyetleri yürüttüğü biliniyor. I. Dünya Savaşı'ndan kalma bir mayın da 14 Temmuz 1942'de Atılay denizaltımızın batmasına neden olmuştu. Atılay'ın gövdesinde 1,5 metrelik delik açan bu mayının, Gökçeada ile Gelibolu arasına dökülen ve Midilli kruvazörünün de çarptığı mayın hattının bir parçası olduğu ortaya çıkmıştı.
HEDEF TÜRKAKIM VE YENİ NÜKLEER SANTRAL
İğneada açıklarında yaşanan faciayı Aydınlık’a değerlendiren Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Utku Reyhan, şunları söyledi:
“Bu ilk kez olmuyor. Hatırlayacaksınız 28 Mart’ta ve 14 Haziran’da İğneada ve Kıyıköy açıklarında iki kez daha Ukrayna menşeili mayınlara rastlanmıştı. Bu üç oldu ve bu kez ekmek parası kazanmaya çalışan bir balıkçı teknemize çarptı. Allah’tan bir can kaybı ya da yaralanma olmadı, tekne ciddi hasar aldı ama çok daha ağır bir sonuçla karşılaşabilirdik.
Bu durumu birkaç açıdan değerlendirmek lazım. Birincisi bu bölge önemli. Yani Kıyıköy ve İğneada bölgesi, TürkAkım hattının Türkiye karasularına girdiği bölge. Bir başka önemli nokta da biliyorsunuz yeni bir nükleer santral gündemde. Daha geçen gün Enerji Bakanımız Trakya’da yer arayışlarımız devam ediyor dedi. Santralin deniz kıyısında olması gerekiyor. Türkiye’nin önemli bir enerji ihtiyacını karşılayacak bu santralin de yine Kıyıköy, İğneada sahilinde olması öngörülüyor. Türkiye’nin de aslında enerji üssü haline geleceği bir bölgeden söz ediyoruz. Hatırlayacaksanız bir ay önce bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus kuvvetlerinin Karadeniz’de TürkAkım’a yönelik bir sabotajı önlediğini açıkladı. Neden bu mayınlar sürekli bu güzergahta çıkıyor bunun üzerinde durulması lazım. Bunun bir tesadüf olmadığını anlayacak akla sahibiz. Bundan üç yıl önce ABD ve Ukrayna Dışişleri Bakanları, TürkAkım’ı engellemek üzere bir anlaşma yaptılar ve bunu da açıkladılar. Dolayısıyla burada yalnızca tesadüf eseri yüzerek gelmiş bir mayından söz etmiyoruz, Türkiye’nin enerji güvenliğini, Rusya ile işbirliğini ve Karadeniz’deki barışı, ekonomik canlılığı hedef alan bir sabotajdan bahsediyoruz.
UKRAYNA KARADENİZ’DEKİ YUNANİSTAN’DIR
Bir diğer boyutu da bölge Hopa’dan İğneada’ya kadar Türk balıkçılarının avlandığı bir yer. Bundan sonra Türk balıkçılığı nasıl etkilenecek, her an bir mayına denk gelme korkusu, can kaygısı böyle bir şey olabilir mi? Serseri mayınlar 1910’da yürürlüğe giren Lahey Sözleşmesi’nde savaş suçu kapsamında alınıyor çünkü doğrudan doğruya sivilleri, savaşla hiçbir bağlantısı olmayan sivil vatandaşların can güvenliğini tehdit ediyor. Bu bize Ukrayna’nın kimliği ile ilgili de bize çok önemli bir fikir veriyor. Eskiden beri şunu söylüyoruz. Yunanistan Akdeniz’deki Ukrayna’dır, Ukrayna da Karadeniz’deki Yunanistan’dır. Kiev yönetimi Ukraynalıların hayrına bir savaş yürütmüyor. Tam tersine ABD hayrına, NATO’yu doğuya genişletme yönündeki emperyalist politikanın uğruna Ukrayna halkını savaşa sürülüyor ve Zelenskiy hükümeti, ABD çıkarları için kendi ülkesini yok eden bir çizgi izliyor.
‘DENGE POLİTİKASINI TERK EDECEĞİZ’
“Bu olayı hem devletin ajansı hem diğer ajanslar alelade bir gelişme gibi duyurdular. Sanki her gün yaşadığımız bir olaymış gibi… Ya mayının ne işi var orada, bu mayın kimin… Bunun tek bir nedeni var; o da Ak Parti hükümetinin yürüttüğü yanlış Ukrayna politikasının bu haberlere yansıması. Sözde denge politikası adı altında ikircikli, Türkiye’nin enerji güvenliğini korumayan bir çizgi olduğu için Ukrayna mayınını da görmezden geldiler.
Vatan Partisi döneminde ABD adına Karadeniz’i karıştırmaya, güvenliği ve ekonomiyi yok etmeye ve Türkiye ile Rusya arasındaki enerji işbirliğini sabote etmeye yönelik her türlü girişimi engelleyeceğiz ve denge politikası adı altında Türkiye’yi savunmasız bırakan, Batı’ya göz kırpan, ABD’nin emperyalist politikalarına karşı duramayan tavırları terk edeceğiz.”
SONDAJ FİLOMUZ TEHLİKEDE
Rusya tarafından yapılan açıklamada, serseri mayınların akıntı nedeniyle İstanbul Boğazı'na doğru sürüklenebileceği kaydedilmişti. Uzmanlar da Tuna akıntıları nedeniyle güneye doğru gelmesi beklenen mayınların, sivil ticaretin yanında Türkiye'nin Karadeniz'deki sondaj faaliyetlerini de tehdit edebileceğini bildirdi. Şu an tüm sondaj filomuzun Karadeniz gazına odaklandığını ve tam takım bölgede olduğunu kaydeden uzmanlar, Ukrayna'nın bu sorumsuzca davranışının savaş suçu olduğunun altını çizdi.