Uğur Mumcu'nun Kaleminden 25 Yıl Önce Bugün 

UĞUR MUMCU: İŞBİRLİKÇİLİK

HEP Genel Başkanı Ahmet Türk, PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşecek mi? Herhalde görüşecek.

Öyleyse, gelin şu satırları birlikte okuyalım; okuduktan sonra da bu satırların altındaki imzayı öğrenelim.

… Diğer yandan da Kürt işbirlikçileri cephesi oluşturuldu. Alelacele “Tevger” oluşumunun ilanı ile birlikte diğer güneyli Kürt işbirlikçilerinin artan ilişkileri ve günümüze doğru gelindiğinden, ABD’nin onayıyla eskiyeni ne kadar işbirlikçi kişi grup varsa, hepsinin “konferans” adı altında bazı toplantılarda birleştirilmesi çabaları ve bunun da bu sefer FransaParis üzerinden birleştirilmesi geliştirme hazırlıkları söz konusu oldu. Tarihte Sevr Antlaşması öncesinde bazı işbirlikçi feodalkomprador temsilcilerinin Kürt haklarını dile getirmesine benzer yaklaşımın günümüzde tekrar canlandığını görmekteyiz. Adı da “Kürtlere ulusal özerklik planı”nı uluslararası platformlarla taşıma, giderek bunu Birleşmiş Milletler’e götürme ve sözüm ona kağıt üzerinde bazı haklar kazandırma çabaları olmaktadır.
Bu satırların yazarı, aynı yazısında Paris Kürt Enstitüsü hakkında da şunları yazıyor:
ABD emperyalizminin, istihbarat çevrelerinin, Ortadoğu uzmanlarının bir önerileri söz konusudur. Kurulan Kürt enstitülerinin başında görevli olanlar, enstitünün kurulduğu ülkenin kesinlikle beynini iyice yıkayıp ajanlaştırdığı en uşak cinsten türedilerdir. (…)

Bunlar yedi kapı arkasında ne olduğu belirsiz ajan tipler olarak hazırlanmış; 1520 yıldır tümüyle ajanlaştırılmış kuklalar haline gelmiş öğelerdir.

Bu Kürtleri kimler bir araya getiriyor? Aynı yazıya göre CIA.

Okuyalım:
“Kürtler vardır” diyerek çoğu CIA ajanını ve CIA ajanının ilişkide bulunduğu irili ufaklı bazı kişileri bir araya getirdiler. Bugün bunları bir araya getiren CIA’dır. Kissinger zamanında bile CIA’nın Güney Kürdistan’a gidip ABD’ye çektiğini biliyoruz. Ayaklanmanın daha var olduğu koşullarda bile Barzani’nin temsil ettiği çizginin bütün cenazesi geri geldi. Şimdi Talabani ve diğerleri bu yolun yolcusu olarak ABD’ye gittiler. Bunlar CIA uzmanları eliyle hangi garantileri almışlar?

Okuduğunuz satırların yazarı Amerika’nın Kürt desteğini böyle açıkladıktan sonra Alman ve İsveç destekleri konusunda da şu savları ileri sürüyor.
Almanların desteği nedir? Bu konuda Almanlar biraz daha sinsice ve alttan alta ABD platformuna yardımcı olmaya çalışmaktadırlar. Bu sahte çözüm için özellikle de geçmişlerinden beri besledikleri bir Komkar vardır. (…) Kısacası Burkay tipi işbirlikçileri terbiye ediyorlardı ve daha sonra bunlara yazdırıyorlardı.

Yazar, Almanya’nın, “Komkar” adlı Marksist Kürt örgütünü desteklediğini ileri sürdükten sonra sözü İsveç desteğine getiriyor:
İsveç üzerinden de buna benzer bir çabanın olduğu malumdur. (…) Gerçekten birkaç hasta tip kalmışlardır. Bunları cezaevinden çıkardılar. Türkiye ile birlikte bunları İsveç’e götürdüler.

Kendilerine milyonlarca kron verdiklerini basın organları bile yazdı. Bunlara dernek kurdurdular. Dergi çıkardılar. Ajan faaliyetleri yürüttüler ve her tarafa bunları sözcü diye yansıtarak Af Örgütü demeçlerini bunların ağzıyla çıkardılar.

Büyük devletler neden Kürt sorunuyla bu kadar yakından ilgileniyorlardı? Neydi Amerika, İngiltere, Almanya ve İsveç’in amacı? Yazar, bu soruyu da şu yanıtı getiriyor:

70’lerden beri hazırlanan emperyalizmin Kürt senaryosuna uygun bir yaklaşım…

Ve bu açıdan yakın geçmiş ile şu ilgiyi kuruyor.

İngiliz istihbaratının, ABD ve bütün Batı’da bu yaklaşımın mucidi olarak rol oynadığını belirtmek gerekir. Kürt meselesinin emperyalist çözümünün esas yaratıcısı ve politika belirleyicisinin özellikle İngiliz emperyalizmin istihbaratı olduğunu vurgulamakta yarar vardır. Kaldı ki, Kürt işbirlikçilerinin en irileri de İngiltere’de ikamet ettirilir. Burada da bunlar eğitilirler, politika belirleyenleri, bu işte ana kadroyu oluşturanları önce burada hazırlarlar. Yine Kürt meselesi üzerinden tarihi olarak da İngilizler ve İngiliz ajanları etkilidir.

Paris’te toplanan “Kürt Konferansı”na kimler katılmış? Yazarın bu konudaki yorumu şöyle:
Birleşime baktığımızda, Talabani, Barzani, Kürt enstitüsü, bazı şahsiyetler, hatta her devletin ataşesi (yani diyebiliriz ki aslında izliyorlar, rapor alıyorlar) tümüyle ajanlardan derlenmiş, iflas etmiş feodalkomprador artıkları, beyinleri ve yürekleri kırk defa yıkanmış küçük burjuva soysuz türedi aydınları…
Bu satırların yazarı, Kürt milliyetçileri tarafından “Kemalist” diye suçlanan Türk yazarları mıydı? Hayır, bu satırların yazarı, PKK lideri Abdullah Öcalan’dan başkası değildir!

Öcalan’ın bu yazısı, PKK’nın Almanya’daki yayın organı “Serxwebun” adlı gazetenin Haziran 1989 sayının 1215. Sayfalarında yayınlanmıştır.
Bilindiği gibi 1415 Ekim 1989 günleri arasında Paris’te “Kürt Konferansı” toplanmış o zaman SHP milletvekili olan Ahmet Türk de bazı milletvekilleriyle birlikte bu toplantıya katılmıştı.

Türk ve Öcalan arasındaki HEPPKK görüşmesinde bu Batı emperyalizmi ve “işbirlikçilik” konusu konuşulacak mı dersiniz?

(Cumhuriyet, 30 Eylül 1992)