Yerel seçimler öncesinde Resmi Gazete’de yayınlanan Kılavuzluk ve Rökorkörcülük Hizmetleri Yönetmeli “Boğazlar Türk egemenliğinden çıkıyor mu?” eleştirileriyle Türkiye’nin gündemine oturacak gibi.

Odatv yazarı Fethi Yılmaz söz konusu yönetmelik üzerine yazdığı yazıda bu yönetmelikle boğazların Türkiye’nin egemenliğinden çıkaracağını ve özelleştirileceğini iddia etti.

Yılmaz’ın söz konusu yazısı şöyle:

Resmi Gazete’de bir yönetmelik yayımlandı: Kılavuzluk Ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği.

İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nı yakından ilgilendiren bu yönetmelik büyük tartışmalara neden oldu. Zira, şu hayati soru gündeme geldi: Boğazlar Türk egemenliğinden çıkıyor mu?

Ne mi demek istiyorum; anlatayım...

KILAVUZ VE RÖMORKÖR HİZMETİ NEDEN ÖNEMLİ

Gemiler bilmedikleri sularda kılavuz kaptanlara ihtiyaç duyar. Öyle ki, bazı durumlarda kılavuz kaptanlar dahi yeterli olmaz, itme ya da çekme hizmeti veren römorkörler gerekir. Türk boğazlarındaki akıntı durumu düşünüldüğünde de, bu durum kaçınılmaz olur.

2017 yılının rakamlarına göre, İstanbul Boğazı’ndan 42 bin 978, Çanakkale Boğazı’ndan ise 44 bin 615 gemi geçiş yaptı. Bu gemilerin 13 bin 732’sini ise, LNG, LPG ve ham petrol tankerleri oluşturdu. İstanbul Boğazı’ndan geçen 24 bin 146, Çanakkale Boğazı’ndan geçen 19 bin 925 gemiye Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından kılavuz kaptan hizmeti verildi. Ve 2017 yılında devletin kasasına, sadece Boğazlar’daki bu hizmetlerden 312 milyon 11 bin 630 lira para girdi. 2018 yılında bu rakamın daha da yükseldiği ve Türkiye genelindeki hizmetler düşünüldüğünde rakamın milyarları bulabildiği belirtiliyor.

Mali kazancın yanı sıra, Türk Boğazları dünya ticareti için de stratejik öneme sahip. Düşünün ki; hava koşulları ya da kaza nedeniyle İstanbul Boğazı’ndaki geçişin durması, tüm dünya haber kanallarında da dikkatle takip ediliyor.

İşte tüm bunlar, özellikle Türk Boğazları’nın (İstanbul ve Çanakkale) önemini kat be kat arttırıyordu.

İKİ BOĞAZ DA HEP ÖZEL’E KAPALIYDI

1990’lı yılların başlarına kadar, Türkiye’deki kılavuz kaptanlık ve römorkörlük hizmetleri kamu kuruluşlarının görev alanındaydı. Hizmeti veren de, Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) idi. 90’lı yıllarda kamu kuruluşlarının bulunmadığı yerlerde de, gelişen liman tesisleri için kılavuzluk ve römorkörlük hizmeti gereksinimi doğdu. Bunun üzerine, devlet bazı bölgelerde özel kuruluşlara izinler verdi. Ancak Türk boğazları (İstanbul – Çanakkale) bu izinlerin hep dışında bırakıldı.

TÜRK BOĞAZLARINDA ÖZELLEŞTİRME

Evet, bu hatırlatmalardan sonra, gelelim konumuza...

Daha önce Kıyı Emniyeti Müdürlüğü’nde Deniz Trafik Operatörü olarak görev yapan Hasan Terzi, 31 Aralık 2018 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanan “Kılavuzluk Ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği” ile ilgili kritik uyarılarda bulundu.

Konuyla ilgili konuşan ve “Bugüne kadar Türk Boğazlarındaki tüm hizmetler devlet tarafından verilmekteydi. Hatta bu konuda belirlenmiş devlet politikası kesin bir hüküm olarak mevzuata da işlenmişti” diyen Hasan Terzi, mevzuatlardaki şu iki maddeye dikkat çekti:

Türk Boğazlarındaki kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri, kamu eliyle yürütülür. Bu yetki özel kuruluşlara devredilemez.

Kılavuzluk ve/veya römorkörcülük hizmeti verecek olan şirketlerin ana sermayelerinin tamamı Türk vatandaşlarına ait olmalı.

bogaz.jpg

(Eski yönetmeliklerde yer alan maddeler)

Tartışmanın ve hatta skandalın bam teli burasıydı.

Zira, Boğazlar’a dair bu kritik güvence 31 Aralık 2018’deki yönetmelikle değişti.

Endişelerini dile getiren Hasan Terzi, “Yeni yönetmeliğe göre Türk Boğazlarında Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü herhangi bir lisanslı kuruluşa, ki madde 7 gereği bu kuruluş yabancı bir şirket de olabilir, hizmet alımı olarak bu hakkı verebilecektir”ifadelerini kullandı.

bogaz1.jpg

 

Hasan Terzi yeni yönetmeliğe ilişkin eleştirilerine devam ederek, “Yeni Yönetmelik madde 6/9’a göre Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün Türk Boğazlarında bu hizmetlerle ilgili hizmet alımına gitmeyip, hizmetleri kendisinin vermeye devam edeceğini varsaysak bile, madde 11 gereği Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü vermekte olduğu kılavuzluk ya da römorkörcülük hizmetlerinin birinden vazgeçmek zorunda bırakılmıştır” şeklinde konuştu.

bogaz2.jpgbogaz3.jpg

bogaz4.jpg

Evet...

Uzun süredir, Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nın sermayesinin büyük bölümünün Katarlılara verilmesini tartışıyor Türkiye...

Gelin görün ki; bu süreçte Türk Boğazlarında“özelleştirmeye” kapı aralayan yönetmelik dikkatlerden kaçtı.

 

CEM GÜRDENİZ: HAYAL BİLE EDİLMEMELİ

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz de konuya ilgili yaptığı açıklamada Türk Boğazları’nın önemine dikkat çekerek,“Türk Boğazları’nda kılavuzluğun ticari gayelerle özelleştirilmesi hayal bile edilmemelidir” dedi.

Gürdeniz uyarılarına şöyle devam etti:

“Kılavuzluk, tehlikeli/riskli sulardan, büyük ticaret gemilerinin yolcu gemilerinin geçirilmesidir ve bu devletin onurudur. Asla ticari bir faaliyet olarak görülmemelidir. Hele hele Türk Boğazları, Türk jeopolitiğinin kalbidir, en önemli unsurudur. Türk Boğazları’nda kılavuzluğun ticari gayelerle özelleştirilmesi hayal bile edilmemelidir.”

YÖNETMELİĞİ, GENELGE İLE DÜZELTME ÇABASI

31 Aralık 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikteki Türk Boğazları’nı özelleştirmeye açan maddeler eleştirilere neden olurken, 24 Ocak 2019 tarihinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhal imzalı bir genelge yayımlandı.

“Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği” konulu genelgedeki şu ifadeler dikkat çekti:

“Bakanlığımız Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğünün görev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen ilgi (a) Kararnamenin 479 uncu maddesinin birinci fırkasının “k” bendi ‘Türk kıyılarında faaliyet gösteren liman, iskele ve benzeri kıyı yapılarına yanaşacak gemiler ile Türk Boğazlarını kullanacak gemilere verilecek kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerine ilişkin usul ve esasları belirleme, bu hizmetleri vermek veya verebilecekleri yetkilendirmek ve denetlemek’ hükmünü amirdir.”

Yani...

Yanisi şu:

2018’in son gününde Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikten 25 gün sonra Bakan imzalı ile yayımlanan genelgeyle...

Türk Boğazları ile ilgili yapılan skandal “hata” düzeltilmeye çalışılıyordu.

Ancak yönetmeliğin hala yürürlükte olması ve herhangi bir düzeltme yapılmaması, “tepkilerin önüne mi geçilmek isteniyor” sorularını da beraberinde getiriyordu.

 

“BÖYLE BİR YÖNETMELİK BUGÜNE KADAR TAHAYYÜL BİLE EDİLEMEZDİ”

Bahçeşehir Üniversitesi Türk Boğazları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, uzun yıllar kaptanlık ve kılavuz kaptanlık yapan Saim Oğuzülgen de konuyla ilgili konuştu.31 Aralık 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğin, Bakan imzasıyla güncellenmesini eleştiren Saim Oğuzülgen, “31 Aralık’ta çıkan Yönetmelik sonrasında bir düzeltme yapılacaksa yönetmelik tadilatı ile yapılır; sonrasında da Resmi Gazete’de yayımlanır. Ancak bir Bakan’ın Genelgesi ile yönetmelikle ilgili konuda bir açıklık getiriliyormuş gibi özel bir bilgi verilmesi, hukuk düzeni ile bağdaşmaz” dedi.

Saim Oğuzülgen konuşmasının devamında eleştirilerini şöyle sıraladı:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne 1936 yılında imzalanan Türk Boğazları Montrö Anlaşması ile verilmiş bir yükümlülük var. Türkiye Cumhuriyet devleti Türk Boğazları’nda kılavuzluk ve römorkörlük hizmetlerini yapacaktır, diye... Ama ilgili madde der ki, istenildiği takdirde hizmet verecektir. Biz bunların üzerinde çalışmalar yaptık. 1982 senesinden beri Türk limanlarına gelen gemilere mecburi kılavuzluk hizmeti veriliyor. Hatta 2000’li yıllardan sonra mecburi römorkörlük hizmetleri veriliyor. 31 Aralık tarihindeki yönetmelikle birlikte, bazı mecburi hizmetler daha alt seviyelere çekildi. Eskiden İstanbul Boğazı’nda vardı, şimdi Çanakkale Boğazı buna dahil edildi. Bunları düşündüğümüzde, devlet eliyle yapılması gereken bir görevde taşeron kullanma yolu açılıyor, diye bir intiba doğmaya başladı biz denizcilerde…

Devletin varlığı, Türk Boğazlarını kullanan bütün ülkelerin bayrağını taşıyan gemiler için de güvencedir. Ben uzun yıllar hem bu işin yasal düzenlemesinde çalıştım, hem de 30 yıl kılavuz kaptanlık yaptım. Böyle bir yönetmelik bugüne kadar tahayyül bile edilemezdi ama, maalesef çıktı.Türk denizcilik sektörünün bütün ilgili tarafları bu çıkan yönetmelikten rahatsız.”